Eylül 2024 Sayımız Çıktı

Sintaşta kültürü ve Türkler: 4 bin yıl öncesinden bugüne

MOĞOLİSTAN/TRANS BAYKAL COĞRAFYASI DEĞİL, HAZAR’IN KUZEYİ

Türkler, Türk adı ile olmasa da Türkler’e özgü toplumsal, kültürel, ırksal ve sosyoekonomik unsurlarla, Hazar Denizi’nin kuzey ve kuzeydoğusundaki bölgede yerleşik ve tarımcı bir kültür olarak tarih sahnesine çıktılar. Antik DNA çalışmaları ve arkeolojik bulgular, bu kültürün Proto Hint-Avrupalılar’ın işgaliyle sonlandırıldığını gösteriyor.

Batı Avrasya, Türkler’in ortaya çıktığı, kültü­rel ve dinsel gelişim evrelerini yaşadığı, İslâmiyet ile tanıştıkları coğrafyadır. Gü­nümüz arkeolojik bulguları ve diğer kaynaklar, Türk tarihinin bu coğrafyadaki süreçlerinin çok büyük bir bölümünün İslâm öncesi dönemlere ait olduğuna işaret eder. Avrasya coğraf­yasında 2000’lerin başından itibaren yapılmaya başlanan antik DNA çalışmaları ile arke­olojik araştırmalar, Hint-Avru­pa tezlerinin doğru olmadığına işaret etmeye başlamıştır. Hem dilsel hem antik DNA’ya dayalı hem de arkeolojik veriler, Hazar Denizi’nin kuzeyindeki Volga Havzası ve Güney Ural Bölgesi’ndeki insan kümeleri­nin Proto-Türkler’le bağlantılı olabileceğini göstermektedir.

Rusya Federasyonu’nun Orta-Batı bölümünde, Güney Urallar Bölgesi’nde, Hazar Denizi’nin kuzeyinde 1970’li yıllarda gerçekleştirilen arke­olojik kazılarda Sintaşta (MÖ 2050-1750) olarak adlandırılan yeni bir kültür açığa çıkarıl­mıştır. Sintaşta, Doğu Avrupa ve Orta Asya sınırlarındaki Kuzey Avrasya bozkırlarında görülen bir Tunç Çağı arkeolojik kültürüdür. Sintaşta yerleşimi 1971-1986 arasında arkeolojik kazılarla araştırılmıştır. Bunun yanısıra Arkaim yerleşmesinde de bu kültürün karakteristik bulguları açığa çıkarılmış­tır. Diğer önemli yerleşmeler arasında Sarym-Sakly, Bersu­at, Kuysak, Ulak, Zhurumbay, Alanskoye, Bakhta ve Kameny Ambar sayılabilir. Sintaşta kül­türünün geç dönem evresi, Petrovka yerleşmesinin kazıl­masından sonra Sintaşta-Pet­rovka (MÖ 1750-1400) adıyla anılmaya başlanmıştır.

Arkeo_Tarih_2
MÖ 3500 ila MÖ 700 arasında, Anadolu ve Avrasya-Orta Asya coğrafyasındaki yerleşimler.

Sintaşta kültürü yerleşme­leri kent plan şemaları, genel olarak kendi içinde benzerlikler göstermekle birlikte topografya­nın da katkılarıyla ayrıntılarda farklılıklar gösterir. Yerleşim dışı mezarlıkların varlığı ise ortak bir karakter olarak ortaya çıkar. Yerleşmeler, hendek ve rampa­larla güçlendirilmiş savunma sistemleri ile koruma altına alınmıştır. Sintaşta kültürü yerleşmeleri yuvarlak, oval ve köşeleri yuvarlatılmış dikdört­gen planlıdır. Yerleşim içi yapılar radyal ya da sıralı sistemde ya­pılmıştır. Bu bağlamda, kentlerin savunma sistemi ve yerleşim içi dokularının tasarlanarak inşa edilmiş oldukları anlaşılmak­tadır. Yapılarda inşa malzemesi olarak taş, ahşap ve çamur/kil kullanılmıştır. Sintaşta kültürü yerleşmelerinin, kendi içlerinde benzer besin ekonomisine sahip oldukları bilinmektedir.

Bu kültür, Hint-Avrupa ku­ramcıları tarafından “Kurgan hipotezi” içine alınmaya çalı­şılmaktadır. Kurgan hipotezi, Hint-Avrupa dillerinin Avrupa, Avrasya ve Asya’nın kimi bölgele­rine yayıldığı Proto-Hint-Avrupa anavatanını belirlemeye yönelik en yaygın kabul gören hipotezdir. Bu kuram, Karadeniz’in kuze­yindeki geniş bozkırlarda MÖ 3500’lerden itibaren yaşayan ve kurgan inşa eden insanların Proto-Hint Avrupa dilini ko­nuştukları temeline dayanır. Oysaki hipotezin adı bile, “mezar tepeciği/tümseği” anlamına ge­len Türkçe “kurgan” teriminden türetilmiştir. “Kurgan hipotezi” ilk olarak 1950’lerde, bu terimi Yamnaya veya Pit Grave kültürü ve öncülleri de dahil olmak üzere çeşitli kültürleri gruplandırmak için kullanan arkeolog Marija Gimbutas tarafından kurgulan­mıştır. Yamnaya kültürü, Dinyes­ter ve Ural nehirleri arasındaki bölgenin MÖ 3300-2600 arasına tarihlenen Eneolitik Dönem’den Erken Tunç Çağı’na kadar uzanan bir devreyi kapsar. Bireylerin kurganların altındaki çukur mezarlara gömülmeleri, kül­türün karakteristik özelliğidir. Cesetler dizleri bükülmüş halde sırtüstü pozisyonda yerleştirilir ve genellikle aşı boyası uygula­ması yapılır.

Arkeo_Tarih_1
Bir Sintaşta kültürü yerleşmesinde günlük hayatın canlandırılması.

Sintaşta kültürü ise, bu yuka­rıdaki uygulamadan farklıdır ve üst kültür unsurlarını yansıtır. Savaş arabası mezarları ve at gömüleri de içeren kurganlarıyla tanınan Sintaşta’nın mezarları, Yamnaya’ya göre daha gelişkin­dir. Bunun yanısıra sur ve hen­deklerden oluşan savunma siste­mine sahip yerleşmeleri, Sintaşta insanlarının ciddi dış tehditlere maruz kaldığına işaret eder. Bu dış tehdidin Proto Hint-Avrupalı Yamnaya ve ardılı kültürleri oldukları düşünülebilir.

Türkler’in Batı Avrasya ve Batı Orta Asya (Horasan) kö­kenli olabileceğine dair yeni bir varsayım, Nisan 2018’de (#tarih, sayı: 47) yayımlanan yazımızla gündeme getirilmişti. Bu tarih­ten sonra, Türkler’in Batı Avrasya kökenlerine dair Sintaşta kültürü temelinde oldukça önemli yeni gelişmeler meydana gelmiştir.

Arkeo_Tarih_3
Sintaşta kültürünün (MÖ 2050- 1750) önemli yerleşmelerinden biri olan Arkaim’i yeniden kurma denemesi.

Mimari, çanak-çömlek ve küçük buluntular noktasında Sintaşta kültürüne ait yerleşme­lerde saptanmış bulguların Pro­to-Turan ve Proto-Türk kümeleri ile hangi noktalarda bağlantılı ol­duğu sorusuna bugüne kadar çok kesin cevaplar verilememiştir; bununla birlikte Türk dilinde yer alan kimi tarım ve tarım ürünleri ile ilgili terimlerin herhangi bir dilden alınmamış olması, Türk­çenin konuşulmaya başlandığı Tunç Çağı’na dikkati çekmekte­dir. Tarım, tarla, arık, orak, pul­luk, saban, döğen (düven), yaba, harman, değirmen, ekim, ekin, ekmek, biçmek, öğütmek, arpa, buğday, burçak, başak ve elma gibi terimler, Türkler’in tarımı deneyimleyerek kendi ürettikleri ve dillerine kattıkları terimlerdir. Sözkonusu ürünlerin, Türkler’le ilişkilendirilmeye çalışılan ve MÖ 1300-700 arasına tarihlen­dirilen “Taş Mezar” (Slab Grave) kültürünün bulunduğu soğuk ve verimsiz Moğolistan ile Trans­baykal coğrafyasında yetişmesi olanaksızdır. Türkçede bulunan ve terimleri bize ait olan ürün­lerin bulunduğu temel coğrafya, Sintaşta kültürünün de saptan­dığı Hazar Denizi kuzeyindeki sulak ve verimli Güney Ural Böl­gesi’dir. Buna ek olarak Sintaşta kurganlarında açığa çıkarılan insan iskeletleri üzerinde yapılan antik DNA çalışmalarında sap­tanan “R1a DNA haplogrubu”nun Türkiye Türkler’i arasında yaygın olması da oldukça önemlidir.

Arkeo_Tarih_4
Yamnaya kültürüne (MÖ 3300-2600) ait bir kurganın mezar çukuru. Birey, çukur mezara dizleri hafif bükülerek yerleştirilmiş.

Sintaşta kültürü çerçevesinde bugüne kadar onlarca yerleşim ortaya çıkarılmıştır. Her biri kendine özgü savunma sistemi ile korunan yerleşimlerin yakın çevrelerini tarım ve hayvancılık temelinde korumuş oldukları düşünüldüğünde, bunun ilkel bir beylik sistemi olduğu gözlen­mektedir. Savunma duvarları ile çevrili yerleşimlerin hayatta kalma çabalarının 300 yıldan fazla sürmediği anlaşılmakta­dır. Proto Hint-Avrupalılar’ın Sintaşta kültürü bölgesini işgal etmesiyle birlikte yerleşik haya­tın da ortadan kalktığı düşünüle­bilir. Bu bağlamda, beyliklerden oluşan yerleşik Sintaşta kültürü insanları, Proto Hint-Avrupalı­lar’ın saldırıları sonucu Andro­novo kültürünün (MÖ 1700-1200) göçebe yaşam tarzını başlatmış olmalılar. Sonuç olarak Türkler’in Türk adı ile olmasa da Türkler’e özgü toplumsal, kültürel, ırksal ve sosyo-ekonomik unsurlarla Hazar Denizi’nin kuzey ve kuzey­doğusundaki bölgede yerleşik ve tarımcı bir kültür olarak tarih sahnesine çıkmaları günümüz­den yaklaşık 4 bin yıl önceye rastlamaktadır.