Kasım
sayımız çıktı

Snooker: Yeşil çuhada topla oynanan satranç

Mart ayında Türkiye’de düzenlenen ilk profesyonel snooker turnuvası Nirvana Turkish Masters; Mark Selby, John Higgins, Judd Trump gibi yıldızların da katılımıyla ülkemizde snooker’a karşı bir süredir yükselen ilgiyi daha da artırdı. Dünya Şampiyonası öncesi, bilardonun belki de en zor türü olan snooker’ın tarihi ve bağrından çıkardığı yıldızlar.

Büyük dâhi Nikola Tes­la tarafından “Satranç kombinasyonları, fi­zik yasaları ve insan beyni ile vücut hareketleri arasın­daki bağlantının birleşimin­den oluşan mükemmelliğin oyunu” olarak tanımlanan bilardonun, büyük ihtimal­le en zor türü snooker… İlk bakışta dev bir masa, 6 de­lik, 22 rengarenk top ve jilet gibi giyinmiş oyunculardan ibaretmiş gibi görünebilir. Oysa snooker, yeşil çuhada bir sonraki vuruşun kaderi­ni milimetrelerin belirledi­ği bir maraton… Yıllar önce Eurosport ekranlarında ta­nıştığımız, 7-13 Mart’ta An­talya’da düzenlenen Dünya Snooker Şampiyonası’yla ni­hayet yolu Türkiye’ye de dü­şen bu zor oyunun ilginç bir tarihi var.

Aslında her şey Hindis­tan’da başlamıştı. Burada görev yapan Britanya Ordu­su askerleri arasında bilardo çok popülerdi. Değişik türle­ri oynanıyor, subaylar masa­larda hünerlerini sergiliyor­du. 1875’te iki farklı oyunu birleştiren Albay Sir Nevil­le Francis Fitzgerald Cham­berlain, o zamanlar acemi askerler için kullanılan aşa­ğılayıcı bir tabiri, bu yeni bilardo türüne isim olarak seçmişti: Snooker.

Hindistan’da subaylar arasında bilardo çok popülerdi. Snooker da orada doğdu.

Bu taze spor dalı, ilk ola­rak 1887’de dönemin önemli spor gazetelerinden Spor­ting Life’da kendine yer bul­du. Kurulan Billiards As­sociation and Control Club isimli birlik, 1919’da oyunun abecesini yazmış, 1927’de de ilk dünya şampiyonası dü­zenlenmişti. Joe Davis efsa­nesinin ilk sayfası da o gün kaleme alındı.

Bir madencinin oğlu olarak 1901’de dünyaya gelen Davis, 11’inde bilardoyla tanıştı; 18’inde profesyonel oldu. 1920’lerde bilardonun yanında snooker da oynamaya başlayan delikanlı, kısa sürede yenilmez bir abideye dönüşecekti. Oynadığı 15 dün­ya şampiyonasını da kazanan isteka dâhisi, ayrıca bilardo­da da 4 defa dünya şampiyo­nu olacaktı. Tüm kariyerinde sadece dört defa kaybetmesi hâlâ akıllara durgunluk veri­yor. Yazdığı How I Play Snoo­ker kitabı yüzlerce sporcuya ilham verirken, oyunun bu­günkü devleri ona saygılarını sunmaya devam ediyor. Ondan çok şey öğrendiğini söyleyen bu disiplinin rock starı Ronnie O’Sullivan, 2020’de kazandığı son dünya şampiyonluğundan sonra da ustasını anmayı ih­mal etmemişti.

Renkli yayın, renkli toplar

Snooker da bilardo gibi, baş­ta centilmenlerin oyunuydu. Özel kulüplerde isteka sallaya­bilmek için bunlara üye olmak gerekiyordu. 2. Dünya Sava­şı sonrasında snooker’a olan ilgi azalmıştı. O kadar ki 1952 Dünya Şampiyonası’na sadece iki sporcu katılmıştı. Tam ta­rihten silinecek derken, sno­oker’ın imdadına televizyon yetişti.

1967’de renkli yayına ge­çen BBC, televizyon için farklı formatların peşine düşmüştü. İki yıl sonra BBC 2’nin başın­daki David Attenborough, ek­ran için bir snooker turnuvası düşünmüş; “Pot Black” adın­daki bu program serisi birçok­larında bağımlılık yaratmıştı. Programda sekiz oyuncu tek bir frame’de kozlarını payla­şıyor, kazanan yoluna devam ediyordu. Rengarenk toplar yeni renkli yayın teknolojisi­nin farkını ortaya koymak için idealdi. Reytingler beklenen­den çok daha iyiydi, BBC 2’nin en çok izlenen ikinci progra­mı olan “Pot Black”, 1986’ya kadar kesintisiz devam ederek 2007’de sona erdi. Bu program sayesinde snooker, az sayıda kişinin ustalığını konuşturdu­ğu bir spor olmaktan çıkmış, kitlelere yayılmıştı.

İki ayrı bilardo türünden yola çıkarak snookerı yaratan Sir Neville Chamberlain

1970’lerde İngilizlerin en sevdiği sporlardan birine dö­nüşen snooker giderek daha çok ilgi çekiyor; BBC’de gide­rek kendisine daha çok yer buluyordu. 1978’den itibaren dünya şampiyonası her gün yayınlanmaya başladı. Gece­yarısından sonra biten 1985 Dünya Şampiyonası finali­ni, Birleşik Krallık’ta 18 mil­yon kişi gözünü kırpmadan izlemişti. Son topa giden bu unutulmaz maç, hâlâ BBC 2 tarihinin en çok seyirci çeken hadisesi.

İngiliz sigara markası Embassy’nin sponsorluğun­da daha da büyüyen snooker, 2000’lerde televizyonda tütün reklamlarına getirilen yasak­lar doğrultusunda biraz sıkın­tı yaşamaya başladı. 2010’da Guardian gazetesi snooker’ın ölmekte olduğunu ve 10 yıl içinde statüsünün düşeceği­ni öngörmüştü. Ancak aynı yıl oyunun idaresini eline alan Barry Hearn’ün başka planları vardı. Onun döneminde turnu­va sayılarını arttı; birçok ülke­ye -organizasyon düzenleme imkanı tanındı. Marco Fu ve Ding Junhui gibi iki doğal ye­tenek sayesinde Asya pazarına da açılan yeşil çuhanın satran­cı, son yıllarda kesenin ağzını iyice kadar açmış durumda. 2021 Dünya Şampiyonası’nda toplam 2 milyon 400 bin Ster­lin’e yakın para dağılırken, bi­rinci olan Mark Selby’nin ödü­lü tam yarım milyon Sterlin’e ulaşmıştı.

İkonlar

Snooker’ın emekleme günle­rine damgasını vuran Joe Da­vis kitaplarda yaşayadursun, 1970’lere gelindiğinde, bugün 89 yaşında olan Ray Reardon sazı eline almıştı. “Dracula” lakaplı oyuncu 6 defa dünya­nın en iyisi olarak taçlanmış­tı. Fakat aynı dönemde sahne alan Alex Higgins gönüllerin şampiyonuydu. Dünya şampi­yonalarında sadece iki zaferi bulunan Kuzey İrlandalı usta, hızlı oyun tarzıyla milyonları ekran başına mıhlamıştı. Zor bir karakterdi; içkiye, uyuş­turucuya bağımlılığı, kumara olan düşkünlüğüyle de bilini­yordu. Onun gibi rock star ha­yatı yaşayan Jimmy White da altı dünya şampiyonası finali kaybedecekti. Ancak bu iki çıl­gın sayesinde snooker, Ada’nın en popüler sporlarından biri­ne dönüşmüştü.

Oynadığı 15 Dünya Şampiyonası’nı da kazanan, ayrıca dört de bilardo dünya şampiyonluğu bulunan snookerın babası Joe Davis.

1980’lere damgasını vuran Steve Davis, 1988’de BBC ta­rafından yılın sporcusu seçil­mişti. Tarihte bunu başarabi­len tek snooker oyuncusunun özgeçmişinde satranç, poker, müzik de yazıyordu. Altı defa dünya şampiyonu olan büyük usta, kitapları ve adını verdiği bilgisayar oyunlarıyla da ta­nınıyor. 1996-2001 arasında Britanya Satranç Federasyonu başkanı olan Davis’ten bayrağı alan Stephen Hendry ise dün­ya şampiyonası tarihinin en başarılı ismi. 7 dünya şampi­yonluğu bulunan İskoç yıldız, ilk zaferini tattığında sadece 21’indeydi.

Oyunun yeni yıldızlarından Judd Trump sekiz yaşındayken keşfedilmişti.

Günümüzün en çok il­gi çeken snooker oyuncusu ise şüphesiz Ronnie O’Sulli­van. 6 defa dünya şampiyonu olan İngiliz sporcunun etkisi, neredeyse futbol yıldızlarıy­la karşılaştırılacak düzeyde. “Roket” lakaplı sporcunun bir turnuvada elenmesiyle rey­tingler düşüyor; o ne zaman sahne alsa, tribünler doluyor. Babası adam öldürmekten, an­nesi ise vergi kaçakçılığından hapse düşmüş olan delikanlı, adeta istekayla hayata tutun­muş, küçük kız kardeşine de bakmıştı.

16’sında profesyonel olan Ronnie, aşırı mükemmeliyet­çiliğiyle kendisine uzun sü­re zarar vermişti. Bir vuru­şu istediği gibi yapamadığı için kazandığı maçlardan bile mutsuz ayrılabilen O’Sulli­van, depresyonla da mücade­le etmişti. Bir süre saplandığı uyuşturucu ve alkol batağın­dan kurtulan oyuncu, artık her gün koşuyor ve atletlere taş çıkartacak bir kondisyona sa­hip. Türk yemeklerine bayılan, bunu her fırsatta sosyal med­yada da gösteren büyük ustayı, bakalım bir gün ülkemizde gö­rebilecek miyiz? Bir şey kesin: Bugün 46 yaşında olan yaşa­yan efsane emekli olduğunda, snooker’ın büyük ilgi kaybe­decek.

Trump, Antalya’da Türkiye’de düzenlenen ilk uluslarası snooker organizasyonunda Judd Trump kupa kaldırırken. Yıldız
Antalya’da zafere ulaşırken, ayrıca bir oyuncunun snookerda yapabileceği en yüksek seri olan 147’ye de imza atmıştı. Bu seri şimdiye dek sadece 175 kez yapıldı (üstte). Oyunun rock starı Ronnie O’Sullivan (üstte, sağda).

Snooker terimleri

FRAME Maçta bir oyuna verilen isim.

POT Topu cep adı verilen deliğe göndermek.

GÜVENLI VURUŞ Top sokmak değil pozisyon verme­mek için yapılan vuruş.

SNOOKER Rakibe hata yaptırmak için hedef topu sak­layarak yapılan vuruş. REST Oyuncunun uzanamadığı pozisyonlarda topa vurmak için kullandığı aparat.

OYUNUN KURALI

Giriş dersi: Snooker 101

“Engellemek, zorluk çıkarmak, saklamak” olarak tercüme edilebilecek snooker; 1 beyaz, 15 kırmızı, 6 renkli topla, normal bilardo masalarının iki katı kadar bir masada oynanıyor. 365.8×182.9 cm’lik yeşil çuhanın kendine has kuralları…

Snooker masası üzerinde 1 beyaz, 15 kırmızı, 6 adet de renkli top bulunur. Temel amaç beyaz topa vurarak bir kırmızıyı deliğe soktuktan sonra bir renkli topu atarak puan almaktır. Kırmızı toplar bitene kadar renkliler maçın hakemi tarafından cebinden çıkarı­larak yerine konur. Rakibinin yeti­şemeyeceği puana ulaşan oyuncu, “frame” adı verilen oyunu kazanır. Maçın formatına göre alınan belli miktarda “frame” de galibi belirler. Yani 7 frame üzerinden oynanan bir maç, taraflardan biri 4 frame’e ulaştığında sona erer; 35 üzerinden oynanan bir finali kazanmak için 18 frame gerekir.

Bir snooker oyuncusunun rakibine oynama fırsatı vermeden arka arkaya pot yapmasına “seri” deniyor. Profesyonel sporcular masanın kontrolünü ele geçirdik­lerinde arka arkaya topları sokarak yüksek sayılara ulaştıklarından, güvenli vuruşlarda hata yapmamak oldukça önemli.

Kısaca bir kırmızı, bir renkli top sokmak diye özetlenebilecek oyunda kırmızılar sadece 1 puan değerindeyken, sarı 2, yeşil 3, kah­verengi 4, mavi 5, pembe 6, siyah da 7 puan değerinde.

Peki snooker ne demek? “Engellemek, zorluk çıkarmak, sak­lamak” olarak tercüme edilebilir. Oyuncu masada kendisine yetecek kadar puan yoksa, defansif bir vuruşla snooker bırakarak rakibini hataya zorlayabilir. Sıradaki topa değememek, yanlış topa değmek ya da beyazı cebe göndermek gibi hataların da dört puandan başla­yan cezaları mevcut. Bu sayede bir taraf aslında masada olmayan pu­anı kazanarak, bitmiş gibi görünen frame’i alabilir. Agresif oyuncular her şansı değerlendirirken, defansif olanlar en uygun anı beklerler. Bu bakımdan da hızlı olanlar, atak olanlar, izleyiciler tarafından çok sevilir.

Snooker masası diğer bilardo masalarının iki katından büyük. 365.8 cm boy, 182.9 ene sahip. Bu masalarda delikler ve bantlar diğer masalara göre daha sivridir. Aynı zamanda snooker topları ve masa­nın cepleri de diğer bilardo oyun­larındaki top ve ceplerden daha küçüktür. Bu yüzden pot yapmak daha zordur. Masanın büyük olması toplara ulaşmayı zorlaştırdığı için oyuncular rest, spider, swan neck gibi yardımcı araçlar kullanabilir­ler. Bu araçlar dışında kullandıkları istekayı uzatacak aparatlardan da yararlanabilirler. İstekalar ise genellikle 140-150 santimetre uzunluğundadır.

Sıralama turnuvası olarak tanımlanan en yüksek klasman mücadelelerin çoğunda bir kıyafet kodu vardır. Kösele ayakkabılar, yelekler, gömlekler bu oyunun olmazsa olmazıdır. Bir engeli olmayan sporcular papyon ya da kravat takarlar. Özel bir cilt hasta­lığı olan Stephen Maguire, papyon takarak başladığı kariyerinde aldığı doktor raporundan sonra boynu açık olarak mücadele etmiş ve dünya sıralamasında iki numaraya kadar yükselmeyi başarmıştı. Evet boyunbağı, onun için ciddi bir ayak bağıymış!

Beyaz eldivenleri, papyon­ları ve giydikleri ceketler giymiş hakemler de önemli. 2003’te Hollandalı Jan Verhaas, dünya şampiyonası finali yöneten Bri­tanya dışından ilk hakem olmuştu. 2009’daki finali yöneten İskoç Michaela Tabb, bu onura ulaşan ilk kadındı. 2012’de de bu başarıyı tekrarlayan Tabb, 2015’te cinsiyet ayrımcılığı yüzünden mahkemeye gitmiş, taraflar açıklanmayan bir tazminat karşılığında uzlaşmıştı. Onun açtığı yoldan giden Bul­gar Desislava Bozhilova, Alman Maike Kesseler ve Belarus Tatiana Woollaston, turnuvalarda sıkça karşımıza çıkan kadın hakemler.

SNOOKER TURNUVALARI

Yeşil çuhanın kıyasıya kapışmaları

Snooker için birçok organizas­yon düzenleniyor. Sıralama turnuvalarında kazanılan para ödülleri, oyuncuların sıralamasını belirliyor. Buna göre elemelere katılıyor veya şampiyonalara doğrudan isimlerini yazdırıyorlar (Meraklısına not: Antalya’da Mart ayında düzenlenen Turkish Masters da bir sıralama turnuva­sıydı).

1927’den beri düzenlenen dünya şampiyonası, snooker’ın en prestijli turnuvası. 1977’de Sheffield’daki 980 kişilik Crucible Tiyatrosu’na taşınan organizasyon, Nisan’da başlayıp Mayıs’ta biten 16 günlük zorlu bir maraton. Dünya Şampiyona­sı, Britanya Şampiyonası ve bir davet turnuvası olan ve sırala­maya herhangi bir etkisi olmayan Masters, Triple Crown (Üçlü Taç) turnuvaları olarak biliniyor. Bu üç organizasyonu da tarihte yalnız­ca 11 oyuncu kazandı. Ronnie’nin hanesinde 20 Üçlü Taç şampi­yonluğu (6 Dünya Şampiyonası, 7 Britanya Şampiyonası, 7 Masters) yazarken, Hendry’nin 18, Steve Davis’in ise 15 şampiyonluğu bulunuyor. Tüm sıralama turnu­vaları sayıldığında, Ronnie’nin 38, Hendy’nin ise 36 zaferi bulunu­yor. Roket’in ezeli rakibi John Higgins ise 31 şampiyonlukla üçüncü sırada yer alıyor.

1977’den beri Dünya Şampiyonaları’na evsahipliği yapan Sheffield’daki Crucible Tiyarosu.