Kasım
sayımız çıktı

Tarih direnişlerini unutmadı!

Ölümü göze alarak işgale direnmenin tarihi Anadolu’da yatıyor. Ksanthos’u yüzyıllar arayla Pers ordusu, Büyük İskender ve Brutus işgal etti. Halk hiçbirinde teslim olmadı, her düşüşten sonra yeniden doğdu. Anadolu’da Roma hakimiyetine en son giren bölge burasıydı.

94-95

Türkiye’nin Akdeniz kıyısında, Teke Yarımadası’nda konumlanan Likya bölgesindeki Ksanthos, halkının özgürlüklerine olan düşkünlüğü ve işgallere karşı amansız direnişleri ile hatırlanır.

Eşen Çayı yakınlarında kurulan kent Likya bölgesinin her zaman en büyük yerleşimi olmuştu. Hatta Herodotos kenti Likya ile eş anlamlı gibi kullanmıştı. Kentin ne zaman kurulduğu belli değildir ama Arnos ve Ksanthos isminde iki efsanevi kurucudan bahsedilir. Burası, sanat gelenekleri ve dili ile Akdeniz çevresinden ayrışsa da Likya Birliği denilen ortak idare anlayışı dahilindedir.

94-95-1

Kentin kaynaklarda ilk anılışı, Herodotos’un anlattığı korkunç bir olayla ilgilidir. MÖ 540’da Pers generali Harpagos bölgeye bir sefer düzenledi. Ksanthoslular başlangıçta işgalcilerle kent dışında mücadele etti ama sonuçta ağır bir yenilgiye uğradılar. Kalan savaşçılar hızla geri çekildi ve eşlerini, çocuklarını, köle ve mallarını alıp akropolde topladılar. Burada hepsini öldürüp, yaktılar. Ardından Pers ordusuna son bir saldırı gerçekleştirerek adeta ölüme gittiler.

Ekran-Resmi-2021-03-16-13.34.35
KSANTHOS
Yer: Antalya-Muğla Fethiye’ye 46 km uzaklıktaki Kınık köyü yakınlarında
Dönem: MÖ 7.-MS 7. yüzyıl
Temel Önemi: Akdeniz’de kendi sanat anlayışını oluşturabilmiş Likya bölgesinin merkezidir. Kentin Roma çağı anıtlarında bile kendi mimari gelenekleri izlenebilmektedir. Likya bölgesinin en iyi korunmuş kenti ve kutsal alanıdır.

Bu çetin direnişten sonra geriye sadece kuşatma sırasında kentte olmayan 80 Ksanthoslu aile hayatta kaldı. Kent zamanla tekrar genişledi. Ancak iki yüz yıl sonra tehdit bu kez batıdan geldi ve Büyük İskender’in ordusu kenti kuşattı. Grek tarihçi Appianos (öl. 165), kentlilerin teslim olmaktansa bir kez daha ölmeyi tercih ettiğini anlatır.

Üçüncü kuşatmada, Mısır’a hakim olan Ptolemaioslar MÖ 197’de şehrin önüne geldiler. İstila edilmekten bıkan kent yine direndi. Mısır, savaşarak alamayacağını gördüğü kentin halkıyla bir anlaşma yaptı. Artık yerleşim, Likya tanrılarına adanacaktı. Bu statü Ksanthos’un zarar görmeden özgür kalmasını sağladı.

Sonraki 150 yıl içinde Roma İmparatorluğu, Akdeniz dünyasında hızla yayıldı. Likya, kendini Roma’da Sezar’ın öldürülmesinden sonra ortaya çıkan iktidar kavgasının ortasında buldu. Suikastın öncüsü Brutus, çıkan iç savaşta ordusuna kaynak yaratmak için MÖ 42’de Ksanthos’u kuşattı. Kentin etrafındaki köyler boşaltılıp yakıldı. Halk kent yakınında büyük bir hendek kazıp orada bir savunma hattı oluşturdu. Uzun mücadele sonunda gün batarken Romalıların Ksanthos’a girdiğini gören savaşçılar, ailelerini öldürüp evlerini ateşe verdi.

Brutus’un kuşatmasında hem yapıları hem de halkı harap olan kent, küllerinden bir kez daha doğdu ve Likya’nın merkezi olarak bağımsızlığını korudu. Saldırıdan yaklaşık 80 sene sonra Likya’da sıkıntılar başladı. İşgallere yok olma pahasına direnen kent, önde gelen ailelerin çekişmesine yenildi. 43’te bölge bir Roma eyaleti haline getirildi. Anadolu’nun en son Roma hakimiyetine giren bölgesi Likya oldu.

Ksanthos’un yakınlarında bulunan Letoon kutsal bir alandı. Burada Tanrıça Leto ile çocukları Artemis ve Apollon için tapınaklar vardır. Hıristiyanlığın yayılması ile bunlar yerlerini büyük bir kiliseye bıraktı. Kent, Bizans döneminde küçük bir yerleşime dönüştü. Ortaçağ’da ise terk edilip ören yeri haline geldi. Ksanthos’un özgürlüğüne düşkün, teslim olmayı asla kabul etmeyen olağanüstü direniş tarihi, geçmişte olduğu gibi bugün de kenti gezenlerde heyecan yaratır.

KSANTHOS-LETOON’U EŞSİZ KILAN ÖZELLİKLER

Likya’nın manevi kuvveti

1- Likya bölgesinin en önemli ve en büyük kentidir.

2- Antik Dönem boyunca yer aldığı ve ilişkide bulunduğu bölgeler üzerinde önemli kültürel etkiler yaratmıştır.

3- 1838’de Batılı seyyahlarca ziyaret edilen Ksanthos’un iyi korunmuş zenginliklerinin bir kısmı 1842’de İngiliz gemiciler tarafından yaklaşık iki ayda British Museum’a nakledilmiş, bu çarpıcı eser ve yazıtlar Likya kültürüne ilgi doğmasına neden olmuştur. 

4- Mimarisi, sanatı, yazısı ve dili ile yokolmuş bir Anadolu uygarlığının en karakteristik kentidir. Bu nedenle, Likya bölgesi tarihsel sürecinin tüm aşamalarını bünyesinde barındıran ve yansıtan kültürel bir zenginliğe ve bütünlüğe sahiptir. 

5- Likya Lahdi ve Harpyler Anıtı gibi kule mezarlar, dikilitaşlar, bölgeye özgü lahitlerle Akdeniz dünyasında Antik Dönem ölü gömme geleneğinde eşi bulunmayan anıtlarına sahiptir. Anadolu’nun en son Roma hakimiyetine giren bölgesi Likya oldu. Ksanthos’un yakınlarında bulunan Letoon kutsal bir alandı. Burada Tanrıça Leto ile çocukları Artemis ve Apollon için tapınaklar vardır. Hıristiyanlığın yayılması ile bunlar yerlerini büyük bir 

6- Günümüze değin tamamıyla çözülememiş olan Anadolu’ya özgü Likya yazısına ait 250 satırdan oluşan en uzun yazıtın ele geçtiği yerleşmedir. 

7- Temeli Ksanthos’ta, üst yapısı ise British Museum’da bulunan Nereid- ler Anıtı, Antik Dünya’nın yedi harikasından biri olan Halikarnassos Mausoleumu’na esin kaynağı olmuştur. 

8- Ksanthos’a 4 km mesafedeki yer alan Letoon, Likya Birliği’nin kutsal kenti olmakla birlikte, Leto, Apollon ve Artemis gibi önemli tapınaklarıyla Antik Dünya’da bir benzeri olmayan, Likya dininin, sanatının ve kültürünün yansıtıldığı çok özel bir kenttir. 

9- Letoon, Ksanthos’la birlikte, gerçekte çok eski bir Anadolu geleneği olan kent-kutsal alan sisteminin Antik Dönem’deki en çarpıcı örneğidir. 

10- Letoon’da yer alan ve MS 5. yüzyıla tarihlenen kilise, kentin kutsal alan olma özelliğinin Erken Hıristiyanlık Dönemi’ne taşındığını gösterir.