Kasım
sayımız çıktı

Üzerinde güneş batmayan İngiltere’yle evli kraliçe…

1. Elizabeth, sadece İngiliz tarihinde değil dünya tarihinde de en çok incelenen, hakkında en fazla yazılan, yaşadığı dönemde ve sonrasında yapılan portreleriyle meşhur bir kişilik. Modern zamanlarda Hollywood tarafından yüzlerce defa sinemaya uyarlanan, 24 Mart 1603’te ölen 1. Elizabeth ile ilgili mitler ve gerçekler.

Elizabeth’in babası 8. Hen­ry, Papa’nın tüm itirazları­na rağmen yaptığı evlilik­lerle anılır. Kral, çocuklarından en büyükleri olan Mary (Kato­lik) ile Elizabeth’i (Protestan) gayrimeşru kabul ederek oğlu Edward’ı direkt varisi göster­miş; daha sonra ölüm döşeğin­de bunu değiştirmiş ve oğlunun ardından kızlarını taht sırasına eklemişti. Edward başa geçin­ce, babasının Protestan reform­larının tersine çevrileceğinden korktuğu için Mary’yi verasetten çıkarmış, ancak bunu yaparken Prostestan Elizabeth’i de dev­re dışı bırakmıştı. Kuzeni Jane Grey sadece 9 gün kraliçe kala­bilecek; Katolik soyluların deste­ğini alan Mary, Jane’i devirerek tahta geçecekti. Böylece İngiliz tarihinde resmî olarak ilk “hük­meden kraliçe” Mary oldu. Mary, hem soyluların hem de Protes­tanların tepkisinden çekinerek “anne farklı-baba bir” kızkardeşi Elizabeth’e tahtı bırakmak duru­munda kalacaktı.

Üzerinde güneş batmayan İngiltere’yle evli kraliçe
İffetin sembolü Kökeni Roma’ya dayanan “Tuccia’nın eleği” iffeti ve bekareti temsil eden önemli bir simgeydi. Sağdaki tablodaki altın tasmalı kamık (bir çeşit gelincik) da tıpkı elek gibi iffetin sembolüydü.

Protestanların korucuyusunun Katolikler’e hoşgörü politikası

8. Henry 1532-1534 arasında çı­kardığı parlamento kararlarıy­la kendini İngiltere Kilisesi’nin Yüksek Başkanı ilan etti ve bu şekilde Papalık’tan kopan İngiliz Protestan reformasyonu fark­lı bir evreye girdi. Kızı Mary ise karşı-reform politikaları yürüte­cek ve bu unvandan vazgeçecek­ti. Ancak Elizabeth, babasının unvanını Yüksek Yönetici (Sup­reme Governor) olarak devam ettirdi. Kadın olması sebebiyle Lordlar Kamarası’ndaki pisko­poslar onun bu unvanına karşı çıktıysa da Anglikan Kilisesi’nin en önemli pozisyonu Canterbury Başpiskoposluğu’nun boş olma­sından dolayı avantaj sağlayan kraliçe, “kilisenin başı” konumu­nu korudu. Elizabeth bu geçiş sürecinde her ne kadar Protes­tanların lideri olsa da Katolikle­re karşı da hoşgörülü davrandı. Hatta haç gibi Katolik sembol­lerin kullanılmasını da devam ettirdi. Tüm bunlar iç politika hamleleri gibi gözükse de ağır­lıklı olarak İngiltere’nin dış poli­tikasıyla ilgiliydi. Zira dönemin en zengin aktörlerinden Habs­burg yönetimindeki İspanya’nın hükümdarı 2. Felipe, hem ölen eşi Mary’den dolayı taht üzerin­de hak iddia ediyor hem de ken­dini Katolik inancının hamisi olarak tanımlayarak İngiltere’ye askerî ve siyasi müdahalelerde bulunuyordu. Elizabeth ise tüm bunları savuşturmak için elin­deki Protestan kartını doğru kul­lanmak zorundaydı. Katolik soy­lular ve halkın kendisine karşı olmaması için bir dinsel denge/ tolerans siyaseti gütmeliydi.

Sanatla inşa edilen kadın hükümdar miti

1. Elizabeth’in Britanya tarihin­deki en tanınmış karakterlerden biri olması, askerî veya siyasi ba­şarılarından ziyade bugünkü ifa­desiyle “halkla ilişkiler” sektörü tarafından inşa edilen “story”leri sayesindedir. Yaptırdığı portre­leri, bunda özellikle önemli rol oynamıştır. Kamusal kimliğini oluşturulan bu portreler ülkenin gündemine göre dikkatlice ta­sarlanmıştır. Bu portrelerde kra­liçe kimi zaman acımasız, umar­sız ve daha eril şekilde tasvir edilmiş; kimi zamansa anaç veya “Bakire Meryem”i ima edecek, kutsal bir figürü andıracak şekil­de ele alınmıştır.

Hiç şüphesiz portreler kadar, yaşadığı dönemde yazılan ve üs­tü kapalı eleştiriler de barındı­ran John Foxe’un Şehitler Kitabı (Book of Martyrs) ile Edmund Spenser’ın epik eseri Peri Krali­çe (The Fairee Queene) de etkili olmuştur. Ölümünden sonra ya­zılan ve onu nostaljik bir Protes­tan kadın kahraman olarak gös­teren onlarca eser de kraliçenin tarihsel kişiliğinden uzaklaşarak bir mit hâline gelmesini sağla­mıştır.

Üzerinde güneş batmayan İngiltere’yle evli kraliçe
Darnley portresi 1.Elizabeth’in, farklı sanatçıların tablolarında farklı farklı tasvir edilmesi bir sorunu ortaya çıkarmıştı. Elizabeth’in resmî bir portresi yoktu. İtalyan ressam Federico Zuccaro’nun “Darnley Portresi” olarak bilinen eserinden sonra (yaklaşık 1575-76) kraliçenin bu yüz ifadesi uzun süre tekrarlanmıştı.

Bakire kültü ve Tudor’ların son bulması

Elizabeth mitinin oluşturulma­sında önemli bir unsur olan “ba­kirelik” konusu, tarihçiler ara­sında tartışmalı bir alan. Özel­likle tahta geçmeden önce veya tahta geçmesinin pek mümkün gözükmediği zaman aralığında her saray soylusunun yaşayabi­leceği ilişkileri yaşamış olma­sı muhtemel. Tahta geçtikten sonra da samimiyetini devam ettirdiği Robert Dudley (hatta çocukluk arkadaşıdır) ve Walter Raleigh gibi arkadaşlarıyla hem döneminde hem sonrasında iliş­ki yaşadığına dair söylentiler var.

Bir hükümdarın meşruluğu noktasında canalıcı konulardan biri de tacını devredeceği bir ço­cuk yapmasıdır. Bu sebeple hem yakın çevresi hem parlamento, ülkede istikrarın devam edebil­mesi için kraliçeye önce vâri­sini doğurabilmesi daha sonra da tahtını sağlamlaştırması için birçok damat adayı önermiş­tir. Kaynağı tartışmalı olsa da, Elizabeth’in henüz tahta geçtiği 1559’da henüz 26 yaşındayken, artık evlenmesi gerektiğini söy­leyenlere “ben zaten evlendim, kocamın adı İngiltere Krallı­ğı’dır” diye cevap verdiği yazılır. Yaşı ilerleyip çocuğunun olma ihtimali zayıfladığında bakire kültünün kullanımı artmıştır.

Fakat bu durum tahtın vesa­yetinde bir soruna yolaçmıştı. 7. Henry ile başlayan Tudor Hane­danı, 5. üyesi Elizabeth’in ölü­müyle bitmiştir. Tacın devriyle ilgili açık bir kural olmaması ül­keyi içsavaşa yönlendirebilse de, Robert Cecil’in kraliçenin son günlerinde yaptığı ayarlamalar­la tahtı Elizabeth’in İngiliz ta­cında hak iddia ettiği şüphesiyle öldürttüğü İskoç Kraliçesi Mar­y’nin oğlu Stuart Hanedanı’ndan James devralmıştır.

PLATİN YILDÖNÜMÜ

2.Elizabeth: Yaşayan efsane

21 Nisan 1926 tarihinde doğan 96 yaşındaki Kraliçe 2. Elizabeth, 70 yıldır Britanya tahtında. 2.5 sene daha tahtta kalırsa, 14. Louis’yi geçerek tarihte en uzun süre hüküm süren monark olacak.

Üzerinde güneş batmayan İngiltere’yle evli kraliçe

İsmini annesi Elizabeth Bowes-Lyon’dan alan Kraliçe 2. Elizabeth, geçen 6 Şubat’ta tahta geçişinin 70. yılını kutladı. Çok az hü­kümdarın ulaşabildiği bu skor, 2-3 Haziran’da kraliçenin doğumgünü vesilesiyle yapılacak gösterilerle kutlanacak.

Eğer kraliçenin sağlığı el verirse (şu sıralar yakalandığı Covid’den sonra iyileşmiş görü­nüyor) veya tahttan feragat etmezse, birkaç ay içerisinde önce eski Liechtenstein Prensi 2. Johann’ı ve birkaç sene içerisinde de 72 sene 110 gün hüküm süren efsanevi Fransa Kralı, Güneş Kral 14. Louis’yi geçerek tahtta en uzun süre kalan monark sıfatıyla bir dünya rekorunun sahibi olacak.

Hakkında daha şimdiden onlarca film ve belgesel bulunan Kraliçe’nin, ileride tıpkı adaşı 1. Elizabeth gibi İngiltere tahtının ve dünya tarihinin en çok anılan hükümdarların­dan biri olacağı kesin.