1. Elizabeth, sadece İngiliz tarihinde değil dünya tarihinde de en çok incelenen, hakkında en fazla yazılan, yaşadığı dönemde ve sonrasında yapılan portreleriyle meşhur bir kişilik. Modern zamanlarda Hollywood tarafından yüzlerce defa sinemaya uyarlanan, 24 Mart 1603’te ölen 1. Elizabeth ile ilgili mitler ve gerçekler.
Elizabeth’in babası 8. Henry, Papa’nın tüm itirazlarına rağmen yaptığı evliliklerle anılır. Kral, çocuklarından en büyükleri olan Mary (Katolik) ile Elizabeth’i (Protestan) gayrimeşru kabul ederek oğlu Edward’ı direkt varisi göstermiş; daha sonra ölüm döşeğinde bunu değiştirmiş ve oğlunun ardından kızlarını taht sırasına eklemişti. Edward başa geçince, babasının Protestan reformlarının tersine çevrileceğinden korktuğu için Mary’yi verasetten çıkarmış, ancak bunu yaparken Prostestan Elizabeth’i de devre dışı bırakmıştı. Kuzeni Jane Grey sadece 9 gün kraliçe kalabilecek; Katolik soyluların desteğini alan Mary, Jane’i devirerek tahta geçecekti. Böylece İngiliz tarihinde resmî olarak ilk “hükmeden kraliçe” Mary oldu. Mary, hem soyluların hem de Protestanların tepkisinden çekinerek “anne farklı-baba bir” kızkardeşi Elizabeth’e tahtı bırakmak durumunda kalacaktı.
Protestanların korucuyusunun Katolikler’e hoşgörü politikası
8. Henry 1532-1534 arasında çıkardığı parlamento kararlarıyla kendini İngiltere Kilisesi’nin Yüksek Başkanı ilan etti ve bu şekilde Papalık’tan kopan İngiliz Protestan reformasyonu farklı bir evreye girdi. Kızı Mary ise karşı-reform politikaları yürütecek ve bu unvandan vazgeçecekti. Ancak Elizabeth, babasının unvanını Yüksek Yönetici (Supreme Governor) olarak devam ettirdi. Kadın olması sebebiyle Lordlar Kamarası’ndaki piskoposlar onun bu unvanına karşı çıktıysa da Anglikan Kilisesi’nin en önemli pozisyonu Canterbury Başpiskoposluğu’nun boş olmasından dolayı avantaj sağlayan kraliçe, “kilisenin başı” konumunu korudu. Elizabeth bu geçiş sürecinde her ne kadar Protestanların lideri olsa da Katoliklere karşı da hoşgörülü davrandı. Hatta haç gibi Katolik sembollerin kullanılmasını da devam ettirdi. Tüm bunlar iç politika hamleleri gibi gözükse de ağırlıklı olarak İngiltere’nin dış politikasıyla ilgiliydi. Zira dönemin en zengin aktörlerinden Habsburg yönetimindeki İspanya’nın hükümdarı 2. Felipe, hem ölen eşi Mary’den dolayı taht üzerinde hak iddia ediyor hem de kendini Katolik inancının hamisi olarak tanımlayarak İngiltere’ye askerî ve siyasi müdahalelerde bulunuyordu. Elizabeth ise tüm bunları savuşturmak için elindeki Protestan kartını doğru kullanmak zorundaydı. Katolik soylular ve halkın kendisine karşı olmaması için bir dinsel denge/ tolerans siyaseti gütmeliydi.
Sanatla inşa edilen kadın hükümdar miti
1. Elizabeth’in Britanya tarihindeki en tanınmış karakterlerden biri olması, askerî veya siyasi başarılarından ziyade bugünkü ifadesiyle “halkla ilişkiler” sektörü tarafından inşa edilen “story”leri sayesindedir. Yaptırdığı portreleri, bunda özellikle önemli rol oynamıştır. Kamusal kimliğini oluşturulan bu portreler ülkenin gündemine göre dikkatlice tasarlanmıştır. Bu portrelerde kraliçe kimi zaman acımasız, umarsız ve daha eril şekilde tasvir edilmiş; kimi zamansa anaç veya “Bakire Meryem”i ima edecek, kutsal bir figürü andıracak şekilde ele alınmıştır.
Hiç şüphesiz portreler kadar, yaşadığı dönemde yazılan ve üstü kapalı eleştiriler de barındıran John Foxe’un Şehitler Kitabı (Book of Martyrs) ile Edmund Spenser’ın epik eseri Peri Kraliçe (The Fairee Queene) de etkili olmuştur. Ölümünden sonra yazılan ve onu nostaljik bir Protestan kadın kahraman olarak gösteren onlarca eser de kraliçenin tarihsel kişiliğinden uzaklaşarak bir mit hâline gelmesini sağlamıştır.
Bakire kültü ve Tudor’ların son bulması
Elizabeth mitinin oluşturulmasında önemli bir unsur olan “bakirelik” konusu, tarihçiler arasında tartışmalı bir alan. Özellikle tahta geçmeden önce veya tahta geçmesinin pek mümkün gözükmediği zaman aralığında her saray soylusunun yaşayabileceği ilişkileri yaşamış olması muhtemel. Tahta geçtikten sonra da samimiyetini devam ettirdiği Robert Dudley (hatta çocukluk arkadaşıdır) ve Walter Raleigh gibi arkadaşlarıyla hem döneminde hem sonrasında ilişki yaşadığına dair söylentiler var.
Bir hükümdarın meşruluğu noktasında canalıcı konulardan biri de tacını devredeceği bir çocuk yapmasıdır. Bu sebeple hem yakın çevresi hem parlamento, ülkede istikrarın devam edebilmesi için kraliçeye önce vârisini doğurabilmesi daha sonra da tahtını sağlamlaştırması için birçok damat adayı önermiştir. Kaynağı tartışmalı olsa da, Elizabeth’in henüz tahta geçtiği 1559’da henüz 26 yaşındayken, artık evlenmesi gerektiğini söyleyenlere “ben zaten evlendim, kocamın adı İngiltere Krallığı’dır” diye cevap verdiği yazılır. Yaşı ilerleyip çocuğunun olma ihtimali zayıfladığında bakire kültünün kullanımı artmıştır.
Fakat bu durum tahtın vesayetinde bir soruna yolaçmıştı. 7. Henry ile başlayan Tudor Hanedanı, 5. üyesi Elizabeth’in ölümüyle bitmiştir. Tacın devriyle ilgili açık bir kural olmaması ülkeyi içsavaşa yönlendirebilse de, Robert Cecil’in kraliçenin son günlerinde yaptığı ayarlamalarla tahtı Elizabeth’in İngiliz tacında hak iddia ettiği şüphesiyle öldürttüğü İskoç Kraliçesi Mary’nin oğlu Stuart Hanedanı’ndan James devralmıştır.
PLATİN YILDÖNÜMÜ
2.Elizabeth: Yaşayan efsane
21 Nisan 1926 tarihinde doğan 96 yaşındaki Kraliçe 2. Elizabeth, 70 yıldır Britanya tahtında. 2.5 sene daha tahtta kalırsa, 14. Louis’yi geçerek tarihte en uzun süre hüküm süren monark olacak.
İsmini annesi Elizabeth Bowes-Lyon’dan alan Kraliçe 2. Elizabeth, geçen 6 Şubat’ta tahta geçişinin 70. yılını kutladı. Çok az hükümdarın ulaşabildiği bu skor, 2-3 Haziran’da kraliçenin doğumgünü vesilesiyle yapılacak gösterilerle kutlanacak.
Eğer kraliçenin sağlığı el verirse (şu sıralar yakalandığı Covid’den sonra iyileşmiş görünüyor) veya tahttan feragat etmezse, birkaç ay içerisinde önce eski Liechtenstein Prensi 2. Johann’ı ve birkaç sene içerisinde de 72 sene 110 gün hüküm süren efsanevi Fransa Kralı, Güneş Kral 14. Louis’yi geçerek tahtta en uzun süre kalan monark sıfatıyla bir dünya rekorunun sahibi olacak.
Hakkında daha şimdiden onlarca film ve belgesel bulunan Kraliçe’nin, ileride tıpkı adaşı 1. Elizabeth gibi İngiltere tahtının ve dünya tarihinin en çok anılan hükümdarlarından biri olacağı kesin.