Avrupa futbolunun millî takımlar düzeyinde en büyük organizasyonu 14 Haziran’da Almanya’da başlıyor. Türkiye’nin de katılacağı Euro 2024 şampiyonu, 14 Temmuz’da final maçıyla belli olacak. Portekiz, Çekya ve Gürcistan’la aynı grupta yer alan ay-yıldızlılar, 1960’tan beri bu şampiyonada 6. defa boy gösterecek. 64 yılın unutulmazları…
Avrupa Futbol Şampiyonası, Dünya Kupası’ndan 30 yıl sonra düzenlenmeye başlasa da, fikir aslında daha önce ortaya atılmıştı. 1927’de Fransa Futbol Federasyonu Başkanı Henri Delaunay, Avrupa’nın da kendisine ait bir turnuvası olması gerektiğini savunuyordu. Dünya futbolunun patronu, FIFA Başkanı Jules Rimet teklifi elinin tersiyle iterken, kendi organizasyonunun peşine düşmüştü. 28 Mayıs 1928’deki FIFA Kongresi’nde ilk Dünya Kupası’nın 1930’da düzenlenmesine karar veriliyor; bu onur bağımsızlığının 100. yılını kutlamaya hazırlanan Uruguay’a bahşediliyordu.
1954’te UEFA’nın (Avrupa Futbol Federasyonları Birliği) kurulmasından sonra Danimarkalı Ebbe Schwartz başkanlık koltuğuna otururken, Delaunay genel sekreter olmuştu. Fransız yöneticiye göre nasıl Güney Amerika Futbol Konfederasyonu’nun Güney Amerika Şampiyonası, FIFA’nın Dünya Kupası varsa, Yaşlı Kıta’nın da kendisine ait bir organizasyonu olmalıydı. 1955’te ölen Delaunay, fikrinin hayata geçtiğini göremeyecekti.
Delaunay’in oğlu Pierre, hayatı boyunca Jules Rimet’nin gölgesinde kalan babasının düşünü gerçekleştirmeye kararlıydı, ancak bu pek kolay olmayacaktı. Kimileri maç takviminin çok dolu olduğunun altını çizerken, İngiltere Futbol Federasyonu Başkanı Sir Stanley Rous organizasyonun aşırı ticari bulunmasından endişeliydi. Yine de 27 üyenin 15’i turnuvanın lehine oy verdi. Şampiyona 1960’ta başlayacak, 4 yılda bir düzenlenecekti (günümüze kadar bunun tek istinası pandemi döneminde yaşandı; covid-19 nedeniyle Euro 2020, 2021’de yapıldı).
6 Temmuz 1960’ta Avrupa Uluslar Kupası adıyla başlayan organizasyonun ismi 1968’de Avrupa Futbol Şampiyonası olarak değişti. 1996’dan bu yana ise, düzenlendiği tarihin önüne eklenen “Euro” ibaresiyle anılıyor (Daha 1927’de Avrupa Futbol Şampiyonası fikrini ortaya atan ilk UEFA Genel Sekreteri de unutulmamıştı. Arthus-Bertrand’ın tasarladığı 42 santimetre uzunluğundaki 6 kilogramlık Henri Delaunay Kupası, 12 organizasyonda kullanıldıktan sonra EURO 2008’de ise biraz değişikliğe uğradı, biraz da büyütüldü).
1960’taki ilk turnuvanın elemelerinde 17 takım kozlarını paylaşmıştı. Turnuvaya başta karşı çıkan Federal Almanya, İtalya ve İngiltere gibi köklü ülkeler yoktu. Bugünden farklı olarak elemeler değişik tarihlerde oynanıyordu; eşleşmeler arasında aylar vardı.
Kaderin cilvesi, Türkiye’nin karşısına 1923’te tarihindeki ilk millî maçı yaptığı Romanya düşmüştü. 2 Kasım 1958’de Bükreş’teki ilk randevu oldukça sert geçmiş, kaptan Turgay Şeren ilk yarıda sakatlanmıştı. Tabelada yazan 3-0’lık sonuç ağırdı. 26 Nisan 1959’daki rövanşta Lefter 2 gol atsa da rakip tur atlamıştı.
2. turda Romanya-Çekoslovakya, Fransa-Avusturya, Portekiz-Yugoslavya eşleşmelerinin maçları yapılabilirken, General Franco idaresindeki İspanya, Sovyetler Birliği’ne gitmeyi reddedince elendi ve ilk yarı finalist Sovyetler oldu. Diğer eşleşmelerden Yugoslavya, Fransa ve Çekoslovakya zaferle çıktılar. Artık 24 takımın mücadele ettiği organizasyona, 1960’ta sadece bu 4 ülke katıldı. Zamanla ekiplerin sayısı arttı; 1980’de 8, 1996’da 16 takımın mücadele ettiği şampiyonada 2016’dan bu yana 24 ülke kozlarını paylaşıyor.
Organizasyonun en başarılı ülkeleri 3’er defa zafere ulaşan Almanya ve İspanya. Katıldığı 5 turnuvada 14 defa fileleri sarsan Cristiano Ronaldo, şampiyonada en çok gol atan oyuncu unvanını koruyor.
İşte 10 kareyle turnuvanın unutulmazları…
1960
‘Pazartesi’ coşkusu
1960’taki ilk turnuvanın yarı final randevularında, evsahibi Fransa’yı 5-4’lük skorla deviren Yugoslavya finalist olurken, Sovyetler Birliği de Çekoslovakya’yı 3-0’la geçmişti. Bu maçın en unutulmaz anı, Sovyetler’in kalecisi Lev Yaşin’in şanından korkan Josef Vojta’nın penaltıyı auta atmasıydı. Kariyeri boyunca 150’den fazla penaltıyı kurtardığı iddia edilen file bekçisi, ülkesinin en büyük teminatıydı. 10 Temmuz’daki Yugoslavya-Sovyetler Birliği finali ise normal süresi 1-1 bitince uzatmalara taşındı; 113. dakikada Viktor Ponedelnik son sözü söyledi. Moskova saatiyle Pazartesi gününün ilk saatlerinde biten finalden sonra ülkede atılan manşetler şöyleydi: “Pazartesi, Pazartesi attı.” Evet, “Ponedelnik” Rusça “Pazartesi” demekti!
1976
‘Panenka penaltısı’: Görülmemiş bir atış
Yugoslavya’daki 1976 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Çekoslovakya, turnuva tarihinde penaltılarla tayin edilen ilk final maçını kazanıp Avrupa şampiyonu olarak taçlanmıştı. Normal süresi 2-2 biten mücadelenin uzatma dakikalarında tabela değişmeyince, seri penaltılara geçiliyordu. Almanların yıldızı Uli Hoeness kaçırıyor, son atışı kullanan Antonin Panenka topun dibine girdiğinde zaman donuyordu. O güne kadar görülmemiş bir atışa imza atarak topu kalenin ortasına yollayan futbolcu, markalaşacak bir modayı başlatıyordu.
1980
Papa’yı görmesi yetti
1980’de turnuva İtalya’daydı. Federal Almanya kazanırken, Horst Hrubesch finalde Belçika karşısında yıldızlaşmıştı. Futbolun zarif oynandığı günlerde, gücün temsilcisiydi “Çirkin Kral”. Hava toplarının mutlak hakimi, amatör kümeden 1. lige 24’ünde, millî takıma ise ancak 28’inde yükselebilmişti. Türkiye’de futbol rönesansını başlatacak Jupp Derwall’in pek güvendiği santrfor, 1980’deki şampiyonada bir türlü gol atamıyor, sürekli izin alarak ortadan kayboluyordu. En son seferinde durumdan şüphelenen Derwall oyuncusunu otelin kapısında beklemiş, futbolcusunun “onu gördüm hocam, Papa’yı gördüm” dediğini duymuştu. Bu motivasyonla finale çıkan Hrubesch, Jean-Marie Pfaff’ı 2 defa avlayarak kupayı getirmişti.
1988
Tarihe geçen gol: van Basten’in volesi
Federal Almanya’da düzenlenen 1988’deki turnuva, Berlin Duvarı’nın gölgesinin yansıdığı son turnuvaydı. Finalde Hollanda, Sovyetler Birliği’ni yenerek tarihindeki ilk büyük zaferini kazanmıştı. Frank Rijkaard- Ruud Gullit- Marco van Basten’den oluşan Portakallar’ın efsanevi üçlüsü, önce Almanya’da döktürecek, ardından yeniden buluştukları Milan’da kupalara ambargo koyup dönemin unutulmazları arasına gireceklerdi. 1988 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın gol kralı da olan van Basten’in finalde dar açıdan attığı vole hâlâ jenerikleri süslüyor; dünya döndükçe hatırlanacağa benziyor.
1992
‘Plajlardan gelenler’ diye küçümsendiler
İskandinavya’daki ilk Avrupa Futbol Şampiyonası 1992’de İsveç’te düzenlendi; kupa Danimarka’ya gitti. Finalde Almanya’yı devirerek zafere ulaşan Danimarka’nın kalesinde devleşen Peter Schmeichel peri masalının kahramanıydı. Birçoklarının, turnuvaya son anda katıldıkları için “plajlardan geldiler” dediği Danimarka, yoğun kanaatin aksine çok motive olmuştu ve zafere ulaştı.
1996
Türkiye turnuvaya ‘merhaba’ diyor
İngiltere’de düzenlenen Euro 1996, Türkiye için bir milattı. Daha önce 1954 Dünya Kupası’na katılan ülkemiz, o zamandan beri büyük organizasyonlara hasretti. İlk defa turnuvaya giden ay-yıldızlılar tarihe geçerken, Ahmet Çakar da aynı şampiyonada maç yöneten ilk Türk hakemi olmuştu. Milliler ilk sınavında Hırvatistan’a son dakikalarda teslim olurken, pozisyonda Goran Vlaović’i “düşürmeyen” Alpay Özalan sonradan fair-play ödülü alacaktı. Portekiz’den sonra son şampiyon apoletli Danimarka’ya da yenilen Fatih Terim’in öğrencileri ne puan alabilmişti ne de gol atabilmişti. İlk Avrupa Şampiyonası maceramız tatsızdı; fakat ülke futbolunda devrim yaşanması yakındı…
2000
İçimizdeki İrlandalılar!
1999’un Kasım ayıydı. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerdi. Ekonomik kriz, iki deprem, sel derken yüzler gülmeyi unutmuştu. İşte bu koşullarda İrlanda’yla Euro 2000’e gitmek için play-off’ta buluşuyorduk. İki maçın sonunda turnuvaya gitme hakkını kazanan Türkiye’de milyonlar mutluydu. Karşılaşmadan sonra coşan teknik direktör Mustafa Denizli, literatüre müthiş bir hediye veriyordu. Bir zamanlar yakın arkadaşı olan Hıncal Uluç’a ithafen söylediği “içimizdeki İrlandalılar” deyimi böyle doğmuştu. Futbol sahasında edilen laf, kısa sürede birçok alanda kullanılacaktı. 2000 yılındaki turnuvayı Fransa kazanacak, Türkiye çeyrek final oynayacaktı.
2004
Yunanistan mucizesi
Portekiz’de düzenlenen Euro 2004’e Türkiye katılamamıştı. Play-off’ta karşımıza çıkan ve Türk basınının “Çek bir Letonya” manşetleriyle küçümsediği Baltık ülkesi turnuvaya giderken, biz yine büyük bir organizasyonu ekrandan izlemiştik. Ancak Avrupa Şampiyonası’nın sonunda daha büyük bir sürpriz yaşanacaktı. Kimsenin şans vermediği Yunanistan zafere ulaşırken, Alman teknik direktör Otto Rehhagel’in oynattığı savunma futbolu öne çıkmıştı. Sonradan Galatasaray’a transfer olacak Çek Milan Baros gol kralı olurken, Komşu’nun kaptanı Theodoros Zagorakis en iyi oyuncu seçilmişti.
2008
Kabustan rüyaya…
Euro 2008’in rengi Türkiye’ydi. Yarı finalde Almanya’ya son dakikada boyun eğen ay-yıldızlılar gösterdiği performansla akıllara kazınmıştı. Portekiz yenilgisiyle turnuvaya başlayan Fatih Terim’in öğrencileri, uzatmalarda gelen İsviçre galibiyetiyle nefes almıştı. Çekler karşısında son 15 dakikaya iki farklı geride giren millîler, kazanmayı başarınca gruptan çıkmıştı. Çeyrek finaldeki Hırvatistan randevusunda yaşananları, usta bir Hollywood senaristi bile yazamazdı. 119. dakikada Ivan Klasnić ağları bulduğunda üzülmüş, 122’de havalara uçmuştuk. Semih’in şutu bizim için rüyaydı, onlar için kabus. Sonrası malum penaltılar, milyonlar için sanki bir film şeridindeki anlar; o zaferden sonra koşan futbolcular…
2021
Son şampiyon İtalya
Avrupa Futbol Şampiyonası’nın 60. yılını onurlandırmak adına 11 ülkede 11 şehirde düzenlenen son turnuva, her açıdan istisnaydı. Pandemi yüzünden 2021’de oynanabilen, buna rağmen Euro 2020 adıyla anılan organizasyonun galasında İtalya, Türkiye’yi 3-0’lık skorla devirmişti. Bir dönem Galatasaray’ı çalıştıran Roberto Mancini’nin idaresinde gök-mavililer kupaya uzanırken, yarı finalde İspanya’yı, finalde de İngiltere’yi penaltılarla yenmişti. O takımın “Savunma Bakanı” Leonardo Bonucci turnuvanın en iyi 11’ine seçilecek, kış transfer döneminde de Fenerbahçe’ye gelecekti.