Marilyn Monroe (1926-1962), kişisel eşyalarını oyunculuk hocası Lee Strasberg’e bırakmıştı. Strasberg ailesi, 1999’da yıldızın eşyalarını açık artırmayla 13,4 milyon dolara sattı. Birkaç yıl sonra, iki sandıkta bu kitabı oluşturan şiirler, notlar ve mektuplar bulundu. Böylece ortaya, fotoğraflar, yazı örnekleri ve karalamalardan oluşan bu kitap çıktı. Kitabın sayfalarını karıştırırken, bir insanın hayatının en özel yanına girdiğini hisseden okuyucu, hem büyüleniyor hem de biraz rahatsız oluyor. Burada ondan Marilyn Monroe olarak değil, gerçek adıyla, Norma Jeane olarak söz etmek belki daha doğru. Çünkü kitapta, herkesin tanıdığı sinema efsanesi yok. Filmlerde büyük başarıyla canlandırdığı saf sarışın tipinin aksine, karmaşık bir insan, şizofren bir annenin çocuğu, babasız büyümüş bir yetim, çocukluğu cinsel tacizlere katlanarak geçmiş bir evlatlık, büyüdüğünde sorunlarıyla yüzleşme cesaretini bularak hep daha “iyi” olmak için çırpınmış bir kadın, gerçek bir trajik figür var. “Her nasılsa rüzgarda bir örümcek ağı kadar güçlü/ kalabiliyorum baş aşağı sarkarak” diye yazmış bir şiirinde. Ama bu zor dengeyi fazla sürdüremediğini, 36 yaşında kendi hayatına kıydığını biliyoruz. Altını çizerek karaladığı şu satırlar onu daha iyi anlatıyor: “Yalnız!!!/ Yalnızım – Ne olursa olsun/ hep yalnızım.”
YILDIZ ALBÜMLERİ’NDE ANKARA FOTOĞRAFLARI
Osmanlı dünyası fotoğrafın keşfiyle 28 Ekim 1839 tarihli Takvim-i Vekayi gazetesi- nin sayfalarında tanıştı. Sultan II. Abdülhamid devri (1876- 1909), fotoğrafın bu coğrafyadaki tarihi için dönüm noktası oldu. Kendisi de fotoğraf çeken Sultan, sadece amcası Abdülaziz döneminde çekilmiş fotoğrafları toplamakla kalmadı, ülkenin dört bir yanının karış karış fotoğrafını çektirip ardında dev bir görsel hazine bıraktı. Onun 911 kategoriye ayrılmış 36 bin 535 karelik “Yıldız albümleri” koleksiyonunda Ankara bu kitaptaki gibi görünüyor.
JOHAN THOMS’UN FELAKETLERLE DOLU YAŞAM HİKÂYESİ
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun veliahtı Arşidük Franz Ferdinand ve karısı Sofia, güneşli bir pazar günü, 28 Haziran 1914’te Saraybosna’da vurularak öldürüldü. İmparatorluk ordusunu teftiş için seçtikleri bu gün, 1389 Kosova Savaşı’nın yıldönümüydü ve Sırp milliyetçilerce hakaret olarak algılanmıştı. Arabalarına bomba atılan çift sağ kurtulunca yollarını değiştirmeye karar verdiler ama kaderi değiştiremediler. Elimizdeki kurmaca 20. yüzyılı hasbelkader tam da o gün Arşidük’ün şoförlüğünü yapmaya başlayan kahramanın gözünden anlatıyor.
BİZANS’IN DAMAK TADI
Bizans, 7. yüzyılda bir “winburga” yani “şarap kentleri” imparatorluğuydu. 13. yüzyılda yaşayan bir Rus seyyaha göreyse özellikle varlıklı Bizanslılar için meyvelerin çeşitliliği çok önemliydi. Ayasofya dolaylarındaki kuyuların içinde Patrik için kavun, elma, armut gibi her türlü meyve uzun bir ipin ucundaki sepette tutuluyor ve Patrik yiyeceği zaman bir hayli serinlemiş olarak dışarı çekiliyordu. Dönemin beslenme rejimlerini irdeleyen bu ikinci basım kitabın sonunda yemek tarifleri ve sıkı bir terimler sözlüğü bulacaksınız.
OSMANLI LALELERİ, OSMANLI KAHVEHANELERİ
Lalelerin kahvehaneler ve Osmanlı tarihiyle ne ilgisi var? Osmanlı elitleri, coşkulu lale yetiştiriciliği ve bahçeleri lalelerle donatma merakı diye tarif edeceğimiz erken modern tüketim kültürünün parçasıydı. Ve lale, 18. yüzyıl Osmanlı dünyasının ilk 30 yılının amblemi hâline geldi. Kitap, 2005’te Princeton’da düzenlenen 18. Yüzyıl Osmanlı’sında Kültürü Yeniden Düşünmek konferansının gerileme, Osmanlı-Safevi rekabeti, İbrahim Müteferrika’nın matbaacılık girişimi ve kahvehanelerin rolü gibi meselelere kafa yoran bildirilerin en iyilerini sunuyor.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI TÜRKİYESİ (III. CILT)
Türkiye 1939’da, 1923’ten beri izlediği dış politikada ezberbozucu nitelikte iki önemli değişiklik yaptı. Bunlardan ilki, tarafsızlık politikasını terk etmesi ve bir taraf seçmesiyken ikincisi seçilen tarafın İngiltere ve Fransa olmasıydı. Ülke için önemli olan başka bir başarı da, topraklarının bir savaş alanı hâline gelmesini engelleyebilmiş olmasıydı. Ne var ki bu küresel felaketten soyutlanamazdı. İki kıymetli tarihçinin elinden çıkan kitapta, o dönemde uygulanan eğitim, sağlık, tarım, sanayileşme politikaları ve çok partili rejime geçiş gibi hamleler anlatılıyor.
ARI KOVANINA ÇOMAK SOKMAK
Menkabeye göre, Yörük beyi Çapar Ömer Ağa sürülerini otlatırken Hızır peygamber yaşlı bir adam kılığında gelip çok susadığını söyler. Ağa, onun kim olduğunu bilmiyordur ama hemen bir koyundan sağdığı sütü ikram eder. Hızır peygamberin “Yozuna yoz katılsın” duasını alır. Zira “yoz” 450-500 koyundan oluşan sürü demektir. Bu söyleşi kitabında bir yandan Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak Hoca’nın Yozgat’ta başlayan hayatını, çalışmalarını ve tarihe bakışını kendisinden dinliyor, bir yandan engin birikiminden yararlanıyoruz.
BİR NEFESTE DÜNYA TARİHİ
Dünyanın son 5500 yılı ancak bu kadar kompakt bir şekilde anlatılır. Dizine şöyle bir bakalım: Aktium Muharebesi’nden Nadir Şah’a, Binbir Gece Masalları’na veya Komünist Manifesto’ya ve oradan Tang Hanedanı’na gitmek mümkün. İngiliz araştırmacı yazarın kaleminden çıkan çalışma, coğrafi ara başlıklar altında kronolojik olarak 1945’e kadar ilerliyor. Küresel tarihe yön veren hadise ve gelişmeler anlaşılır ve akıcı bir dille aktarılıyor. Aynı yayınevinin Bir Nefeste Dünya Mitolojisi kitabının da raflarda olduğunu hatırlatalım.