Günümüzde yerel dili, müziği ve yaşam tarzıyla kendilerine has bir kültürü olan ve milliyetçilikleriyle tanınan Giritli Hıristiyanlar, 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin en isyankâr halklarından biriydi.
ELİF YILMAZ
Günümüzde Akdeniz’in gözde turizm merkezlerinden olan Girit adasını 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin diğer vilayetlerinden ayıran en belirgin özelliği, “Akdeniz’in hırçın çocuğu” Giritlilerin düzenli aralıklarla isyan bayrağını çekmesiydi. Ada, konumu ve verimli toprakları sayesinde ticarette ve tarımda kendi kendine yettiği için ada halkı hiçbir devletin hükümranlığı altına girmeye taraftar değildi. Buna rağmen Müslüman Giritliler ile Hıristiyan Giritliler arasındaki kanlı olaylar, daha çok 19. yüzyılda tüm dünyayı etkileyen milliyetçilik akımı yüzündendir. Yunan kimlikleri ile gurur duyan Giritliler halen ülkenin en milliyetçi halklarından biri olarak değerlendirilir. Pınar Şenışık kitabında, bugün dahi yerel dili, müziği ve yaşam tarzıyla kendilerine has bir kültürü olan Hıristiyan Giritlilerin, milliyetçilik hareketlerinden nasıl etkilendiklerini anlatıyor. Çalışmaya göre, adadaki 1896 ve 1897 isyancılarının amacı Yunan Krallığı’na bağlanmak değil, -şiddet ve cinayetle özdeşleştirdikleri- Osmanlı askerlerini göndermek ve yeni bir yönetim kurmaktı.
Kitabı ilginç kılan bir diğer şey de yazarın Girit adasındaki hem Müslüman hem de Hıristiyan halkı ayrı ayrı anlatması… Kitapta, isyan ve milliyetçilik siyasetinin iki halk arasındaki iletişim ve toleransı nasıl kaybettirdiğine dikkat çekilmiş. “Özerk Girit”i yönetme rüyasına kapılan Hıristiyan Giritlilere, isyanlarının çok da fayda sağlamadığı, tüm isyanlar sonunda adada iktidar olan tarafın Yunan Krallığı olduğu da vurgulanıyor. Kitabında hem Girit’i hem de Giritliyi tanıtan yazar, Yunan kimliğinin oluşumunu ve 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin ada üzerindeki etkisiz kalan politikasını birincil kaynaklar eşliğinde inceliyor.