Kasım
sayımız çıktı

Türkçe sözlü hafif tarih

Pop deyip geçmeyin. Zaman içinde kantodan tangoya, Türkçe sözlü Batı müziğinden Anadolu-pop’a, arabeskten rock’a birçok kılığa giren bu müzik türü geçmişi günümüze taşırken, bir nevi “şarkılı memleket tarihi” yazılıyor.

Her şey onunla başladı: Kanto. Osmanlı İmparatorluğu’nun son demlerinde ortaya çıkan “muzır” eğlence. Her halin sirayet ettiği “edepsiz” şarkılardan müteşekkil, memlekete özgü ve bugünkü anlamıyla “pop”un ilk örneği. Yapısı itibariyle Batılı, söylenişiyle Doğulu, çalınışıyla geleneksel, anlattıklarıyla asrî. Otomobilden daktiloya, bütün “yenilik”lerin girdiği ilk şarkılar, kantolar. 

Cem Karaca’nın Dervişan’dan sonraki grubu Edirdahan adını Edirne ve Ardahan kelimelerinin bileşiminden alıyordu. (1978-79)

Hemen ardından, tam da Batılılaşma döneminde hayatımıza giren tango, bizzat yönetenlerin himayesinde sürdürmüş varlığını. Kirli, haşin ve erotik şarkılar, biraz da bu yüzden, karşımıza ziyadesiyle temizlenmiş olarak çıkmış ve bir dönem “zerafetin simgesi” kabul edilmiş. Buna rağmen, kelime olarak, “rahat” (ya da TDK deyişle “müsait”) kızları anlatmak için kullanılmış tango. 

Hem Batılı, hem bizden Erkin Koray, insanları kötülükten “arınma”ya özendirmek için 1970’de çıplak poz vermişti. 

1950’lerde, Türkiye çok partili sisteme alışmaya çalışırken, hedef belirlenmiş: Küçük Amerika olmak! “Dostluk Şarkısı”nın yapıldığı, Amerika’ya bağlılığımızı ilan ettiğimiz dönem bu. Marshall yardımıyla başlayan rüya kısa sürmüş ama: 1961’de, Türkiye’nin ilk “hit”i kabul edilen İlham Gencer plağı “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş” raflarda yerini aldığında, yan raftaki plak, Âşık Mahzuni Şerif ’in “Katil Amerika”sı. Türkiye’nin ilk popüler orkestralarından Deniz Harp Okulu Orkestrası, 1955 sonrasında memlekette rock’n’roll fırtınası estirirken, “çılgın” gençlerin art arda sökün etmesiyle işin seyri değişiyor. Batı müziğini Batılı gibi icra eden, şarkıları orijinaline en yakın şekilde söylemek için çabalayan bu gençler, iki şeyin farkına varmış: Batı müziği Türkçe söylenebilir ve kökünü memleketten alan ezgiler ve ritmlerle, ona yeni bir yol verilebilir. Dahası, memlekette olanları anlatan şarkılar yapılabilir! Başta, biraz da o dönem ortalığı saran Anadolu-pop akımının etkisiyle, başlık parasından göçe “kırsal” sorunlar işlendi, sonrasında pahalılıktan trafiğe kentin sorunları şarkılara sirayet etti. 

Hem Batılı, hem bizden Tülay German 1964’te seslendirdiği Burçak Tarlası’yla yıllar sonra Anadolu-pop adını alacak türün ilk yıldızı oldu.

Aynı dönemde çıkan aranjmanlar memleket meselelerine eğilmezken, 70’lerde, Türkiyeli bestecilerin dokunuşuyla, şarkılar bambaşka bir hal aldı: Plaklarda fabrika kızının sorunları ya da Almanya’da çalışan işçilerin dramları anlatılıyor, grevlerden dem vuruluyor, kardeşin kardeşi kırmasına karşı çözüm üretilmeye çalışılıyordu. Türkiye’nin tarihindeki çalkantıların müziği etkilediği, Anadolu-pop yapanların giderek politikleştiği yıllar bunlar. 1980 darbesiyle kesintiye uğrayan müzik, açılımını pop-arabesk flörtünün yaşandığı yıllarda “özgün müzik”le yaptı. Ahmet Kaya’dan Grup Yorum’a uzanan hatta üretilen şarkılar, bir anlamda tanıklıklar… 

90’larda yaşanan ikinci pop patlaması derin devletin toplumsal psikoloji üzerinde yarattığı depresyonu az da olsa hafifletti. Birçok yeni şarkıcı, yeni şarkı ortaya çıktı. Bu dönemde tarih, sosyal sorunlara duyarlılıkla yaklaşan sanatçıları da kaydetti. Yükselen milliyetçilik dalgası ise, 90’ların ikinci yarısına damgasını vurdu. 

Hem Batılı, hem bizden Barış Manço, kariyerinin başlarında.