Kasım
sayımız çıktı

Darbenin gölgesinde yapılan seçim ve Özallı yıllar

12 Eylül askeri darbesiyle birlikte çok partili yaşam yaklaşık üç yıllık bir kesintiye uğradı. 6 Kasım 1983’te yeniden genel seçimler yapıldı ama yalnızca darbecilerin onay verdiği siyasi partilerin katılabildiği bir seçimdi bu.

Siyasi faaliyetler 12 Eylül 1980 darbesiyle tamamen yasaklanmış, tüm partiler kapatılıp varlıkları hazineye devredilmişti. Siyaset yasağı 1983’e kadar sürdü.

1983’ün Mayıs ayında siyasi partilere vize verildi. Ancak eski partilerin devamı niteliğinde parti kurulamayacaktı. Ayrıca partiler, Milli Güvenlik Kurulu tarafından kontrol edilecek ve uygun görülmeyenler seçime giremeyecekti. Kurulan 15 partiden, aralarında İsmet İnönü’nün oğlu Erdal İnönü liderliğindeki Sosyal Demokrasi Partisi’nin (SODEP) de olduğu 12’si MGK tarafından veto edildi.

Üç yıllık siyaset yasağından sonra kurulan 15 partiden 12’si veto edilmiş, seçime yalnızca üç partinin katılmasına izin verilmişti.
Turgut Özal

Yüzde 10 seçim barajının ilk kez uygulandığı 6 Kasım seçimlerine yalnızca Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi (ANAP), Turgut Sunalp liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP ve Necdet Calp liderliğindeki Halkçı Parti’nin (HP) katılmasına izin verildi.

Veto edilen partiler fısıltı gazetesi aracılığıyla seçimlerin boykot edilmesi propagandası yapıyordu. Ancak oy kullanmayanlara para cezası verileceği için boykot çağrısı geçersiz oy kullanma çağrısına dönüştü. Popüler Siyasi Deyimler Sözlüğü’nün yazarları Alper Sedat Aslandaş ve Baskın Bıçakçı’nın aktardığına göre, halk arasında geçersiz oydan, oy pusulasındaki üç partiye de mühür vurulması kastedilerek “tak tak tak” olarak söz edilirken, geçersiz oy kullanacaklara da “taktakçı” adı verilyordu.

1983 seçimlerinin en önemli ilklerinden biri de üç liderin katıldığı, günlerce konuşulan televizyondaki tartışma programı oldu. Gazetelerin siyasi reklam yayımlamasına da ilk kez izin verilen seçimlerde hem MDP hem ANAP reklam ajanslarıyla çalıştı.

Darbe lideri Kenan Evren de Cumhurbaşkanı sıfatıyla yurt gezilerine çıkıp askerin gerekirse yine müdahale edeceğini, kimsenin fazla havalara girmemesi gerektiğini söylüyordu. Halka, “Partilerin söylediklerine fazla kulak asmayın” tavsiyesinde bulunan Evren, bir siyasi parti liderini “propaganda yapmakla” suçlayan muhtemelen ilk kişiydi aynı zamanda.

Seçime katılmasına izin verilen partilerin tabanı olmadığı ve Türkiye siyasetini yeterince temsil etmediği eleştirilerine ise “Tabanmış. Ne tabanı? Sanki ayakkabı alıyor da tabanına bakıyor.
Biz az ve öz parti istiyoruz” karşılığını veren Evren, emekli olduktan sonra bu süreçle ilgili “Türkiye’de bir parti sağda bir parti solda olursa sağ daha kuvvetli olduğu için çok büyük bir farkla iktidara gelirdi. Anayasayı değiştiricek güce ulaşmaları tehlikesi vardı ama en az 10 yıl bu ülkenin o anayasaya ihtiyacı vardı” diyecektir.

Evren seçimden bir gün önce yaptığı konuşmada “İcraatlarımızı sürdürecek bir yönetim seçeceğinize inanıyorum” diyerek emekli general Sunalp’in MDP’sine oy da istemişti.

Seçimlerde ANAP yüzde 45.1 oy ve 212 milletvekilliği kazanıp birinci olurken HP yüzde 30.5’le 117, MDP yüzde 23.3’le 71 sandalye kazandı.

PORTRE

İşkenceci genel başkan Sunalp

Turgut Sunalp, seçim öncesi TRT’de gazetecilerin sorularını yanıtlıyor.

Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni Kenan Evren’in isteğiyle kurup 1983 seçimlerine katılan Turgut Sunalp, Genelkurmay ikinci başkanlığı da yapmış emekli bir orgeneraldi. Sıradan bir subay değildi Sunalp. Kontrgerilla faaliyetleri yürütmüş bir işkenceciydi.

Siyasete atıldıktan sonra da “İşkence vardır ve olmaya devam edecektir” gibi saptamalar, “Sahte ilaç üretenleri asmalı” gibi öneriler yapıyordu. Partisine “devlet partisi” denilmesini kabul etmeyen ve “Ağırbaşlıyız diye böyle sanılıyor” diyen Sunalp, hümanistlerin partisiyle uğraştığını da düşünmekteydi.

Sunalp, Nokta dergisine verdiği bir söyleşide, 1971’de işkencede bir kadına copla tecavüz edilmesinden sorumlu tutulduğu hatırlatılınca “İfademi mazur görün ama bizim 21-22 yaşlarında aslan gibi delikanlılarımız var. Eğer bir kıza bu biçimde işkence edecek olsalar, sopaya niye ihtiyaç duysunlar ki?” diyecekti.