1936 yılı, işçi sınıfı ve tüm çalışanların tarihinde bir dönüm noktasıydı. Fransa’da sol partilerin oluşturduğu ve Halk Cephesi adı verilen koalisyon hükümeti zamanında ilk kez 40 saatlik çalışma haftası kabul edildi. Sosyalist ve komünistleri birleştiren, genel grevlerle taleplerini kabul ettiren işçiler, savaş atmosferindeki iki yıl içinde giderek hareketi dizginleyen sol partiler tarafından terkedilecekti.
Fransa’da Mart ayından bu yana süren “Gece Ayakta” eylemiyle tarihin ender olarak yönelttiği “kim karar verecek?” sorusuna yanıt aranıyor. Sokak kendi kaderi hakkında kendi iradesini yansıtmayan hükümetin yeni çalışma tasarısına karşı çıkıyor. Paris başta olmak üzere bir dizi kentte yaklaşık üç milyon insan sokakta.
Sokak ve barikat Fransız tarihinin malum pek de yabancısı olmayan mekanlar. Bugün yapılan eylemler 10 milyon işçinin grevde olduğu 1968’e anıştırmalar yapıyor. Ne de olsa o kuşaktan ayakta kalanlar var. Sokak ve sandığın yakın tarihteki en büyük mücadelesi ise bugünlerde sekseninci yılını doldurmuş olan 1936’daki Halk Cephesi döneminde yaşanmıştı.
Paris’in fabrikalarla çevrelendiği, işçilerin iki güçlü parti ve sendikaya üye olup oy verdiği bir başka dönemin hikayesi bu. Tabii zaman içerisinde çok şey değişti. İşçiler tarihlerinde ilk kez greve çıktıklarında fabrikaları işgal ederken, bugün meydanlarda sabahlanılıyor. İşçi sınıfı da eski işçi sınıfı değil. Dünya üretiminin önemli bir kısmı artık Batı’dan Uzakdoğu’ya uzanıyor. Ama henüz geçen ay Cannes’da büyük ödülü, Altın Palmiye’yi kazanan Ken Loach’ın son filmi “Ben Daniel Blake”de olduğu gibi, çalışanların onurlu yaşam mücadelesi değişmedi, eskimedi ve tarihin ender anlarında hiç beklenmedik biçimlerde yükseliyor.
1930’lu yıllarda İtalya’nın yıllardır faşist partinin egemenliğinde olması yetmezmişcesine, Almanya’da da Hitler iktidar olmuş, Fransız aşırı sağı da sıranın artık kendisine geldiğine inanmıştı. Ancak Fransa’daki aşırı sağ ne sosyalist partiyle ne komünist partiyle yarışacak durumda değildi. Üstelik aşırı sağ ve faşist hareket bir bütünlük arzetmiyordu, kendi içinde hasmane klanlara ayrılmıştı. Bununla birlikte 1929 iktisadi bunalımı Fransa’yı da vurmuş, işsizlik, düşük ücretler, mali skandallar toplumu sarsmış, 1932 seçimlerinde sol genel olarak oy kaybetmişti. Herşey 6 Şubat 1934’teki aşırı sağın bir diktatörlük rejimi kurmak üzere (Action frança ise, Jeunesses patriotes, vs.) Paris’in merkezinde sokağa dökülmesiyle başladı. Hükümet başkanı ve Radikal Parti önderi Daladier’nin istifasını isteyen göstericiler, hükümetin görevden aldığı polis müdürü lehine de tezahüratta bulunuyorlardı. Gece boyunca süren gösterilerde 17 kişi öldü, 57’si kurşunla olmak üzere 2.300 kişi yaralandı. Gösteriler amacına ulaştı, başbakan istifa etti ve eski devlet başkanı Doumergue bir “ulusal birlik” hükümeti kurdu. Böylece faşistler radikalleri iktidardan düşürmüş, ancak hükümete muhafazakarlar gelmişti.
Faşist çetelerin saldırısı Mayıs ayına kadar devam etti, çeşitli kentlerde savunmasız işçiler öldürüldü. Özellikle eski muharipler cemiyeti (Croix -de-Feu), sayıları 15-20 bine varan üyelerini silahlandırmış, beklenmedik saldırılarla cinayetler işlemeye başlamıştı.
Hal böyleyken, sol hareket içindeki istikrarsızlık ve kavga da sürmekteydi. Komünist Enternasyonal’in direktiflerini katı bir biçimde izleyen Komünist Parti’ye (FKP) göre kapitalizm “üçüncü dönem”ine girmişti ve pek yakında krize sürüklenip SSCB’ye saldıracaktı. Komünistler sosyalist partileri veya radikalleri de sağda, hatta Almanya’da olduğu gibi “faşizmin ikiz kardeşleri” olarak görüyorlardı. Reformist Sosyalist Parti (SP) bir işçi partisi değil, bir burjuva partisiydi!
Sosyalist Parti de komünistlerden gelecek her türlü teklifin kendi tabanlarını oyma amacı taşıdığına inanmıştı; ancak Radikal Parti’yle ittifaka yanaşıyordu. Sosyalistler ve radikaller 1927 ve 1932’de koalisyona girmişler, ancak her seferinde temel konularda anlaşmazlıklar çıkmış ve radikaller sağla ittifak yaparken sosyalistler muhalefete geçmişti. 1934’ten itibaren bütün partiler birbirini suçlamaya başlamıştı.
Ancak aşırı sağın eylemleriyle birlikte, sosyalistleri, radikalleri ve çeşitli sol grupları parti aygıtlarından bağımsız olarak yanyana getiren antifaşist komiteler yeni bir dinamik ortaya çıkardı.
Faşist tehlikeye karşı inisiyatif alan sosyalistler, emekçilerin eylem birliğini gerçekleştirmek için komünistlere bir çağrıda bulundu. Ancak FKP Almanya’da olduğu gibi Fransa’da da “faşizmin yatağını hazırlayanlar”la işi olmayacağını bildirdi.
Komünistler ve ona bağlı işçi sendikası CGTU’nun gösterilerinde hâlâ “Kahrolsun Sosyalist Parti ve Radikal Parti tarafından hazırlanan faşist ve gerici ulusal birlik!” sloganları, pankartları görülüyordu. FKP’nin yayın organı L’Humanité, “sosyal demokrasi ile mücadele etmeden faşizme karşı mücadele edilemez” diye yazıyordu.
Buna karşılık SP ve ona bağlı CGT sendikası 12 Şubat’ta “faşizmin tehditlerine karşı ve siyasal özgürlüklerin savunusu için” bir genel grev çağrısında bulundular.
FKP sosyalistlerin tabanına seslenmek için bu çağrıya uydu; ancak kendi tabanı sosyalistlerin kervanına katıldı ve iki partinin militanları “Birlik! Birlik!” diye haykırarak meydanda buluştular. Böylece iki partinin tabanı, kendi şeflerinin kararı dışında bir halkçı birliğin zeminini hazırladılar.
Yükselen faşist saldırılara karşı Mart ayında “Antifaşist Entellektüeller Teyakkuz Komitesi” kurulur ve binlerce aydın birlikte davranma ihtiyacını dile getirir.
Kitle seferberliği beklentilerin ötesine geçer: Paris’teki 31 bin posta işçisinin 30 bini (polisin verdiği rakam) greve katılır, günlük gazeteler yayımlanmaz, tiyatrolar kapanır, Citroën’de çalışanların % 85’i grevdedir.
CGT’ye göre Paris bölgesinde greve katılanların sayısı 1 milyondur. Taşra da sessiz değildir, Marsilya’da 100 bin gösterici sokaktadır. Fransa’da toplam 4,5 milyon grevci ve 1 milyon gösterici seferber olmuştur.
Uluslararası destek
Paris yakınlarındaki Garche’da Halk Cephesi’ni destekleyen İspanyol cumhuriyetçi kadın milis, Marcel Cerf, 1936.
Fransa-SSCB anlaşması
Soldaki iki parti arasındaki ilişkiler 1934 Haziran’ına doğru köklü bir değişikliğe uğradı. SSCB kendi hatalarının ve Alman KP’sine dayattığı politikanın sonucu olarak iktidara geçen Hitler’in savaş tehdidiyle karşı karşıya kaldığını görerek İngiltere ve Fransa ile bir anlaşmanın gerekli olduğu kanısına varmıştı.
2 Mayıs’ta imzalanan Stalin-Laval anlaşması (her ne kadar Stalin 1939’da Hitler’le bir anlaşma imzalayacak olsa da!) FKP’nin pozisyonlarını değiştirmesine yol açtı. Ne de olsa Stalin, Fransa’nın ordusunu güçlendirmesini onaylamıştı. FKP siyasal çizgisini Moskova gibi 180 derece değiştirerek “demokrasinin savunusu”na geçer.
Büyük Fransız Devrimi’nin yıldönümü vesilesiyle 14 Temmuz 1934’te büyük bir gösteri düzenlenir. Romain Rolland ve Henri Barbusse’ün başını çektiği Antifaşist Entellektüeller Teyakkuz Komitesi ve İnsan Hakları Birliği’nin “Cumhuriyet için Halk Kutlaması”na 500 bin kişi katılır. Bu olay, 1936 seçimlerine bir sol ittifakla gidilmesi için ilk önemli adım olacaktır.
Yer gök direniş
Fransa’nın ulusal bayramı 14 Temmuz’da Bastille Meydanı’ndan Paris’in banliyölerine yayılan yüksek katılımlı gösteriler, Fred Stein, 1935.
27 Temmuz’da iki parti “birlikte faşist örgütlere karşı, onların silahsızlandırılması ve feshi için, demokratik özgürlüklerin savunusu için, seçimlerde nisbi temsil için…” bir ortak eylem anlaşmasına karar verirler (Paris’teki sürgün İtalyan Sosyalist ve Komünist partileri de benzer bir anlaşma imzalayacaklardı).
Ekim ayında FKP’nin önderi Thorez, Radikal Parti’ye kendileri ve SP ile bir ittifak yapmasını önerir. Otuz yıldır şu veya bu biçimde iktidarda olan Radikal Parti komünistler katında kıymete binmiştir.
FKP seçim için hazırlanan program konusunda alabildiğine uyumlu davranır. Programın ilk kısmı özgürlüklere ayrıldıysa da sömürgeler için bir kayıt bulunmaz İkinci kısım barışın savunusu ayrılmıştır ama somut olarak ancak silah fabrikalarının millileştirilmesinden söz edilmektedir! Üçüncü kısım ekonomik önlemlerdir. Tarım ürünlerinin değerlendirilmesi, yaşlıların emekliliği, ücretlerde bir düşüş olmadan çalışma zamanının azaltılması gibi hususları içeren maddeler, esas olarak Radikal Parti’nin programına da uygundur.
FKP’nin politikasındaki değişikliği simgesel olarak gösteren en önemli gelişme ise Enternasyonal marşının ve kızıl bayrağın terkedilmesidir. Paris Komünü’nden ve özellikle 1914’ten beri Fransız devrimcilerinin pek de hoşlanmadığı Marseillaise ve üç renkli ulusal bayrak, artık komünistlerin de dilinde ve elindeydi. 14 Temmuz gibi hem ulusal hem devrimci bir anmanın birleştirdiği üç parti böylece Halk Cephesi’ni oluşturdular.
1936 seçimleri ve grevler
Fransa’da Mayıs 1936 seçimleri hararetli bir ortamda gerçekleşti. FKP 1932’deki 780.000 oyunu 1.470.000 bine çıkardı. SP, 2 milyon dolayında kaldı. Radikaller ise önemli oranda oy kaybettiler. Sonuçta FKP 72 (önce 10), sosyalistler 149 (önce 97), çeşitli sol 55, Radikal Parti 110 (önce 159) sandalye kazandı. Merkez sağ 113, aşırı sağ 111 sandalye kazanmıştı.
Aslında seçim sonuçları çok büyük bir değişimin olmadığını gösteriyordu. Katılım oranı % 84,30 ile öncekinin yarım puan üzerindeydi. Genel olarak sağ ve sol oyların toplamında sağ 37, 35’den 35, 88’e gerilemiş; Halk Cephesi partileri ise 44, 8’den 45,9’a yükselmişti. Bölgesel olarak da sol yine kentlerde ve orta kesimde, sağ ise kırsalda ve ülkenin kuzeyinde egemendi.
Seçim sonuçları ilan edilir edilmez, yaygınlaşmaya başlayan fabrika işgalleriyle grevler patlak verdi. 24 Mayıs 1936’da, 1871 Paris Komünü’nde ölenlerin anısına yapılan törene o güne kadar görülmemiş bir kalabalık, 600 binin üzerinde insan katıldı ve göstericiler komünarların kurşuna dizildiği bölgeye doğru yürüdü.
4 Haziran’da hükümet kuruldu, ancak sendikaların olmadığı yerlerde bile grevlerin patlak vermesi denetimi giderek zorlaştırıyordu. Çeşitli hizmetler durma noktasına gelirken, sendikalar kendilerine rağmen yaygınlaşan grevleri durdurmak için müdahale ettiler.
Sanatçı-işçi elele
A.E.A.R’ın (Devrimci Yazarlar ve Sanatçılar Birliği) girişimiyle 1934’kurulan Paris Halk Korosu, Montrouge’da bir fabrikada grevci işçilere şarkı söylüyor, Temmuz 1936.
7 Haziran gecesi başbakanlık konutunda Léon Blum’un başkanlığında, işçi ve işveren temsilcileri (sendikalar) ile yapılan toplantıdan % 7-15 ücret artışı, özgür sendika seçimi, işçi temsilcilerinin seçimi gibi maddeler kabul edildi. Sendikacılar işverenlere işçileri denetimde güçlük çektiklerini belirtiyorlardı!
Yine de tarihte ilk kez işçiler bir bütün olarak ve aynı anda ücret artışı, çalışma saatinin düşürülmesi ve ücretli tatil başta olmak üzere dünya tarihine geçecek kazanımlar elde etmişlerdi.
Durumun belirsizliği karşısında aba altından sopa göstermek için Léon Blum, “sendikal örgütlenmeye yabancı ve şüpheli grupların sızdığı yönünde duyumlarımız var” diyor ve ardından Lutte Ouvrière gazetesine el konuyor ve yöneticileri kovuşturuluyordu. FKP önderi Thorez de, “işçi sınıfını tehlikeli bir maceraya sürüklemek üzere harekete sızan şüpheli unsurlar”a dikkati çekiyordu. Thorez, iktidarı almanın sözkonusu olmadığını söylemekle kalmayıp “bir grevi sonlandırmayı bilmek gerekir” diyerek tavrını açıklıyordu.
Halk Cephesi’nde yalpalanmalar
Halk Cephesi’nin kurucuları arasında başından beri varolan bir takım anlaşmazlıklar Temmuz 1936’da İspanya İç Savaşı’nın patlak vermesiyle iyice su yüzüne çıktı.
Blum hükümeti tıpkı İngiltere gibi, savaşa müdahale etmeme politikası güttü. Buna göre Franco’nun yanısıra, Hitler ve Mussolini tarafından İspanya’ya gönderilen İtalyan ve Alman faşistlerine karşı da mücadele eden Cumhuriyetçi İspanyollara silah verilmeyecekti. FKP silah gönderilmesi için bir kampanya yaptıysa da Blum hükümetine bağlı kaldı. İspanya İç Savaşı boyunca Banque de France, Cumhuriyetçilerin talebine rağmen kasasında bulunan İspanyol altınlarını göndermedi. Altınlar ancak Franco’nun zaferinden sonra iade edilecekti!
1 FİLM
“La vie est a nous” (Hayat Bizimdir)
Yönetmen: Jean Renoir
1936 sonbaharından itibaren Halk Cephesi koalisyonu bozulmaya başladı. Radikaller sosyalistlere yüklendi ve Léon Blum mâli konularda tam yetki istediğinde sağla işbirliği yaparak hükümeti düşürdüler. Blum’un yerini radikal Camille Chautemps aldı.
Savaştan önceki son işçi silkinişi, 30 Kasım 1938’de Chautemps’ın yerine geçen bir başka radikal olan Daladier hükümetini protesto etmek için ilan edilen genel grevdi. Ancak pek takipçisi olmadı. Halk Cephesi’nin iki yılı, Haziran 1936’yı gerçekleştiren işçi sınıfının gücünü söndürmüştü. Ücretleri düşürmeden ve hatta artırarak çalışma haftasının 40 saate indirilmiş olması gibi önemli kazanımlar tasfiye ediliyordu. Aşağıdan, sendika ve parti aygıtları dışından gelişen hareket, hükümet hesaplarının kıskacında sıkışmış, yörüngesiz kalmıştı. İşten çıkarmalar, hapsedilmeler gündelik hale gelmişti. Mali ve ekonomik sorunlarla başedemeyen Blum, aşırı sağın saldırıları karşısında iyice zayıfladı. Radikal Daladier’nin başa geçmesinden sonra yeniden 48 saatlik iş haftasına geri dönüldü. İşten çıkarmalar, tutuklamalar işçi hareketini iyice zayıflattı. FKP ciddi oranda üye kaybetti. Sonunda Halk Cephesi dağıldı.
1 KİTAP
,
Yazarlar: Jacques Danos – Marcel Gibelin
KRONOLOJİ
Fransa’yı sarsan beş yıl
1934
6 Şubat Paris’te 40 bin kişinin katıldığı ve 15 kişinin öldüğü aşırı sağ gösteriler.
7 Şubat Daladier hükümetinin istifası, radikal Doumergue’in iş başına gelmesi.
9 Şubat CGT ve Komünist Parti’nin karşı gösterisi. 6 ölü.
12 Şubat CGT’nin genel grev ilanı ve CGTU’nun da desteğiyle 100 binden fazla emekçinin toplanarak “Birlik!” talep etmesi.
23 Haziran KP siyasi bürosunun, savaşa ve faşizme karşı mücadelede SP’ye eylem birliği önermesi.
2 Temmuz Paris bölgesindeki iki partinin örgütlerinin ortak mitingi.
27 Temmuz Savaş hazırlıklarına, kararnamelere, aşırı sağın eylemlerine karşı SP-KP eylem birliği anlaşması.
1935
15 Mart Askerlik hizmetinin 18 aydan iki yıla çıkarılması.
15 Mayıs Fransa-SSCB karşılıklı yardım anlaşması.
14 Temmuz “Ekmek, barış ve özgürlük” sloganlarıyla Paris’te toplanan 500 bin kişinin Halk Cephesi’nin zeminini hazırlaması.
17 Temmuz Kamu sektöründeki maaşların yüzde on düşürülmesi.
6-8 Ağustos Brest ve Toulon’da gösteri ve grevler.
6 Aralık Silahlı milislerin ve faşist birliklerin feshedilmesi.
1936
12 Ocak Radikal Parti, SP ve KP’nin oluşturduğu Halk Birliği’nin seçim platformunun yayınlanması.
2-5 Mart CGTU’nun “birlikçi” komünistlerinin CGT’ye katılması.
26-3 Nisan Genel seçimlerde Halk Cephesi’nin zaferi.
11 Mayıs Fabrika işgalleriyle büyük bir grev hareketinin başlangıcı.
4 Haziran KP’nin desteği ve radikallerin katılımıyla Léon Blum hükümetinin kurulması.
6 Haziran Halk Cephesi hükümetinin 210’a karşı 384’le güvenoyu alması.
7 Haziran Grevlerin yaygınlaşması.
11 Haziran Ücretli tatil ve 40 saatlik çalışma haftası yasasının kabulü. Thorez’in “bir grevi bitirmeyi bilmek gerek” çağrısı.
18 Haziran Aşırı sol örgütlerin feshi.
21 Haziran KP yayın organı L’Humanité’nin “Yaşasın Fransız ulusunun birliği!” başlığını atması.
28 Haziran KP’nin eski yöneticisi Jacques Doriot’nun aşırı sağcı Fransız Halk Partisi’ni kurması.
14 Temmuz 1 milyon kişinin katıldığı büyük gösteri.
Ağustos başı: Grevlerin sona erdirilmesi.
1937
13 Şubat Léon Blum’un reformlara ara verildiğini açıklaması.
18 Nisan Anti faşist göstericilere polis müdahalesi, 5 ölü.
21 Haziran Léon Blum’un istifası, yerine Radikal Parti’den Camille Chautemps’ın gelmesi.
1938
13 Mart Léon Blum’un yeniden hükümet başkanı olması.
8 Nisan Léon Blum’un ikinci istifası ve yerine radikal Edouard Daladier’nin gelmesi.
4 Ekim KP milletvekillerinin hayır oyuna karşı Münih Antlaşması’nın onaylanması.
27 Ekim Radikal Parti’nin çekilmesiyle, Halk Cephesi’nin resmen sona ermesi.
2-13 Kasım Haftalık çalışma saatinin 48’e çıkarılması.
30 Kasım Genel grevin ardından kitlesel işten çıkarmalar.
ANALİZ
Fransız solunun sefaleti
Mayıs-Haziran 1936 olaylarını değerlendirirken, işletmelerde mücadeleleri geliştirenin Halk Cephesi değil, kararlılıkları ve mücadele azimleriyle işçiler olduğu unutulmamalı. Böylesi bir hareketlilik olmadan Halk Cephesi’nin kazanımlar elde etmesi mümkün değildi. Halk Cephesi mevcut sistemi değiştiren değil, sistemde iyileştirmeler yapmak zorunda kalmış bir hükümetti.
Troçki, hadiseler sırasında sıcağı sıcağına şöyle yazmıştı: “Grevlerin hız kesmesi, denilebilir ki, Halk Cephesi hükümetinin yarattığı umut dalgasının bir sonucuydu (…) İşçiler grevle, hükümetin iyi niyetinden duydukları kuşkuyu ya da en azından onun engelleri yok etme, üstlendiği görevleri başarma kapasitesine karşı hissettikleri güvensizliklerini dile getirdiler. Proleterler hükümete ‘yardım etmek’ istiyor, fakat bunu kendi meşreplerine uygun bir şekilde, proleter tarzda yapıyordu”.
Fransa’da her 6 ile biten yılda, Halk Cephesi yeniden değerlendirilir. Son yıllarda Moskova arşivlerine ulaşılabilmesi, yeni belge ve bilgilerin de ortaya çıkmasını sağladı. Bu arşivler yalnızca FKP’nin geçirdiği evreler açısından değil, Nazi işgali sırasında Almanya’ya, 2. Dünya Savaşı sonrasında ise Moskova’ya götürülen ve ancak 90’lı yılların ortasında Fransa’ya teslim edilen dönemin polis raporları açısından da önemli.
Bu raporlar 30’lu yıllardaki olaylarda şu veya bu şekilde yer alan, siyasal ve sendikal mücadelede öne çıkan simaların yanısıra, sade yurttaşların da nasıl takip edildiklerini, fişlendiklerini göstermektedir.
Bugün, sağladığı kazanımların yanısıra, Halk Cephesi’nin özgürlükler ve demokrasi konusunda sakındığı hususlar da değerlendiriliyor. Bunlardan ilki sömürgeler meselesiydi: Fransız solu kendi öncelikleri uğruna sömürge halklarının yaşadıklarına ses etmemişti. İkincisi kadınlara oy hakkıydı: Laiklik konusunda çok titiz olan Radikal Parti, muhafazakarlığın ve Katolikliğin etkisiyle bu hakka karşı çıkıyor, sol da bunun bir özgürlük meselesi olduğunu gözardı ediyordu. Üçüncü husus, özgürlükleri öne çıkarma iddiasında olan bir hareketin, Stalin Rusyası’ndaki Moskova Mahkemeleri’ni (1936-38) ve toplama kamplarını sessizce geçiştirmesiydi.