Kasım
sayımız çıktı

ARNAVUT BRUTTI VE BRUNILER: Akdeniz’in dört bir köşesinde

Şövalye, denizci, tüccar, arabulucu, din adamı ve tercümandılar. Akdeniz’deki çok taraflı istihbarat ağının gözdeleri… 

Venediklilerin elindeki Ülgün’e yerleşen Arnavut aile Brutti-Brunilerin hikâyesi de, 16. yüzyılda bize sınırları aşmanın ve masa başında kategorize edilmiş kimlikleri boşa çıkarmanın ne kadar kolay olduğunu göstermektedir. Kahramanımız Bartolomeo Brutti, Arnavut asıllı bir Venedik tebaasıdır. Babası Antonio, Venedik ordusunda askerlik yapmış, Osmanlı serhaddinde savaşmış ve daha sonra ticarete atılıp Venedik hükümetine çok ihtiyaç duyduğu buğdayı bulmakla görevlendirilmiştir; kariyerinin sonunda San Marco şövalyesi olma onuruna bile erişecektir. Bartolomeo da babasının izinden gitmiş ve Venedik’in hizmetine girmiştir; genç yaşta balyosun yanında dil oğlanlığı, yani tercüman yamaklığı yapmaktadır. Ancak bu işte tutunamayınca, Osmanlılar için çalışmaya başlayacak ve İnebahtı’da esir düşen Osmanlı askerlerini, İstanbul’un elindeki Hıristiyan savaş tutsaklarıyla değiştirmek için İtalya’ya bir yolculuk yapacaktır. Bu sırada Napoli’de haşır neşir olduğu İspanyol yetkililerle de temasa geçmiş ve Habsburg istihbaratına çalışmayı önermiştir. 

Devrin haşmetli vezirlerinden Koca Sinan Paşa’nın da akrabası olan Bartolomeo, İstanbul’a döner dönmez Madrid ile İstanbul arasındaki ateşkes görüşmelerine de burnunu sokacak ve kendisine kızan Sokollu tarafından İstanbul’dan kovulacaktır. Ancak, bu sırada Sokollu’nun ölmesi ve Sinan Paşa’nın vezarete yükselmesi üzerine İstanbul’a geri dönecek ve kariyerini Boğdan Voyvodası’nın gözdesi ve 1 numaralı adamı olarak sürdürecektir. 

Önemsiz bir Arnavut kasabasında yerel bir aile olan Brutti ve Brunilerin diğer fertleri de Avrupa’nın hemen her yerinde şansını denemektedir. Brutti’nin bir dayısı Giovanni Bruni, Katolik Kilisesi’nde yükselip Bar Piskoposu olacaktır. Hatta Protestanlık sonrası Katolik inancının temellerinin yeniden tanımlandığı Trent Konsülü’ne katılıp konuşmalar bile yapmıştır. 

Bir diğer dayısı Gasparo Bruni de kılıcıyla hizmet etmeyi seçmiştir. Saint-Jean tarikatına girip Malta şövalyesi olmuş ve korsanlığa atılmıştır. Osmanlılar’ın Bar’ı fethedip Piskopos Giovanni ve Venedik subayı olan yeğeni Nicolò’yu tutsak alması, Akdeniz tarihinin en talihsiz tesadüflerinden birine yol açmıştır. İnebahtı Savaşı’nda Gasparo, Malta şövalyesi olarak Hıristiyan donanmasında zaferin tadını çıkarırken, biraz yakınlarda kardeşi ve yeğeni kürek çektikleri Osmanlı kadırgalarında can verecektir. Soymak istedikleri Hıristiyan köleleri öldürecek kadar ganimet hırsıyla gözü dönmüş İspanyol askerleri, “Ben piskoposum, Hıristiyanım” diye bağıran Giovanni’ye inanmamış ve onu acımasızca öldürmüşlerdir. İnebahtı’da Giovanni ve Antonio’nun ancak cesedine kavuşabilen Gasparo, savaş bitince Papa tarafından Güney Fransa’daki Avignon’a gönderilecek ve kale dizdarı olarak bu Papalık mülkünü Protestanlara karşı koruyacaktır. 

Gasparo Bruni’nin oğlu, yani Bartolomeo Brutti’nin kuzeni Antonio Bruni de Cizvit tarikatına girip Perugia ve Avignon üniversitelerinde hem medeni hukuk hem de kilise hukuku alanlarında doktora yapmıştır. Baba-oğul daha sonra beraber Koper şehrine yerleşeceklerdir. Ailenin İstanbul kolu ise hepsinden daha dayanaklı çıkmıştır. Boğdan’da hayatını kaybeden Bartolomeo’nun kardeşi Cristoforo, ağabeyinin ardından balyosun hizmetine girmiştir; yıllarca dil oğlanlığı yapar ve Bruttiler İstanbul’daki yabancı elçilere yüzyıllarca tercümanlık hizmeti veren üç aileden biri olur.