Son zamanlarda Türkiye’nin bir “merkez ülke” olduğu, hem Doğulu hem Batılı değerleri savunduğu sıklıkla dile getiriliyor. Bir zamanlar ve hâlâ kimi zaman karşımıza çıkan “köprü ülke” Türkiye klişesinin yerini, bu yeni klişe almak üzere.
“Merkez ülke” tabirinin ülke insanına hoş duygular veren bir tarafı var; “güç bende artık” gibisinden, “ben ortadayım sen periferidesin” gibisinden. Gerçi son yıllardaki durumumuz daha ziyade “ortada sıçan” rolüne uygun düşüyor sanki ama, tam 12 sene önce, henüz başbakan başdanışmanı iken Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun söylediklerini bir hatırlayalım. Kendisi o meşhur “komşularla sıfır problem” cümlesinden sonra şöyle diyor: “Türkiye’nin uluslararası sistemdeki rolü tanımlanırken genellikle kullanılan kavram ‘bir köprü olma’ rolü idi… Türkiye yeni dönemde ‘köprü’ değil, ‘merkez’ ülke olarak tanımlanmalıdır”.
Kendi topraklarında aylardır kent savaşları yaşanan; her gün çoluğu çocuğu, sivili, askeri, polisi öldürülen bir ülkenin değil merkez, değil köprü, Doğu ile Batı arasında bir “tampon ülke” durumuna geldiği aşikâr. Bunun sorumlusu olarak “dış güçler ve içimizdeki hainler”i göstermek de artık eskise de yine kullanılan diğer bir klişe. İçinde bulunduğumuz durumu geçen ay 38. ölüm yılında andığımız Oğuz Atay çok daha sempatik bir dille ifade etmişti: “Öyle bir yarım yamalaklığımız var ki, bizim dramımız, trajedimiz, akıl almaz bir biçimde gelişiyor. Ayrıca, bir trajedinin içinde olduğumuzun farkında bile değiliz… Biz taklit yapıyoruz ve Batı’ya bile kendimizi kabul ettirdiğimiz anlar oluyor (Bir futbol maçında yeniveriyoruz onları). Ya çocuksu gururumuz! Beğenilmezsek hemen alınıyoruz, Batılılara iftiralar ederek kendimizi temize çıkarmak için didiniyoruz…”
Davutoğlu, 2004’teki konuşmasında devamla şöyle demiş: “Bunun gerçekleşebilmesi (merkez ülke) sadece diplomatlarımızda ve siyasilerimizde değil, aydınlarımızda da zihniyet değişikliğini gerektirmektedir. Bir aydın reformasyonu olmadan, yeni bir aydın prototipi geliştirmeden bunu sağlayamayız”. Şu sıralar geliştirilmeye çalışılan prototipe bakınca, insanın Atay’ın eleştirdiği yarım yamalak Cumhuriyet aydınına sarılası geliyor.
Tarihî coğrafya olarak Doğu’nun ve Batı’nın nerede başlayıp bittiği ayrı bir tartışma konusu. Ancak şurası bence kesin: Yakın tarihimizin belki de en tayin edici hadisesi Çanakkale Savaşı’yla ortaya çıkan yeniden kuruluş koordinatlarını kaybetmiş durumdayız. Hem maddi hem manevi anlamda.