Mete Tunçay ve Erden Akbulut’un arşiv belgelerine dayanarak yazdıkları Türkiye Komünist Partisi’nin Kuruluşu, 1919-1925, ampirik verilerin günışığına çıkarılmasının yanında cesur ve dürüst değerlendirmeleriyle de literatüre önemli bir katkı sunuyor.
Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) tarihi, çarpıtmalar ve güzellemeler salınımında siyasi tarihimizin vazgeçilmez ilgi odaklarından oldu. Fethi Tevetoğlu, İlhan Darendelioğlu gibi anti komünist yazarlar bu tarihle ilgili hacimli eserler verirken, TKP’den ayrılan Aclan Sayılgan gibileri de daha mesafeli kitaplar yazmıştı. 1967’de yayımlanan doktora tezinden başlayarak, ampirik verilerle sınırlı kalmadan, ama gelişigüzel soyutlamalara da düşmeden bu tarihi yeniden inşa etmek için çalışan Mete Tunçay ise ayrı bir yerde duruyor. Yordam Kitap’tan çıkan Mete Tunçay ve Erden Akbulut imzalı Türkiye Komünist Partisi’nin Kuruluşu, 1919-1925, bu tarih açısından bir son söz değilse de ampirik verilerin günışığına çıkarılmasının yanında, cesur ve dürüst değerlendirmeleriyle vazgeçilmez bir kaynak. Bu yeni çalışma; gazete haberleri, iddianameler, polis kayıtları ve hatıralarının ötesinde “teşkilat çalışmaları”na da genişçe yer vererek daha içerden bir boyut eklemiş. Önceki çalışmaların ulaşmaktan mahrum oldukları Rusça, Fransızca, Almanca arşiv belgelerinin yoğun bir biçimde kullanımıyla gelişigüzel denebilecek yorumları açığa çıkararak, yöntem açısından da öncekilerden farklılaşmış. Birincil kaynaklar öne çıkarılırken, TKP’nin oluşumundan itibaren nüfuzu altında olduğu Komintern (Komünist Enternasyonal) tarihi de ele alınmış.
Her siyasal partinin tarihini olduğu gibi TKP’nin tarihini de ülke tarihinin içinde okumak gerekir. Cumhuriyet öncesi kurulan TKP, cumhuriyet döneminin de ilk siyasal partisiydi. Partinin Millî Mücadele ve cumhuriyetin kuruluş dönemiyle çakışan dönemindeki tartışmalar, bu açıdan da önem taşır.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında toplumsal güçlerarası ilişkiler, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Şeyh Sait İsyanı olarak bilinen 1925 Kürt İsyanı gibi siyasal muhalefet hareketlerinin sıcağı sıcağına değerlendirilmesi gibi hususlar, siyasal literatür açısından eğrisiyle doğrusuyla ilk “modern” örneklerden olmuştu. Ayrıca Millî Mücadele yıllarında kritik önem taşıyan Türk-Sovyet ilişkilerinin seyri, TKP tarihiyle fazlasıyla içiçedir.
Kitap bize iç gerilimleriyle kuruluş döneminin sancılarını serimlerken tozlu arşivlerin içine dalmadan “ön okuma parçaları” ile bir pusula da veriyor. Bu pusula sayesinde arşivin karanlıklarında kaybolmadan ilerlemek mümkün olabilmiş.
Olumlu-olumsuz ucuz soyutlamaların at koşturduğu bir alanda ampirik verileri keyfe keder bir tasnife tabi tutmadan, ama arşiv fetişizmine de kapılmadan gerçekleştirilmiş bir çalışma.