Tarihteki aktörlerin lakaplarını ilginç buluyorum. Karolenjgillerin ilki “Kısa Pepin” muhtemelen basket takımına girecek durumda değildi veya bizim “Sarı Selim”e de sarı sendikacı olduğu için sarı demiyorlardı. Yine ünlü gangester (evet gangester, tashih yok) Al Capone’a “yaralı yüz / scarface” demelerinin sebebi yüzünde gerçekten bir yara izi olması; “Scarface” filmini çok sevmesi değil (ve hayır, 1983 yapımı değil 1932 yapımı, ilk versiyonundan bahsediyorum. Ya, siz bu ay yazıya çok mu karışıyorsunuz ne?).
Düz olanlarda sorun yok da, övücü ya da yerici lakaplarda işler karışıyor. Alın Napolyon. Küçük onbaşı diyorlar. Ha, Napolyon küçük ama onbaşı değil. Deli dedikleri de genellikle deli olmuyor. Deli İbrahim gibi “Padişah olmak istemiyorum” diyen biri, ülke yönetmeye hevesli herkesten akıllıdır. Deli Petro’ya zaten bir tek biz deli diyoruz. Adam koskoca Petrograd’ı sıfırdan kurmuş, niye deli diyoruz hiçbir fikrim yok. Artık Petrograd’ı kurarken kupon arazileri kendine mi ayırmamış, yeşil alan terkleri tekrar imara açıp komisyon mu almamış, o kadarını bilmiyorum.
Ama bu lakaplar arasında en sevdiğim Aslan Yürekli Richard. İlk duyduğumda “Gayetle yaman bir yiğit olmalı ki kendisine aslan yürekli demişler” diye düşünmüştüm. Ama gördüm ki kazın ayağı öyle değilmiş.
Richard önce kardeşleriyle beraber babası II. Henry’yi devirmeye kalkıyor ama başarısız oluyor. Bu sırada II. Henry ve Fransa Kralı II. Philip, Kudüs’ün Selahaddin tarafından alındığını öğrenince hemen hazırlıklara başlıyor ve “Selahaddin Vergisi” çıkarıyorlar. Ama Philip “Sen ikinci, ben ikinci, bu böyle olmaz, en iyisi sen git de oğlun gelsin” diyor ve Richard’a yardım ediyor, o da babasını devirip İngiltere ve Normandiya’nın kralı oluveriyor. Asıl hikâye ondan sonra başlıyor.
II. Philip bizim Richard’ı gazlıyor, “Hazır bir sürü Selahaddin Vergisi topladık, iki dost hükümdarız, gel bir Haçlı yapalım” diyor. O ara Avrupa kralları mavi tura çıkar gibi Haçlı seferine çıkıyor. Philip de Richard’ı “Selahaddin’i iki ayda deviririz, Pazar Komünyonu’na Kutsal Kabir Kilisesi’nde katılırız” diye kandırıyor. Tabii bu arada aklımda kaldığı kadarıyla Philip’le Richard’ın aradabir aynı yatağı paylaştığı da oluyor. Ama sadece “bromance” mı, yoksa fazlası da mı var onu bilmiyorum. Her yörenin adeti farklı farklı.
Taze kral Richard ve Philip tam Selahaddin’le karşılaşacaklarken artık Philip “Abi elektrikleri açık unutmuşum, sen git ben sana yetişirim” mi diyor bilmiyorum ama bir şekilde Richard’ı bırakıp geri dönüyor. Richard da Pazar Komünyonu’na Kutsal Kabir Kilisesi’nde katılmak için nasıl bir tezgâha geldiğini farketmeden devam ediyor. Richard Kudüs’ü alacağım diye uğraşırken, Philip Normandiya’yı Richard’ın elinden almak için türlü dalaverelere girişiyor, sonunda tıpkı Richard’la bir olup Richard’ın babasını devirdiği gibi bu sefer de Richard’ın kardeşiyle bir oluyor.
E, bunlar bizim aslan parçası Richard’ın kulağına gidiyor tabii. Hemen Selahaddin’le ateşkes imzalıyor ama dönüş yolunda Avusturya dükü bunu yakalayıp zindana atıyor, sonra da Kutsal Roma İmparatoru’na hediye ediyor. Koskoca İngiltere ve Normandiya Kralı bildiğin eşantiyona dönüyor; bir tepesine fiyonk bağlamadıkları kalıyor.
E, peki bunca kerizliğin üzerine “Aslan Yürekli” lakabı nereden geliyor derseniz, o da aklımda yanlış kalmadıysa annesinin marifeti. Zira Kutsal Roma imparatoru rehin aldığı Richard’ı serbest bırakmak için dev bir fidye istiyor. E, bu parayı toplayıp Richard’ı geri almak için anne yüreği tabii ne yapsın, dev bir kampanya düzenliyor, oğlunu allıyor pulluyor, bu “aslan yürekli” lakabı da o sırada ortaya çıkıyor. Richard geri dönüyor dönmesine de ondan sonra ölene kadar bir harala gürele.