“Sultan Sencer ve İhtiyar Kadın” minyatürü, zulmeden devlet görevlilerini sultana şikayet eden kadını betimler. Sultan Sencer bu sözleri hafife aldığı için zararlı çıkacak, Azerbaycanlı şair Genceli Nizâmi (1141-1209) ise Farsça yazdığı ve bu konuya değindiği mesnevisini Mengücek Beyi Fahreddin Behramşah’a ithaf edecektir. Behramşah ise Erzincan’ı merkez yapan, adaleti ile kayıtlara geçen bir hükümdardır.
Yakınlık derken gönül dostluğu ve fizikî yakınlık-mesafe aklımıza gelir. Uzakta olan bir dostumuza duyduğumuz yakınlık fizikî mesafeleri aşar gider; benzer bir durum kültürel yakınlık için de sözkonusudur. İngilizce yazılmış herşey ne kadar uzakta yayımlanmış olura olsun bize yakındır; beğenilirse hemen çevirisi yapılır. Ancak yanıbaşımızdaki komşularımızın dillerinde yazılmış roman veya akademik çalışmalardan haberimiz bile olmaz. Bu durumlarda fiziksel yakınlık aşılamamış olur.
Bu çetrefilli durumu çocukluğumdan beri varlığını bildiğim ve bakmayı sevdiğim bir minyatür ile ilgili açıklamaya çalışacağım. Sözkonusu minyatür “Sultan Sencer ve İhtiyar Kadın” adını taşır. Burada “sen bir askerine söz geçiremezken, memleketi nasıl idare edersin” anlamına gelen sözleri söyleyen ihtiyar kadına doğru eğilerek dikkatle dinlediğini gördüğümüz Sultan Sencer, halkın isteklerine önem vermiş olarak gösterilir. Ancak minyatürün yapılmasına vesile olan şair aynı fikirde değildir. Öte yandan minyatürü sultanın gücünün sınırlarını belirlenmesi olarak anlamak da mümkündür.
Azerbaycanlı şair Genceli Nizâmi’nin (1141-1209) Mahzenülesrar (Sırların Mahzeni) adlı mesnevisinde yer alan bu hikaye adalet kavramı üzerinde odaklanmakta ve tebaasının sultanı adil olmaya çağırmasını dile getirmektedir. Bu mesnevi “Ortaçağ İslâm yazarlarının ve şairlerinin vazgeçemedikleri bir konu olmuş ve nakkaşlar tarafından çok sevilmiştir; dünya kütüphanelerinde bulunan 245 adet resimli Nizâmi nüshasından 72’sinde “Sultan Sencer ve İhtiyar Kadın” konusu resmedilmiştir (Çağman 1993). Bu hikayede, bir gün Sultan Sencer’i eteğinden yakalayan yaşlı bir kadın ev-barkının bir devlet görevlisi (şahne) tarafından yıkılması ve çeşitli eziyetlere tâbi tutulmasını dile getirirken “Şah ülkenin işlerini düzenlemeli, halkın başında bekçilik etmelidir. O zaman bütün halk, onu fermanına baş eğer, sevgisini canlarda ve gönüllerde saklar… Türklerin devleti yücelik mertebesine erişince memlekette adalet sevgisi yer tutmuştu. Sen ise adaletsizliği korudun” diyerek Sultan Sencer’e sitemde bulunur (M. Nuri Gencosman çevirisi). Nizâmi 36 beyitlik bu mesneviyi bitirirken, “Horasan fatihi Sultan Sencer bu sözleri hafife aldığı için ziyanlı çıktı” der.
Çok sevilen ve bir o denli de resmedilen bu mesneviyi yazan Genceli Nizâmi’nin hayatı hakkında ancak bazı bilgi kırıntıları vardır. Şiirin dili Farsça olduğu için genel olarak Batı literatüründe “İranlı şair” olarak bilinir. Artık Farsçanın hâkim olduğu bu kültür dairesinin dışında bulunduğumuz için Nizâmi-i Gencevi bizim için de uzaktır. “Gece siyah zülfünü arkaya atınca altın renkli aydan bir halka akıp kulağına taktı” türünden şiirleriyle resim yapan bu şairi pek bilmeyiz. Kendisi bir saray şairi olmamakla beraber Mahzenülesrar’ı Erzincan Mengücek Beyi Fahreddin Behramşah’a ithaf etmiştir. Necdet Sakaoğlu’nun tabiri ile Erzincan’a altın devrini yaşatan Mengüçek Beyi Fahreddin Behramşah, darpettirdiği bakır paralar ve altın dinarlar dolayısıyla numizmatlarca da iyi bilinir. “Kışın yemsiz kaldıkları vakit kuşları doyurmak için tedbir aldıran” Behramşah’ı, Nizâmi “Yeryüzü malını halka bağışlar. Hem Ermeni hükümdarı hem Rum [Anadolu] şahıdır” sözleriyle över. Yitik bir Anadolu Beyliği: Mengücekoğulları adlı eserinde Necdet Sakaoğlu, “63 yıllık hükümdarlığı süresince Anadolu meliklerinin hem en yaşlısı hem kıdemlisi idi” der. Ayrıca bu dönemde Anadolu’ya göçenlerin uğrağı olan Erzincan’da, Mevlana Celaleddin Rumi’nin babası Sultan Veled ile beraber bir süre misafir olmuş olduklarına dair kayıtlar vardır. Bu dönemde Erzincan’ın yalnız servet ve ihtişamı ile değil öne çıkmadığını, aynı zamanda bir kültür merkezi olduğunu da görüyoruz.
Bu çerçevede Nizâmi büyük bir ihtimalle Sultan Sencer’a sitem ederken ideal hükümdarın nasıl olacağına dair beyitleriyle Behramşah’ı örnek almıştır. Fahreddin Behramşah ve Nizâmi Gencevi örnekleri sadece merkez (Konya, Bursa, Edirne, İstanbul) odaklı tarih anlayışımızın gerek ülke gerekse millet tarihi açısından genişletilmesinin bizim ufkumuzu açmaya yardım edeceğinin anlamlı örneklerini teşkil eder. Farsça olduğu için uzakta olduğunu düşündüğümüz Nizâmi, yanıbaşımızdan, Erzincan’dan seslenmiştir bize.