Kasım
sayımız çıktı

‘Cumhuriyetin temeli, burada tarsîn oldu’

MUSTAFA KEMAL’İN 30 AĞUSTOS YORUMU (1924)

Mustafa Kemal açı­sından 1924 yazı gayet sıkıntılı bir dönem olmuştur. Mart-Nisan aylarında Teşkilât-ı Esâsiyye Kanunu’nun hazırlanması sı­rasında, Gazi’nin istediği bazı maddeler TBMM’nde üçte iki çoğunluk desteğini sağlaya­madıkları için yeni Anayasa’ya girmemişti. Bu vesileyle, daha önce cumhuriyetin ilanını eleştiren, hi­lafetin kaldırılmasından da pek memnun olmayan milletvekillerinden bazılarının Halk Fırkası’ndan istifa edip yeni bir par­ti kuracaklarına ilişkin dedikodular ya­yılmıştı. Nitekim Kasım ayında TBMM açıldıktan kısa bir süre sonra Terakkiper­ver Cumhuriyet Fırkası kurulmuştur.

Ülkede köklü bir devrim gerçekleştir­meye hazırlanan Gazi, sözkonusu partiyi kurmaya hazırlananların Millî Mücadele döneminde kendisiyle birlikte çalışmış, herkesçe tanınan ve birer kahraman ola­rak benimsenmiş, önemli kimseler olma­sından da tedirgindi.

Cumhuriyetin temeli, burada tarsîn oldu
Vatan gazetesinin 31 Ağustos 1924 tarihli nüshasında Mustafa Kemal ve Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Bey’in konuşmaları-fotoğrafları.

Bu nazik durumdan mümkün oldu­ğunca az zararla kurtulmak isteyen Mus­tafa Kemal, Eylül ayı ortalarında uzun bir Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu gezisine çıktı. Halk Fırkası’nın devrimci politikasının doğru olduğunu, o dönemde başka bir politika izlemenin sözkonusu olamayacağını, bu nedenle başka bir par­tinin kurulmasını istemediğini, kendisi­nin de çokpartili bir ortamda tarafsız bir cumhurbaşkanı olarak davranmasının mümkün olmadığını açık açık söylemiş ve Halk Partisi’nden kopmaları belli öl­çüde engelleyebilmiştir.

Paşa’nın bu geziye çıkmasından iki hafta önce, Dumlupınar zaferinin ikinci yıldönümünde yaptığı konuşma, Anado­lu gezisi sırasında birçok kentte söyleye­ceklerinin bir habercisiydi.

Hem Başkumandan Mu­harebesi’nin ikinci yıldönümü hem de Dumlupınar’da yapı­lan “Meçhul şehit” anıtının temelinin atılması vesilesiy­le 30 Ağustos 1924’te yapılan törende önce Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa uzun bir konuşma yapmış ve Büyük Taarruz’u özetlemiş­tir. Daha sonra söz alan Gazi Mustafa Kemal de konuşmasına askerî harekâtı anlatarak başlamış, savaş alanındaki ge­lişmeleri bir dizi kişisel anısı eşliğinde aktarmıştır. Ancak Paşa, konuşmasının ikinci yarısında sözü Türkiye’de yaşan­makta olan devrime getirmiştir. Saltanat ve hilâfet kurumlarının topluma verdiği zararlar ve ulusal egemenlik kavramının önem ve yararları üzerinde duran Paşa, konuşmasının ikinci yarısına şu sözlerle başlamıştı:

“Efendiler; Afyonkarahisar-Dumlu­pınar meydan muharebesi ve onun son safhası olan bu 30 Ağustos muharebe­si Türk tarihinin en mühim bir dönüm noktasını teşkil eder… Hiç şüphe etme­melidir ki, yeni Türk Devleti’nin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada tar­sîn oldu (sağlamlaştırıldı)”.

Burada, açıkça görüldüğü gibi, as­kerî bir olay siyasî tarihe özgü bir geliş­me biçiminde yorumlanmıştır. Tabii bu anlatımı Mustafa Kemal Paşa’nın kendi kişisel tarihinin ne kadar bilincinde ol­duğunun, savaşı kazanmış olmasa daha sonra gerçekleştirdiklerini de yapamaya­cağının farkında olduğunun dışavurumu biçiminde de okuyabiliriz. Nitekim Paşa, yukarıda da değindiğimiz, tarihte pek az kişiye nasip olan o toplumsal meşrulu­ğu askerî başarısı sayesinde sağladığının pekâlâ bilincindeydi. Ancak, Paşa’nın bu sözlerin­de Halk Fırkası’nın kuruluş aşamasın­da ortaya çıkan, ama giderek da­ha da siya­sileşeceği için inan­dırıcılığını yitirecek olan bir ta­rih söylemi de saklıdır.

Mustafa Kemal Paşa, zaferle cumhu­riyet devrimini bir bütün olarak ele al­makla köktenci bir modernleşme tarihi yazıyor; ama aynı zamanda da dinleyi­cilerine zaferi kutlamakla sultanlardan, halifelerden vazgeçerek o günkü iktidarı benimsemenin aynı şey olduğu mesajı­nı veriyordu. Paşa’nın bu yaklaşımı 1923 sonbaharında, Halk Fırkası’nın Anado­lu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemi­yeti’nin bütün il örgütlerini bünyesine almasıyla, yani Millî Mücadele’nin yal­nızca Halk Fırkası’na katılanlara male­dilmesiyle; başka bir biçimde söyleyecek olursak, Birinci TBMM dönemindeki muhalefetin Millî Mücadele tarihinden dışlanmasıyla başlamıştı. Şimdi ise Halk Fırkası’nda bir kırılma yaşanıyordu ve bir muhalefet partisi kurulmak üzerey­di. Dolayısıyla, iktidarın doğasıyla Millî Mücadele’yi özdeşleştiren bu yaklaşımın giderek yeni partiyi de dışlaması gereke­cekti. Nitekim Gazi, adı artık Cumhuri­yet Halk Fırkası (CHF) olan iktidar par­tisinin 1927’deki ilk kongresini “ikinci kongre” olarak adlandıracak, yani Sivas Kongresi’nin ilk kongre olduğunu söyle­yerek CHF’nın 1919’da kurulduğunu söy­leyecekti.