Lozan’daki görüşmelerinin kesilmesinden sonra Ankara’ya dönen Hariciye Vekili İsmet Paşa, TBMM’de ağır eleştirilere uğramıştı. Hükümete de tepki gösteren “İkinci Grup”un sert tavrı, imzalanacak bir barış antlaşmasının mevcut Meclis tarafından onaylanmasının imkansız olduğunu gösteriyordu. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları (Müdafaa-i Hukuk Grubu) için tek çözüm erken seçime gidip Meclis’i yenilemekti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 20 Ocak 1921’de kabul ettiği Teşkilât-ı Esâsiyye Kanunu’na ek bir madde (madde-i münferide=ayrı madde) koyarak, kendisini yenileyecek olan seçime hangi koşullarda gidileceğini açıklamıştı. Buna göre, “Hilâfet ve Saltanat’ın, vatan ve milletin istihlâs ve istiklâli” biçiminde dile getirilmiş olan amacına ulaştığına dair üçte iki çoğunluk oyu çıktığında seçime gidilecekti.
Ancak kamuoyunda ve basında hemen 1922 sonlarından itibaren görülmeye başlayan seçim beklentileri, TBMM’nin söz konusu amacının bu çevrelerde pek de iyi bilinmediğini gösterir. Nitekim Mustafa Kemal Paşa’nın 6 Aralık 1922’de Halk Fırkası adında bir parti kurma niyetinde olduğunu açıklamasıyla birlikte kendisine en çok sorulmaya başlanan sorulardan biri, seçimlerin ne zaman yapılacağına ilişkindi. Mustafa Kemal Paşa ise Aralık, Ocak ve Şubat aylarında gerek gazetecilerle yaptığı görüşmelerde, gerekse Marmara ve Ege bölgelerinde halkla yaptığı konuşmalarda, seçimlerin barışın imzalanmasından sonra yapılacağını tekrar tekrar söylemişti. Bunda şaşılacak bir şey olamazdı; zira “vatan ve milletin istihlâs ve istiklâli” henüz tamamlanmamıştı. Bilindiği gibi Mudanya Bırakışması’nda, İstanbul’un işgalinin barış antlaşmasının imzacı ülkelerin parlamentolarınca onaylanmasından sonra kalkacağına karar verilmişti.

#tarih’in Nisan 2023 sayısı tüm Türkiye’de bayide…