1940’lardan beri Kraliçe Elizabeth’in tahttaki yolculuğunu, arkaplanda İngiltere’yi ve dünyayı sarsan kritik olaylar ve dedikodularla birlikte işleyen “The Crown”un beşinci sezonu Netflix’te. Kraliçe’nin ölümü ve Prens Charles’ın tahta geçmesinden 2 ay sonra yayınlanan bu sezon, dünya kamuoyunun hâlâ hatırladığı bir döneme odaklanıyor. Gerçekler ve kurgular.
DEFNE AKMAN
Netflix’in “olay” dizisi “The Crown”, İngiltere kraliçesi 2. Elizabeth’in 1940’larda tahta çıkmaya hazırlanmasını takiben iktidara gelmesini, hükümdarlığı süresince ülkede ve dünyada yaşanan önemli siyasi, askerî, ekonomik ve romantik olayların öyküsünü anlatıyor. Yazar/ yapımcı Peter Morgan’ın kraliyet ailesini ameliyat masasına yatırıp kıtır kıtır kestiği dizi, gerçek olaylardan ilham alıyor. Her sezon arkaplanda maden grevleri, felaketler, ekonomik sallantılar olurken, lüks hayatlar yaşayan aile üyelerinin siyasi entrikalar, aşklar ve bunalımlar arasında gidip gelmelerini tüm dünya bayıla bayıla izliyor. Dizinin beşinci sezonu iki yıllık bir aradan sonra Kasım 2022’de platforma yüklendi; Kraliçe’nin Eylül 2022’de hayatını kaybetmesinin hemen ardından.
90’lı yıllarda geçen bu sezonda, parçalanmaya yüz tutmuş bir ailenin portresini görüyoruz. Karşımızda tatsızlaşan bir evlilik, mitlere meraklı bir kamuoyu ve ne olursa olsun değişmeyen katı kuralları olan bir aile var. Yaklaşık 30 yıldır tahtı elinde tutan kraliçe geçmişin kalıntılarına tutunmaya çalışırken, Charles hem annesi hem de karısıyla savaş hâlinde. Prens Philip yeni maceralar peşinde ve Diana bıktırıcı bir hayatın içine hapsolmuş durumda.
“The Crown” yıllar geçtikçe, kahramanlar yaşlandıkça onları canlandıracak oyuncu kadrosunu değiştiren bir dizi. Dolayısıyla yeni yüzler var. Daha önce Claire Foy ve Olivia Colman’ın hayat verdiği kraliçe, artık 60’lı yaşlarının sonunda. Kamuoyunda yerle bir olan kraliyet imajını toparlamaya çalışan 2. Elisabeth’i Imelda Staunton canlandırıyor. Prenses Diana’ya Elizabeth Debicki, Charles’a ise Dominic West hayat veriyor. West bizlere çok daha karizmatik, güçlü bir prens portresi sunmuş. Diğer yandan Debicki, Diana’yı endişeli, hüzünlü bakışlarıyla, tüm çekingenliği, tedirginliği ile yansıtmakta. Salim Daw, Mısırlı iş insanı Mohamed al-Fayed, Khalid Abdalla ise daha sonra Diana’nın hayatında önemli bir yer edinecek Dodi rolünde. Diğer dikkate değer isimler arasında, önce Windsor Dükü için çalışan, daha sonra Mohamed al-Fayed’in sınıf atlama macerasında ona yardımcı olacak Bahamalı uşak Sydney Johnson rolünde Jude Akuwudike ve Prenses Anne olarak Claudia Harrison sayılabilir.
“The Crown”ın yeni sezonu asla evlenmemesi gereken iki insanın boşanma hikayesi mi? Tarihî bir kayıt mı? Yoksa prenses masallarına meraklı insanlar için yeni bir hikaye mi? Belki de hepsi. Beşinci sezon Charles ve Diana’nın ayrılması ve nihayetinde boşanmasına odaklanıyor. Dolayısıyla bol bol tarafların birbiri ardına basına yaptıkları intikam açıklamalarını görüyoruz. Charles’ın Camilla Parker-Bowles (Olivia Williams) ile erotik telefon konuşmasının basına sızdırılması, Diana’nın şaibeli gazeteci Martin Bashir (Prasanna Puwanarajah) ile meşhur röportajı da bu savaşın bir parçası.
Dönemin önemli siyasi ve kültürel olaylarına bakacak olursak… İngiltere’nin Hong Kong üzerindeki egemenliğinin Çin’e devredilmesi ve sömürgecilik tarihinde bir sayfanın kapanması; Elisabeth’in 44 yıl boyunca kullandığı özel yatı Britannia’nın ıskartaya çıkarılması; Prens Charles’ın dönemin başbakanı Tony Blair ile kulis yapması; Romanovlar’ın naaşlarının bulunması… Hepsi var.
Tahta çıkacağı günü iple çeken Prens Charles yapılan kamuoyu yoklamalarına ayan beyan yorum yapıyor. “Kraliçe Viktorya sendromu” olarak tabir edilen görüşlere ilişkin olarak annesinin geçmişe ve geleneklere takılı kalarak modern monarşinin değişen taleplerine ayak uyduramadığını ifade ediyor. Kraliçe ise Rusya Lideri Boris Yeltsin’le görüşüyor. Bu görüşmeler yıllar içinde farklı ilgi alanları geliştirerek ayrı düşen kocası Philip (Jonathan Pryce) ile aralarındaki soğuk savaşla paralel olarak veriliyor. Avrupa’daki neredeyse tüm hanedanların birbiriyle akraba olmasından dolayı Romanovlar’la da bağı olan kraliçe, atalarının anısının onurlandırılması için neredeyse bir bölüm boyunca Yeltsin’le müzakere yürütüyor. Diğer yandan Prens Philip, o yıllarda Lady Romsey olarak tanınan, çocuğunu kaybeden yaslı anne Penny Knatchbull’u (Natacha McElhone) teselli ediyor.
Ancak maalesef gerçek hikayenin çok daha civcivli ve olaylı olduğunu bildiğimiz için bu sezon eskilere nazaran daha donuk. Windsor hanedanının hayalgücünden yoksun yaramazlıkları ve aile üyelerinin karşılıklı atışmalarını anlatan “The Crown” 2016’dan beri yayında. 3. Charles’ın krallığına denk gelen bu sezon, en ihtiyatlı olanı. İlginç olan şu ki bu kadar çatışma sanki çok eskiden, farklı bir zamanda geçmiş gibi anlatılıyor. Halbuki yaşı 40’ı geçmiş insanların çoğu bunlara birebir tanık oldular. Dizinin aileyi fazla rencide etmeden seyirciyi eğlendirme çabasını anlamakla birlikte, “fazla efendi” bir ton tutturduğunu görmek lazım. Karakterlerin kontrolden çıkıp, birbirlerine çirkin yüzlerini gösterdikleri anlar pek ekrana gelmiyor.
Gelelim dizide ilgiyle izlediğimiz ama aslında doğruluğu kanıtlanmamış bir takım anlara. Prens Charles hiçbir zaman Başbakan John Major ile Kraliçe Elizabeth’in tahttan çekilmesini konuştuğu gizli bir toplantı yapmadı. Prens Philip’in Diana’yı Andrew Morton ile birlikte ailenin sırlarını döktüğü bir kitap çıkarmasına ilişkin uyarması yine yüzde yüz doğrulanmış bir bilgi değil. Prensesin yıkılan evliliğini BBC’ye anlattığı röportaj yayınlanmadan önce, gelip kraliçeye bilgi vermesi de tam olarak doğru değil. Zira yayından hemen önce ilgililerle haber yolladığı biliniyor.
“The Crown”, 2023’te yayınlanması beklenen altıncı sezonuyla sona erecek. Prensesin 1997’deki trajik ölümü, ardından ülke ve dünya çapında başlayan yas, kraliyet ailesinin sert eleştirileri duymayarak kulağını tıkaması, Prenses Margaret’ın ölümü, Kraliçe’nin altın jübilesi, milenyum paniği, Avustralya Olimpiyatları, 11 Eylül saldırısı ve Afganistan’ın işgali altıncı sezonda görmeyi beklediğimiz ana hadiseler arasında.