Kasım
sayımız çıktı

1894’te ‘zelzele-i azim’ ve tarih yazan telgrafçı Agâh

İstanbul’da son büyük deprem bundan 129 yıl önce 10 Temmuz’da meydana gelmiş, şehir harabeye dönmüştü. 2. Abdülhamid döneminin oto sansürlü payitaht gazeteleri olayı “hafiften” duyururken, telgrafçı Agâh Efendi konuyla ilgili günümüze ulaşan tek yerel ve sivil belgeyi hazırlamıştı.

Telgraf memuru Agâh Efendi, depremde özenle tuttuğu notlarını yine özenle korumuş. 16 küçük yaprak tutan notlarda, 2. Abdülhamid’in başlattığı yardım kampanyasına dair bilgiler de var.

27 Haziran 1310, bugünkü tak­vime göre 10 Temmuz 1894 Salı günü İstanbul’u altüst eden depreme, halk “üç yüz on zelzelesi”; o günlerde oğlu Halûk doğan Tevfik Fikret de “Zelzele” şiirinde “İstanbul’u, ateşli bir hastanın titreyişi gibi için için ve uzun silkeleyen, kı­ran yıkan deprem” demiş. Os­manlı payitahtı, 2. Bâyezid’in uğursuzluğuna yorumlanan 1509 ve 3. Mustafa’nın şanssız­lığına verilen 1766’daki iki bü­yük depremden sonra, 19. yüz­yıl biterken 3. sıraya oturan bir deprem felaketi da­ha yaşamıştı. Halk önceki­lere “Küçük Kıyamet”, 1894’teki­ne “zelzele-i azim” ve “ha­reket-i arz” demiştir. 1894 depremini ya­bancı haber kay­nakları dünyaya duyururken, olayın İstanbul ve çevresin­deki tahribatını 2. Ab­dülhamid’in payitaht gaze­teleri üstü kapalı vermişlerdi.

Burada yayımladığımız belge, döneminden bugüne ulaşan ilk yerel ve sivil belge olma özelliği taşıyor. Telgrafçı Agâh Efen­di, görevi nedeniyle öğrendik­lerini, küçük samanlı kâğıtlara kurşun kalemle yazıp sakla­mış. İstanbullu Neşet Behcet Özede ise, amcazadesi telgrafçı Agâh’ın 1894’te tuttuğu notla­rı, 49 yıl sonra 24 Haziran 1943 tarihli mektubuna ekleyip ya­yımlaması için Sermet Muhtar Alus’a göndermiş. Semt semt yıkıntıları, ölü-yaralı sayıları­nı, toplanan yardımları veren ve 1990’larda elimize geçen bu 16 sayfalık notları dikkatsiz bir ayıklayıcı buruşturup atabilir­di. Mesleği gereği eline ve ku­lağına ulaşan bilgileri günü gü­nüne kaydeden telgrafçı Agah’ı saygıyla anıyoruz.

İşte Agah Efendi’nin depremin ilk etkisine dair ilk notları:

“…10 Temmuz 1894 Salı günü ezanî saat dördü kırk yedi da­kika geçe önce hafif bir hare­ket-i arz hissedildi, müteakip gayet kuvvetli surette her taraf sarsılmaya başladı. Zelzele­nin istikameti cenub-i şarkî­den şimâl-i garbiye ve aşağıdan yukarı doğru vuku buldu. Şid­deti takriben on, oniki saniye devam etti. Deniz gayet durgun olduğu halde, vapurlar kayıklar birdenbire dalgalara tutularak inip çıkmaya başladığından, içindekiler bu hâlin neden ile­ri geldiğini bilemeyerek kork­muşlardı. Arkasından şehrin her tarafında büyük bir toz bulutu havalandığını görenler bir zelzele olduğunu anladılar. İzmit Körfezi’ne doğru bütün sahillerde, Sarayburnu, Samat­ya, Tophane, Üsküdar, Kadıköy cihetlerinde zelzelenin fazla­lığından sular evvela çekilmiş, sonra karaya doğru ilerlemiştir. Bu kuvvetli hareketin vuku’un­dan bir çeyrek sonra ardarda dört defa daha hareket vuku bulmuş, dokuza çeyrek kala ve onbirde tekrar zelzele hisse­dilmiştir. Şiddetli hareket olur olmaz, kadın-erkek çoluk-ço­cuk herkes, evlerini, mesken­lerini, dükkanlarını, mağazala­rını bırakarak sokağa fırlamış­lardır. Akşama kadar sokakta vakit geçirmişlerdir. Gece dahi birçok ahali sokaklarda kal­mışlardır. Halk arasında hâsıl olan korku ve dehşeti tavsif et­mek imkânsızdır. Zelzelenin en ziyade şiddet gösterdiği sahâ Sultanahmet’ten Edirnekapı­sı’na kadar olan hat üzerinde­ki binalar, Fatih, Edirnekapısı, Topkapı, Balat cihetleridir.