Zamanın bu günleri, siyaset ve seçim atmosferinin ağır karbondiyoksitli hava koşullarında, akıl ve ruh sağlığı epeyce bozulmuş bir Türkiye toplumu ortaya çıkarıyor. Küçük çocukların bile günlük-politik dalgalanmalara alet edildiği, temel ahlaki değerlerin dahi hiçe sayıldığı anormal bir dönem.
Ülkemizin yakın tarihi, birbirinden acı-trajik devamsızlıklar tarihidir. “Kökü dışarda mihraklar”a havale ederek kendimizi rahatlattığımız nice kepazelik, bu coğrafya insanının günahıdır, marifetidir. Hatalar tekerrür eder, durur. Acılar ve açılımlar hep aynı tavada, karmakarışık bir tatsızlık içerisinde ama o an işimize geldiği gibi sunulur.
Umudumuz tüm bunların geçmesi-geride kalması ama, hepimizin bildiği gibi hesaplaşma-belgeleme-muhasebe ve kayıt düşme olmazsa gerçek kurtuluş da olmaz. Tarihin çarkının geriye dönmediği yolundaki savın bir efsane olduğu, yerli-yabancı sayısız belge tarafından gösterilmiş. Buna rağmen, daha eski devirlerde yaşayan insanların bugünkünden daha bilgisiz, daha az zeki ve daha kavrayışsız oldukları, hâlâ neredeyse bir toplumsal önkabul gibi. “Tabii o zamanlar şimdiki gibi internet yok” cümlesindeki anlamsız böbürlenmenin nasıl bir cehalet içerdiği; teknolojik gelişmenin sağladığı imkanların, gerçek bilgiden ziyade nasıl bir bilgi kirlenmesine yolaçtığı da ortada.
Yakın tarihimizi şekillendiren cumhuriyetin 100. yılındayız. Mustafa Kemal Atatürk gibi müstesna bir insan evladı, bu milletin son yüzyılını şekillendirdiği için şanslıyız. Osmanlı tarihinde benzersiz bir hükümdar olarak tarihe geçen Fatih Sultan Mehmed de, bu coğrafyanın yapıtaşlarını koyan ve İstanbul’u dünya merkezi hâline getiren bir başka büyük isim. Fetih öncesinde-sırasında-sonrasında gerçekleştirdiği işler; bllgisi, kültürü, vizyonuyla devleti ve halkı yükseltiği seviye… Dünya tarihinde eşi-emsali yok.
Günümüzün teknolojik imkanlarını, temiz ve anlaşılır bilgiyle kavuşturmanın neredeyse yegane yolu, bunu test edilebilir şekilde “göstermek”tir. Bu “gösteri” platformlarında -dediğimiz gibi- bin türlü dezenformasyon dolandığı için, bunlara karşı doğru ve teyit edilmiş açıları sunabilmeliyiz. İşte İstanbul’un fetih sürecini ve sonrasını, bugünkü coğrafya üzerinden, drone görüntülerine işlenmiş data’larla sunma fikrimiz böylece gelişti. Böylelikle İstanbul’da her gün önünden geçtiğimiz, yerini bildiğimiz, oturduğumuz-kalktığımız mekanları hem yepyeni bir açıdan hem de tarihî bilgilendirme-işaretlemeleriyle görüyoruz, kayıt altına alıyoruz.
Bu ayki zaman yolculuğumuz başlıyor. Umutlu bir gelecek için.