Uzun yıllar süren savaşlardan bitap düşmüş, hasta ve yorgun bir nüfusa yeniden can vermek gibi güç bir misyon üstlenen Ankara hükümeti, 1920’den itibaren sağlık alanına el attı. Sağlık hizmetlerini organize etmekten sağlık personeli sayısını artırmaya, bulaşıcı hastalıklarla mücadeleden aşı ve ilaç üretimine uzanan zorlu yolun kahramanları.
Cumhuriyet ilan edildiğinde yeni Türkiye, ortalama yaşam süresi 40 yıla inmiş, uzun savaş yıllarından yorgun, borçlu ve hastalıklı bir nüfusu miras almıştı. Anadolu nüfusunun 2 milyonu dış göçle, 2 milyonu ise iç göçle yer değiştirmiş; 13 milyon kişinin yarıya yakını hastalıklarla mücadele eder haldeydi. Tifo, tifüs, kolera, verem, sıtma, çiçek, frengi salgınlarının yanında 3 milyon trahom vakası da vardı. Buna karşılık 1923’te tüm ülkedeki doktor sayısı 554, sağlık memuru sayısı 560, hemşire sayısı ise 4’tü! Eczanesi olan şehirlerin sayısı iki elin parmaklarını geçmiyordu; toplam 69 eczacı vardı. Hekim başına düşen nüfus yaklaşık 20 bindi. Bebek ölüm oranları ise %50’nin üzerine tırmanmıştı.
TBMM, henüz göreve başlamasının üzerinden 10 gün geçmişken, 3 Mayıs 1920′ de çıkardığı bir yasayla Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaleti’ni kurdu. Bundan önce sağlık işleri, Dahiliye Nazırlığı’na bağlı olarak 1908′ de kurulan Sıhhiye Müdüriyet-i Umumiyesi tarafından yönetiliyordu. Yani, Meclis’in aldığı kararla, sağlık işleri ilk defa İstanbul’ da bir genel müdürlükten çıkartılarak Bakanlık seviyesine taşınmıştı.
Ekim sayısı tüm Türkiye’de bayide ve web sitemizde!