Kasım
sayımız çıktı

Yahudi mülteci gemilerinin Türkiye’den geçen rotası

NAZİ ZULMÜNDEN KAÇANLAR

Serdar Korucu’nun kitabı Yahudilerin göç dalgasının Avusturya’nın Nazi Almanyası tarafından ilhakıyla kitlesel olarak yükseldiği 1938’den başlıyor. 1945’e kadar Avrupa Yahudilerinin Filistin’e ulaşma çabaları ve bu rota üzerinde kritik konuma sahip Türkiye’nin “mültecilerle imtihanı” bütün ayrıntılarıyla anlatılıyor.

Hitler 1933’te iktidara geldiğinde, Almanya’da 520 bin olan Yahudi sayısı 1938’de 350 binin altına düşmüş, Yahudiler başta Fransa ve ABD olmak üzere farklı ülke­lere göç etmek zorunda kalmış­tı. 1938’de Nazi Almanyası’nın ilhak ettiği Avusturya’daki Yahudiler de ülkeden ayrılma­ya başlayınca mülteci sorunu uluslararası bir mesele hâline geldi. Yahudilerin bir bölümü Filistin’e gitmeye, Filistin’i kontrol eden Londra ise mülte­cilere kota uygulayarak göç akı­nını durdurmaya çalışıyordu.

resim_2024-09-01_155557325
TÜRK BASININDA YAHUDİ MÜLTECİLER: 1938-1945
SERDAR KORUCU

Avrupalı Yahudiler için hayat 2. Dünya Savaşı’nın başlama­sıyla daha da zorlaştı. 1940’ta Fransa’nın, 1941’te Yugoslav­ya’nın Naziler tarafından işgal edilmesi mültecilerin Akde­niz’den Filistin’e ulaşmasını büyük oranda engelleyecekti. Artık Avrupa’dan Filistin’e kaçacak Yahudilerin tek çaresi Karadeniz yoluyla Akdeniz’e inmekti; Türkiye anahtar ülke konumundaydı. Ancak Yu­nanistan düşünce Türkiye de mültecilerin Karadeniz yoluyla Akdeniz’e geçişine izin verme­meye başladı. Sadece Yahudi toplumunun girişimleriyle bazı gemilerin geçişine izin verili­yordu.

Serdar Korucu’nun Türk Basınında Yahudi Mülteciler: 1938-1945 adlı kitabının merke­zini Avrupalı Yahudilerin deniz yoluyla Türkiye üzerinden transit geçişleri oluşturuyor. Kitapta aktarılan kayıtla­ra göre 1934’ten 1944 Aralık ayına kadar Yahudi mültecileri taşıyan gemilerin Türkiye’den 69 transit geçişinde 38 bin 542 kişi varış noktasına ulaşırken 1.393 kişi ölmüş ya da yolculuğu tamamlayamamış.

Kitapta Türkiye’den ge­çen Yahudi mülteci gemileri denilince akla ilk gelen ve yüzlerce Yahudi’ye mezar olan Struma (1942), Salvador (1940) ve Mefkûre (1944) gemilerinin yanısıra basında ancak küçük birer haber olabilmiş gemilerin de izleri sürülüyor. Limanlarda beliren her bir gemi, Türkiye’de 1930’lardan beri yükselişte olan Yahudi karşıtlığının kendine ifade alanı bulmasına vesile olmuş. Korucu kitabında, Yahu­di mültecilerle ilgili dönemin gazete ve mizah dergilerinde yer alan, bazıları Nazi basınıyla yarışır seviyedeki haber, yorum ve karikatürlere de yer veriyor. Tan gibi az sayıdaki gazete ve Sabiha Sertel gibi birkaç duyarlı gazeteci sayılmazsa, dönemin Türk basınına büyük oranda Yahudi karşıtı yaklaşımın ege­men olduğu anlatılıyor.  

resim_2024-09-01_155602585
Yüzlerce Rumen ve Bulgar Yahudi’yi Filistin’e götürmek için yola çıkan Selahattin vapuru İstanbul’a yanaşıyor. 1944.

ACAYİP YARATIKLAR SÖZLÜĞÜ

resim_2024-09-01_155607172

ANONİM

“Biz, okuyana ve işitene, dünyanın dört bir yanını gezmeden bütün yaratılanla­rın acayipliklerini aktarmak için bu kitabı hazırladık”. Bu satırlar, yazarı belirsiz olan, 15. yüzyılda Eski Anadolu Türkçesi ile yazılmış Acâyibü’l-Mahlûkât ve Garâyibü’l-Mevcûdât adlı eserden. Gamze Çelik Başa­ran tarafından kapsamlı bir biçimde günümüz Türkçesine aktarılan eser, sözlük formatı­na getirilmiş ve Acayip Yara­tıklar Sözlüğü ismini almış. Tıp ve astronominin yanısıra mitlerin, hadislerin ve men­kıbelerin kaynaklık ettiği eser­de cinlerden devlere, evrenin nasıl oluştuğundan ejderha ve simurg gibi garip hayvanlara kadar o dönem insan aklının almayacağı yüzlerce madde yer alıyor.  

SESSİZ DÖNEM TÜRK SİNEMA TARİHİ-2

ALİ ÖZUYAR

resim_2024-09-01_155610570

Daha önce Türk sinemasının Osmanlı dönemindeki yolcu­luğunun izini süren Ali Özuyar, Sessiz Dönem Türk Sinema Tarihi-2’de hikayeyi kaldı­ğı yerden sürdürüyor. Türk sinemasının 1923-1931 yılları arasındaki durumu, dönemin siyasi, sosyal ve ekonomik koşulları bağlamında ayrıntılı bir şekilde anlatılarak sessiz dönem Türk sinema tarihi tamamlanıyor. Film şirketleri, filmlerin ithalatı, dağıtımı, gösterimi ve yeni açılan sine­maların yanısıra seyircinin ilgisi, oyuncular, sinemacıla­rın sorunları ve başarılarının da masaya yatırıldığı kitabın sonunda, dönemin önde gelen sinemacılarıyla yapılmış, bazıları ilk kez Latin harfleriyle yayımlanan söyleşilere de yer verilmiş.

Daha önce Türk sinemasının Osmanlı dönemindeki yolcu­luğunun izini süren Ali Özuyar, Sessiz Dönem Türk Sinema Tarihi-2’de hikayeyi kaldı­ğı yerden sürdürüyor. Türk sinemasının 1923-1931 yılları arasındaki durumu, dönemin siyasi, sosyal ve ekonomik koşulları bağlamında ayrıntılı bir şekilde anlatılarak sessiz dönem Türk sinema tarihi tamamlanıyor. Film şirketleri, filmlerin ithalatı, dağıtımı, gösterimi ve yeni açılan sine­maların yanısıra seyircinin ilgisi, oyuncular, sinemacıla­rın sorunları ve başarılarının da masaya yatırıldığı kitabın sonunda, dönemin önde gelen sinemacılarıyla yapılmış, bazıları ilk kez Latin harfleriyle yayımlanan söyleşilere de yer verilmiş.

CUMHURİYET’İN YÜZ GÜNÜ

resim_2024-09-01_155614329

EMRAH SAFA GÜRKAN

Prof. Dr. Emrah Safa Gürkan’ın kitabı, yorgun bir imparator­luğun yüzlerce yıldır yapa­madığını yapacak genç bir cumhuriyetin doğuşunun hikayesi. Aksayan planların, kaygan ittifakların, saklanan niyetlerin, ama en nihayetinde tartışmasız bir zaferin öyküsü. Kitaptan anlaşılan şu ki bir büyük liderin önderliğinde genç-yaşlı binlerce insanın çabasıyla yaratılan ve 100. yılına girdiğimiz cumhuriyeti varetmek, bir mucizeden çok daha fazlasını gerektirmişti. Gürkan, Kurtuluş Savaşı’nı ve cumhuriyetin ilk yıllarını siyasi hassasiyetlerden uzak bir şekilde anlatmaya çalıştı­ğını ve bunu farklı gündemle­rin rekabet ettiği dinamik bir süreç olarak işlemek istediğini dile getiriyor.