0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

120 yıllık futbol efsanesi: Bayern Münih

20. yüzyılın ilk senesinde kurulan Bayern Münih, 1960’ların sonlarından itibaren bütün dünyada tanınan bir kulüp hâline geldi. Maier-Beckenbauer-Müller üçlüsüne 70’lerin başında katılan Breitner’la birlikte Alman ve Avrupa sahalarında fırtına gibi esen kırmızı-beyazlılar, teknik direktör Udo Lattek’le kanatlanmıştı. Bugün her yıl 660 milyon Euro gelir elde eden bir kulüp olan Bayern’in dünya savaşlarından ve krizlerden geçen öyküsü, kahramanları…

Milyarları peşinden sürükleyen oyunun en fiyakalı aktörlerinden biri Bayern Münih. Bir zamanların miniği, yıllardır futbol dünyasının devi. Sadece 2018-19 sezonunda 660 milyon Euro gelir elde eden kulübün 290 bini aşkın üyesi var. Tam 120 yıl önce bir restoranda kurulan kırmızı-beyazlıların hikayesi, biraz da o toprakların tarihini anlatıyor.

Almanya’nın en önemli şehirlerinden biri olan Münih’in gücünü yıllardır yeşil sahalarda Bayern gösteriyor. Bugüne dek kazanılan 29 lig, 19 Almanya Kupası, 8 Almanya Süper Kupası, 3 Şampiyon Kulüpler, 2 Şampiyonlar Ligi, 1 Kupa Galipleri, 1 UEFA Kupası, 2 Kıtalararası Kupa, 1 Kulüpler Dünya Kupası da yapacaklarının teminatı oluyor.

Kentte ilk olarak ezeli rakibi 1860 Münih kurulmuştu. 1848 Devrimleri’nin estirdiği rüzgarın etkisiyle o yılın 15 Temmuz gününde, jimnastik alanında faaliyet göstermek üzere kurulan kulüp uzun soluklu olmamıştı. Zira o günlerde yeni cumhuriyetçi eğilimlere sıcak bakılmıyordu. Ertesi yıl kapısına kilit vurulan Münchner Turnverein, ülkedeki siyasal iklimin yumuşamasından sonra 17 Mayıs 1860’da yeniden açılmış, 1899’da futbol şubesini kurmuştu.

Kulübün kuruluş tarihini pankartlarına taşıyarak tribün şovu yapan Bayern’in coşkulu taraftarları.

11 kızgın adam

Ertesi yılın Şubat ayıydı. Küçük MTV Münih’in futbol bölümü büyümek istiyordu. Ancak yöneticiler bir topun peşinden koşan çocuklara kulak vermiyordu. Genel kuruldan istediğini alamayan 11 kızgın adam, soluğu Gisela adlı restoranda almıştı. Hararetli konuşmalarından ardından 27 Şubat 1900’de yeni bir takım kurulmuştu. Tarihin en etkileyici filmlerinden biri olan, Sidney Lumet’nin şaheseri “12 Kızgın Adam”ı bilmem de, o 11 kızgın adam, bugünün müseccel markasını yaratacaktı: Bayern Münih!

Arkadaşlarına önayak olan Franz John başkanlığa gelmiş, kulübün renkleri olarak ise Bavyera bayrağından esinlenerek mavi-beyaz seçilmişti. Çiçeği burnunda ekip, 1906’da birleştiği Münchener ile sonradan ayrılacaksa da adını kullanmaya devam edecek ancak maviyi terkederek kırmızıya geçecekti. Önce 1860 Münih ülkenin en büyüğü olma şansını elde etmişti; 1931’de Hertha Berlin’e son dakika golüyle boyun eğen mavililer, ertesi yıl ezeli rakiplerinin zaferini izlemişti.

Bayern Münih’in kuruluş belgesi.

Yahudiler takımı

1932 yılında Nürnberg’deki lig finalinde Bayern, Eintracht Frankfurt’la kozlarını paylaşıyordu. İklim değişikliğinin öncesindeki ülke, bir anlamda “Yahudiler Finali”ne şahitlik ediyordu. Frankfurtluların sponsorları, Bayernlilerin ise başkanı, teknik direktörü Yahudi idi. Richard Kohn’un öğrencileri Bayernliler, dönemin en büyük yeteneklerinden Oskar Rohr ve 2. Dünya Savaşı’nda cephede ölecek Franz Krumm’un golleriyle zafere ulaşmıştı. Ertesi yıl Nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte Yahudiler makamlarından, işlerinden uzaklaştırılırken, futbol dünyasının aktörleri değişmeye başlıyordu. Dombi lakaplı muzaffer hoca Kohn ülkeyi terkederken, başkan Kurt Landauer koltuğundan olmuştu. Yahudi takımı olarak damgalansalar da aslında üyelerinin sadece yüzde 10’u Yahudiydi. Naziler profesyonel sporu Yahudi komplosu olarak gördüğünden yasaklamıştı. Oldukça profesyonel bir yapıya sahip olan Bayern böylece küçülürken, 1860 yükselişe geçiyordu. Nasyonal Sosyalist Parti’ye yakın isimler yönetimde önemli görevler almış, 1942’de mavi-beyazlılar kupa ile tanışmıştı. 

İlk şampiyon kadro Bayern Münih ilk lig şampiyonluğunu 1932’de kazanmıştı. Takımın başkanı Landauer ve kaptanı Dombi, Yahudi’ydi.

Savaştan sonra

2. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’ya dönen Landauer yeniden başkanlık koltuğuna oturmuşsa da Bayern’in güçlenmesi zaman alacaktı. 1945-1963 arasında teknik direktör öğütme fabrikası gibi çalışan takım, 1957’de Fortuna Düsseldorf’u yenerek kupada güldükten birkaç yıl sonra batağa saplandı. İflasın eşiğine gelen kulübe el atan fabrikatör Roland Endler, imdada yetişiyordu. O olmasa, kapanıp gitmişlerdi.

Düzlüğe çıkan takımın idari ve sportif olarak da hamleler yapması gerekiyordu. İşte yarım asır önce kulüp başkanlığı koltuğuna oturan bir adam, tüm dengeleri değiştirecekti:Sessiz sedasız şekilde 1962’de başa geçen Wilhelm Neudecker, tecrübelilerle gençleri harmanlamaya başlıyordu. Defalarca millî takım forması giyen Herbert Erhardt gençlere abilik yapmıştı. O delikanlılar arasında Sepp Maier de vardı. 18’inde eldivenleri teslim alan genç file bekçisi, efsanenin ilk parçası olacaktı…

1963’te kurulan Bundesliga’da 1860 Münih ile Nürnberg takımları oynama hakkını elde etmiş; reddedilen Bayern ise Alman Futbol Federasyonu’na başvurmuştu. Gelen cevap herkesi üzüyordu; zira bir şehrin iki takımına birden lisans verilmesi mantıksız bulunmuştu. 6 Haziran 1964’teki terfi maçında sahne alan18 yaşındaki bir delikanlı dikkati çekmişti. Beş sene önce gençler liginde, 1860 Münih takımından bir rakip futbolcunun kendisine yaptığı harekete sinirlenip şehrin küçük takımına giden bu çocuğun adı Franz Beckenbauer’di.

Nördlingen adlı bir amatör ekipte oynayan ve 33 maçta 46 kere fileleri havalandıran 18 yaşındaki Gerd Müller de Münih’e gelmişti. Forvet düşünmüş ve oynayabileceğine inandığı takımı seçmişti: Bayern! Maier-Beckenbauer-Müller şeytan üçgeninin olgunlaşmasıyla tüm dengeler değişecekti.

Efsane kaptan Bayern Münih’in unutulmaz takım kaptanı Franz Beckenbauer, Bundesliga’nın 1976-77 sezonunda Georg Melches Stadı’nda oynadıkları Essen deplasmanında top sürüyor. Maç, Münih ekibinin 1-4 galibiyetiyle sonuçlanacak.

Bir dev doğuyor

Bayern 1967’de Glasgow Rangers’ı geçerek Kupa Galipleri Kupası’nı kazandı. Branko Zebec’in idaresinde 1969’da da duble yapıyorlardı. 1970’te Borussia Mönchengladbach’la amansız bir rekabete girişen kırmızı-beyazlılar, Paul Breitner adındaki bir gencin gelişiyle şaha kalkıyor; teknik direktörlük koltuğuna oturan Udo Lattek ile kanatlanıyordu. İki sezon üstüste ikinci olan Bavyeralılar, önce ülkeyi, ardından Yaşlı Kıta’yı tahakküm altına alıyordu. Üç Bundesliga şampiyonluğunu, üç Şampiyon Kulüpler Kupası takip etmişti. 1972’de Avrupa şampiyonu olan Alman millî takımı da, 1974’de Dünya Kupası’nın sahibi olmuştu. Her iki turnuvanın da finalinde 6 Bayernli sahne alırken, kupaları kaldıran kaptan Beckenbauer olacaktı.

Her zaman zirve yarışında Bayern ilk Kupa 1 zaferini 1974’te Münih Olimpiyat Stadı’nda Atletico Madrid’i devirerek yaşamıştı. Bu zafer, üst üste gelecek üç Şampiyon Kulüpler şampiyonluğunun ilkiydi. Bavyeralıların ünlü santraforu Gerd Müller, Atletico savunmacıları arasında.

Alman futbolunda 70’lerdeki Mönchengladbach’ın yerini 80’lerde Hamburg almıştı. Fakat onlar da sahneden çabuk çekilecekti. 1987’de Madjer’in altın topuğunun damgasını vurduğu Şampiyon Kulüpler Kupası finalini Porto’ya kaybeden Bayern, 1996’da kazanılacak UEFA Kupası’na kadar Avrupa’da zirveye çıkamadı.

Bayern, önce Werder Bremen, Kaiserslautern derken, 90’larda da günümüzde olduğu gibi Borussia Dortmund ile kıyasıya bir rekabete girdi. 1999’da devler arenasında finale yükselen Bayern, 90 dakikasını önde bitirdiği Manchester United karşılaşmasını uzatmalarda yediği iki golle kaybediyordu.

Bayern Münih, yetmişli yıllarda Borussia Mönchengladbach ile kıyasıya bir rekabet içindeydi. Fotoğrafta Bayern, bir Gladbach deplasmanında.

Tutana aşk olsun!

2001’de Valencia’yı penaltılarla deviren Bavyeralılar, Avrupa’nın en büyüğü olmayı başardılar. Bayern Münih adı, artık Avrupa’nın devleri arasına yazılmıştı. 2010’da Inter’le devler arenasının en büyüğü olmak için kapışan Louis van Gaal’in talebeleri, Mourinho’nun karizmasının altında kaldı. Maçın kahramanı, sonradan Galatasaray’a gelecek Wesley Sneijder’di. Sonraki yıllarda Jürgen Klopp’un çalıştırdığı Dortmund’un harika oyunu Bavyeralıları daha iyisini yapmaya itecek, üstüste eklenen parçalarla kusursuz bir makinaya dönüşen Bayern yine zirveye çıkacaktı. Tesadüf bu ya, Almanya’nın iki büyüğü 2013’te Şampiyonlar Ligi finalinde buluşmuş; Arjen Robben’in son dakika golü Bayern’i lig ve kupadan sonra Avrupa’da da zafere taşımıştı.

Camianın o tarihten beri Avrupa’da yüzü pek gülmüyor. Kimilerine göre zamanımızın en büyük teknik direktörü Pep Guardiola bile bu konuda dertlere derman olamadı. Buna rağmen 27 yıldır sürekli kâr açıklayan Alman futbolunun başrol oyuncusu, yıllardır kendisine zorluk çıkaran takımların yıldızlarını toplayarak rakiplerini ufalıyor, parası neyse ödeyip alıyor. 2019 Temmuz’unda Stuttgart’tan Fransız Benjamin Pavard’ı 35 milyon Euro’ya, Atletico Madrid’den ise yine Fransız Lucas Hernandez’i 80 milyon Euro’ya renklerine bağlayarak Avrupa transfer piyasanında ses getiren Bayern Münih, Ağustos 2019’da ise Barcelona’dan Philippe Coutinho’yu 120 milyon Euro satın alma opsiyonuyla 8,5 milyon Euro’ya kiraladı. Tarihinin en parlak günlerini yaşamıyor olsa da, Bavyera Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale çıkmayı başarmış durumda ve İngiliz devi Chelsea ile kozlarını paylaşmak için 25 Şubat’ı bekliyor.

Dramatik gol, müthiş sevinç! İki Alman devini karşı karşıya getiren 2013 Şampiyonlar Ligi finalini, Bavyera ekibi, Hollandalı yıldızı Arjen Robben’in son dakika golüyle kazanmıştı.

BİR SAVAŞ VE FUTBOL KAHRAMANI

Kurt Landauer: Bayern’in babası

Modern Bayern Münih’in babası Landauer, kulüp tarihinin en uzun süre görev yapan başkanı. Landauer ilk olarak 1913’te göreve gelmişti. Yedek takımın eski kalecisi, ertesi yıl başlayan 1. Dünya Savaşı’na gidecekti. Demir Haç madalyasıyla onurlandırılan Bayveralı, harbin bitiminden sonra 1919’da yeniden kulübün başına geçmişti. Altyapıya yatırım yapan idareci genç futbolcuları önemsemiş, onun döneminde kulüp profesyonelce yönetilmeye başlanmıştı.

Bölgesel başarıları, 1932’de ilk Almanya şampiyonluğu takip etti. Fakat her rüyanın bir sonu vardı. Nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte, Landauer’in de aralarında bulunduğu Yahudiler kulüplerden uzaklaştırılmıştı. 1938’deki Kristal Gece’den bir gün sonra tutuklanan yönetici, Dachau’ya götürüldü. Toplama kampında numarası 20009 idi. 1. Dünya Savaşı’ndaki hizmetleri yüzünden 33 gün sonra serbest bırakılan başkan çok şanslıydı. 17 Mayıs 1939’da İsviçre’ye iltica eden Landauer ölümden kurtulacak, Almanya’da kalan dört kardeşinin akıbeti ise milyonlarla aynı olacaktı. Harbin bitiminden sonra 1947’de yeniden kulüp başkanlığı yapan Landauer, 1951’de takımına, 1961’de hayata veda edecekti.

Dört kardeşini toplama kampında kaybeden, Bayern’in Soykırım’dan kurtulan Yahudi Başkanı Landauer.

STADYUMLARIN ÖYKÜSÜ

Mabetlerin izinde

Münih’in iki yakasının birbirinin içine giren öyküsünü stadyumlarda da bulmak mümkün. 20. yüzyılın başında giderek taraftar sayısı artan Bayern, kentin değişik köşelerinden sahne aldıktan sonra 1925’te ezeli rakipleri 1860 Münih’in yuvası Grünwalder Stadyumu’na taşınmıştı. Kırmızı-beyazlıların bir sonraki adresi, 1972 Olimpiyatları için yapılan mimari şaheser Münih Olimpiyat Stadyumu’ydu. Ancak itirazlar vardı. Olimpiyat stadyumu olarak inşa edildiğinden, sahayla tribünlerin arası uzaktı; ayrıca atletizm pisti de cabasıydı. Kültürel miras kabul edildiği için esere dokunulmadı ve yeni inşa edilen Allianz Arena 2005’te kapılarını açtı. Yeni stadyum şehrin iki takımına da ait olacaktı. 1860 Münih, içine girdiği ekonomik darboğazı ezeli rakipleri sayesinde aşmıştı. Bayern, mavi-beyazlıların hisselerini satın alarak iflasın eşiğinden dönmesini sağlamış; böylece kentin eski devi kendi yuvasında kiracı durumuna gelmişti (2017’de sözleşme feshedildi ve stadyumun tek sahibi Bayern oldu).

Bugün muhteşem aydınlatma sistemi sayesinde Bayern oynuyorsa, Allianz Arena kırmızıya bürünüyor; Almanya sahne alıyorsa beyaz oluyor. Mabedin mavi olduğu fotoğraflar ise internette. Bugün üçüncü kümede oynayan 1860 Münih’e ise ah çekmek kalıyor.

Devamını Oku

Son Haberler