Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.

Yaşar Kemal’e saygı…

Yaşar Kemal, çok büyük bir roman geleneği olmayan Türkiye’de müthiş bir roman dili yaratan, destansı anlatımı ve insan ruhunun derinliklerine inebilme yeteneğiyle sadece Türk edebiyatının değil dünya edebiyatının da önde gelen isimlerinden, yapıtları kırkı aşkın dile çevrilen büyük bir romancıdır. Romancılığının yanı sıra Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük röportaj yazarlarından biri, belki de birincisidir. “Hepsine bir romanıma çalıştığım kadar çalışırdım” dediği gazete röportajları, yine kendi tabiriyle “bal gibi birer edebiyat ürünüdür”. Eserleriyle birkaç nesli birden etkilemiş büyük ustanın atlattığı sayısız badire gibi son rahatsızlığını da atlatması, uzun süredir üzerinde çalıştığı biyografisini bir an önce okuyabilmek umuduyla…

Ortaokul yılları (en üst sırada, soldan yedinci öğrenci).
1953 yılında röportaj yaptığı sünger avcılarıyla.

Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli olan Yaşar Kemal, Van Gölü’ne yakın Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan ailesinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali yüzünden uzun bir göç süreci sonunda yerleştiği Osmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı Hemite köyünde 1926 yılında doğdu. Ortaokulu son sınıf öğrencisiyken terk ettikten sonra ırgat kâtipliği, ırgatbaşılık, öğretmen vekilliği, kütüphane memurluğu, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. 1951-1963 arasında Cumhuriyet gazetesinde Yaşar Kemal imzasıyla yayımladığı yazıları ve röportajları, edebi yapıtlarıyla birlikte Türkçenin en güzel eserleri içinde yer alır. 1955’te yayımlanan Çukurova Yana Yana ve Yanan Ormanlarda 50 Gün başlığıyla yayımlanan röportajları, Ormancılar Cemiyeti tarafından kitaplaştırıldı.

1971’e kadar Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı olan Mehmet Ali Aybar’la

1962’de girdiği Türkiye İşçi Partisi’nde genel yönetim kurulu Üyeliği, merkez yürütme kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Yazıları ve siyasi etkinlikleri dolayısıyla birçok kez kovuşturmaya uğradı. Yaşar Kemal parti ve seçim çalışmalarından sonra hayatına yeni bir yön vermek için 1967’de Ant dergisinin kurucuları arasına katıldı. Dergide haftalık siyasal yazılar yazdı. 1971’de Mehmet Ali Aybar’ın ardından TİP’ten istifa etti. Aktif politikayı bıraktıktan sonra da hep meydanda, sokakta haklı olanın yanında durdu.

Adana’da Amerikan üslerini protesto eyleminde. 1970’li yıllar.
Abidin Dino ile Paris’te, 1982
Memet Uzun’la, 1997
Mecidiyeköy’deki evinde ağırladığı Sabahattin Eyüboğlu’yla birlikte. Yıl 1958.

Yaşar Kemal’in dostlukları yıllar içinde yoldaşlığa dönüştü. Bir ömür boyu dost ve yoldaş kişilerle acı tatlı, pek çok gün geçirdi. Yıllar dostlukları eskitmedi, eksiltmedi…

Türkçenin üç büyük yazarı Yaşar Kemal (sağ başta), Sait Faik (soldan ikinci) ve Orhan Kemal (sağdan ikinci) aynı karede.
Arthur Miller’la 1986’da Sovyetler Birliği’nde yapılan barış toplantısında.
BBC Türkçe’nin konuğu olan Yaşar Kemal’le hatıra fotoğraf çektirenler arasında servis şefi Andrew Mango (sağ başta) ve Can Yücel de var (soldan ikinci).
Cengiz Aytmatov’la İsveç’te. Yıl 1977.
Türkan Şoray’la, İstanbul 2008.
Peter Ustinov, Paris 1986.

Yaşar Kemal’in yapıtları pek çok kez tiyatroya ve dokuz kez sinemaya aktarıldı, bu yapımlar da pek çok ödül aldı. 1981’de Yılanı Öldürseler Türkân Şoray tarafından, 1984’te İnce Memed Peter Ustinov tarafından sinemaya uyarlandı. 1985’te ise filmin Türkiye’de gösterilmesi yasaklandı.

Thilda Kemal’le, yıl 1975.

Arkadaşım, dostum, her şeyim oldu dediği Thilda Kemal Göğceli ile birlikteliği edebiyat, felsefe ve siyaset dolu elli yıl sürdü. 1 Ağustos 2002’de şimdiki hayat arkadaşı Ayşe Semiha Baban’la evlendi.

Ayşe Semiha Baban’la.

Hayatı boyunca yarattığı birçok roman kahramanı gibi, zalimlerin, zulmün karşısında durdu. Yazıları ve siyasi etkinlikleri dolayısıyla birçok kez yargılanıp tutuklansa da hak mücadelesinin yanında olmaktan, aydın sorumluluğunu yerine getirmekten hiç taviz vermedi. 2013’te İtalyan La Repubblica gazetesine Gezi Parkı direnişi hakkında yazdığı yazıda şunları söylüyordu: “Kültürün imhası aynı anda, insanlığımızın da imhası olur. Ama bilinmesi gerekir ki bir toplumun sağlığı, gücü ve doğruluğu tolerans olduğunda belli olur. Eğer zulüm görürse o zaman acımasız olur, zayıflar ve yaratıcılığını yitirir. … Gelin hep birlikte uygun bir demokrasi için el ele vererek yüreğimizi, zihnimizi bir araya getirelim”.

Devamını Oku

Son Haberler