Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.
0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Emre Taş

Osmanlıların soykütüğü: Selçuklu, Timurlu ve ‘öteki’

Osmanlılar, 1402’de Timurlular tarafından parçalandıktan sonra güçlü bir kimlik ve imaj yaratmak için birbirinden bağımsız yazarlarla şecere arayışına girdi. Kurgu ve gerçek arasında yazılan eserler ve Osmanlıların “kendi kendine yeten bir tarih”e ulaşma çabasında Fatih’ler, Yavuz’lar, Kanunî’ler… “Altın tarih” peşinde oluşturulan imajlar…

Osmanlı-İslâm geleneğinde burçlar, fallar ve etkileri…

Burçlar; karakteri, ruh hâllerini, meslekleri belirleyen bir ölçüt olarak çok eskiden beri insan neslinin hafızasında. Önceleri gökbilim ile karıştırılan yıldız falı-ilmi, günümüzde kimileri için evreni anlamakta hâlâ geçerli bir rehber, kimileri içinse safi safsata. Bugünü anlamaktaki rolü tartışılsa da geçmişte savaş zamanlarının, alım satımların, kritik kararların yıldızlar rehberliğinde alındığı hatırlandığında burçlar/gezegenler, tarihi anlamak için epeyce önemli.

En heybetli kara canlısı: Geçmişin savaş makinası

Kudret, korku ve kin tutuculukla özdeşleşen filler Afrika-Avrasya dünyasının en sembolik hayvanlarından biriydi. Ağır hareketi, güçlü yapısı ve kendi âlemi içindeki rakipsizliğiyle insanları kıskandırıyordu. Sonunda insan ona sahip oldu. Bozkırda at üstünde oradan oraya hareket eden ve yerleşecek yeni yurtlar arayan hızlı-aceleci Türkler ve Moğollar için pek kullanışlı sayılmazlardı.

‘Dilencinin torbası dolmaz’ ama ‘isteyene sual olunmaz’

Horlanan, aşağı görülen, kendisinden usanılan; öte yandan gerçekten ihtiyaç sahibi olduğu bilindiğinde vicdani bir itkiyle el uzatılan toplumsal sınıf. Osmanlı döneminde kethüdaları, şeyhleri ve beslendikleri bir vakıfları dahi olmuş. Kimi zaman menedilmişler, kimi zaman kollanmışlar. Yüzlerce yıl sokaklarda aynı narayı vurmuşlar: Allah rızası için…

Ada, deniz neme lazım, ben iyisi mi karada kalayım

Ada fetihlerinin pahalıya malolması, 1565 Malta kuşatmasında Osmanlı deniz ilerleyişinin durması, Yeni Dünya keşiflerinde varlık gösterilememesi gibi olgular Osmanlıların denizler ve uzak ülkelerle başının hoş olmadığını gösterir. Bir yerde gerçekten de “imparatorluk doğal sınırlarına ulaşmış”tır. İslâm dünyasındaki ada/deniz öyküleri ise Türkçede erken bir romana ve görsel sanat üretimine ilham olabilecekken bu fırsat değerlendirilememiştir.

Cüceler – dilsizler ve iktidarı belirgin kılmak…

Maskara, muktedir, muhalif... Osmanlı sarayının küçük ve işitmez mensupları... Cüceler ve dilsizler bedensel farklılıklarıyla tarihin her döneminde ilgi çekti. Osmanlı sarayında da padişahın “kutlu” ve “mükemmel” vücudunu kendi noksanlıklarıyla daha da görünür kılıyorlardı. Kimi zaman bir gösteri/eğlence unsuru kimi zaman da derin siyasi ayak oyunlarının, rüşvet zenginliğinin ve meşum cinayetlerin sessiz failleri oldular.