Önce VII. Louis’nin sonra II. Henry’nin karısı, Aslan Yürekli Rişar’ın annesi… Aslında bunların çok ötesinde, hem yaşadığı 12. yüzyıla hem sonrasında Avrupa tarihine damga vurmuş bir kadın karakter.
Geçenlerde Hürriyet’in “Seyahat” ekinde “Tarihî Kervan Yolunda 3 Gün” başlıklı bir yazı dikkatimi çekti. Bu kervan rotalarında “Giden Gelmez Dağları”, “Bulamaç Kazanı”, “At İzi” , “Sakal Tutan” gibi ilginç coğrafi yer adları var. Bu dağlardaki “geçitleri çevreleyen kayalıkların arkasına saklanan haramiler, kervan yolcularını sakalından tutup kenara çekerlermiş”.
Bu satırları okuduğum zaman, tarihte Akitanya Düşesi Eleanor diye bilinen Fransa kraliçesinin 1148’de bu tasvirlere benzer bir geçiş hikayesi bulunduğunu hatırladım. Fransa’nın güneybatısında bulunan Akitanya bölgesi bir dükalık idi. Eleanor, babasının ani ölümü üzerine 1137’de hem düşes unvanını aldı hem de babasının vasiyeti üzerine evlendiği Louis kral olunca o da Fransa kraliçesi oldu.
Louis, Papa’nın da teşviki ile 1145’de II. Haçlı Seferine çıktı ve bir rivayete göre Fransa’yı kraliçeye bırakmak istemediği için Eleanor’u da yanında götürmek istedi. Diğer bir görüşe göre de Kraliçe Eleanor kendisi bu sefere katılmak istedi. Zira amcası Raymond, Antakya’yı ele geçirip kendi hükümranlığını ilan etmişti.
Kral ve kraliçe Bizans İmparatorluğu başkentine geldiler ve Miryakefalon Savaşından tanıdığımız Manuel Komnenos tarafından karşılandılar. Bizans kraliçesi İrene de Eleanor’a özel bir ilgi gösterdi. Ama Manuel Komnenos aslında onları başından savmaya çalışıyordu ve yenilen Germen Haçlı ordusunu galip gösterip, kral ve kraliçeyi Germenlere katılmaları için teşvik etti.
Kostantiniyye’den Anadolu’ya devam eden Fransız kuvvetleri, Denizli yakınındaki Honaz Dağı çevresinde ve Kazık Beli geçidinde büyük bir yenilgiye uğradı. Yabancı kaynaklarda Türkler olarak belirtilen Selçuklu askerleri aynı anda birkaç yerden hücum ettiler. Kraliçe Eleanor bütün bu hengame sırasında öncüleri takip ederek, ağırlıklarla beraber ilerlemişti. Ancak ordunun asıl kısmı Selçuklular tarafından epeyi hırpalanmışlar, Kral VII. Louis canını zor kurtarmıştı.
Batılı tarihçiler olayların bu şekilde gelişmesinde, kraliçenin nedimelerinin ve ağırlıklarının hareketi zorlaştırmış olmasının önemli rolü bulunduğunu ileri sürer. II. Haçlı seferi, zaten ilişkileri gergin olan karı kocanın arasını daha da açmıştır. Papa’nın karşı çıkmasına rağmen boşanırlar. Akabinde her ikisi de tekrar evlenir. Eleanor’un evlendiği Normandiya Dükü Henry, daha sonra II. Henry adıyla İngiltere tahtına geçer. Bu evlilikten 8 çocuk olur; bunlardan biri de bizim gene Haçlı seferlerinden bildiğimiz Aslan Yürekli Richard’dır (Rişar).
Eleanor, 1173-74’de oğlu Henry’nin kardeşlerini tahtı ele geçirmek için kışkırtması olayında oğullarının yanında yer alır. Bu sebepten de kocası tarafından onbeş yıl ev hapsinde tutulur. Bir Noel gününde bu hapisliğe ara verilmesi ile bütün bu tarihi olayların hatırlandığı birkaç günü konu eden Kış Aslanı filmi ise neredeyse 800 yıl sonra çekilecek, başroldeki Katharine Hepburn ve Peter O’Toole’a Oscar kazandıracaktır (1968).
Türkçe tarih kitaplarında Akitanyalı Eleanor yer almamıştır, ondan ancak kral Louis’nin karısı diye söz edildiğini görürüz. Oysa Eleanor edebiyatçıları, trubadurları ve romantik şiirler söyleyen ozanları himaye etmişti. “Courtly Love” denen akımın onun zamanında başladığı söylenir. O sıralarda gelişmekte olan deniz hukuku (conventions) ile ilgilenmiş ve 1160’da bu anlaşmaların İngiltere’de kabul edilmesini sağlamıştır. İstanbul ve Kudüs ile yapılacak ticaretin düzenlenmesinde de rol oynamıştır. Avrupa kültürü ve kadın tarihi açısından çok büyük öneme sahip olan ve “Avrupa’nın büyükannesi” diye adlandırılan bu kadın, son yıllarını bir manastırda geçirmiştir.