Türkiye’de 1931 yılının en önemli gündem maddelerinden biri Fransa’dan gelen Ben Amar Sirki’nin İstanbul’da 45 gün gösteri yapmasıydı. Verdiği onlarca ilan sayesinde gazetelerin sempatisini toplayan sirkle basının arası kısa süre sonra fena halde bozulacaktı.
Sirkin ilanlarında İstanbullular, bu “hayvanatı vahşiye sirki”ndeki 400 cambaz ile filler, kaplanlar, aslanlar, ayılar, develer ve maymunlardan oluşan 500 hayvanının gösterisini izlemeye çağrılır. Her gün dört bin kişilik çadırda yapılacak iki gösteri dışında sabahları yine bilet karşılığı hayvanları görme imkânı da vardır.
Gösteriden önceki son iki gün gazete ilanlarının hemen üstünde haber süsü verilmiş ama reklam diliyle yazılmış bir metin vardır. Metinde sirkin Darülaceze’ye 1000 lira bağışladığı ve bu bağışın “ender tesadüf edilir bir hareket-i alicenabane” olduğu yazılıdır.
Ancak ilk gösteriyi izleyen bazı gazeteciler gördüklerinden pek memnun kalmaz. 15 Mayıs tarihli Cumhuriyet’te, “Beş yüz tane denilen vahşi hayvanlar, iki fil, üç dört beyaz ayı, beş altı aslan ve kaplan, 12 deve, 20 kadar beygir, birkaç köpek ve maymundan ibarettir” yazarken, Politika gazetesine göre sirk, sinema ve tiyatroların yangın tehlikesine karşı alması gereken önlemlerden muaf tutulmaktadır.
En çok satan gazete Akşam dışındaki büyük gazeteler dozu giderek artan bir şekilde sirki eleştirmeyi sürdürür. Fiyatların yüksekliğinden gösteride hayvanlar koştukça gübreli toprakların ön sırada oturanların üstüne başına sıçramasına, hayvanların kapatıldığı yerlerin pisliğinden biletsiz seyirciler için kapıda jandarmanın nöbet tutmasına kadar birçok şey eleştiri konusu olur. Cambazların “bornozlarının Fransız bayrağı rengindeki iç tarafını göstere göstere dolaşarak” ve “mütemadiyen Fransızca konuşarak” Fransa propagandası yaptığı da iddialar arasındadır.
Eleştirilerden biri de halka tasarruf çağrısı yapılırken yabancı bir sirkin fahiş fiyatlı gösterisine izin verilmesidir. Üstelik 700 bin nüfuslu İstanbul’da ilk dört günde tam 78 bin bilet satılmıştır. Bu bilgileri aktaran 19 Mayıs tarihli Cumhuriyet’te “Millet ve memlekete hiçbir lüzumu ve faydası olmayan beş on uyuz deve ve birkaç tane afyonkeş hayvanı göreceğiz diye halkın binlerce lirasının memleket haricine çıkmasına müsaade mi edeceğiz?” diye sorularak sirki boykot etme çağrısı yapılır.
20 Mayıs’ta Yeni Gün gazetesinde, sirkteki vahşi hayvanlara sokak kedisi yedirildiği ve üç kedi getirenin bedava içeri sokulduğu yazar. İddianın sahibi, “Farelere karşı mühim vazifeler ifa eden kedilere karşı bu hareket kesinlikle menedilmelidir” diye Valillik’e dilekçe veren Ziraat Müdürlüğü’dür.
22 Mayıs’ta sirk çalışanlarının bir çocuğu dövmesi, ertesi gün aralarında izinli erlerin de olduğu meraklı kalabalığı döverek dağıtmaya çalışması ve polisin yaşananlara seyirci kalması tepki çeker.
Ama asıl olay 23 Mayıs’ta yaşanır. Sirkin müdürü Ahmet Ben Amar Türklüğe hakaret suçuyla tutuklanır, ardından kefaletle serbest bırakılır. İddiaya göre çadıra asmak üzere ısmarladığı 6 liralık üç Türk bayrağı için 4 lirayı önden ödeyen, iki lirasını sonra ödeyeceğini söyleyen Amar, iki lirasını isteyen satıcıya “Siz Türkler böylesiniz işte” diyerek hakaret etmiştir.
Bu olaylardan sonra gazeteleri tek tek ziyaret eden Ahmet Ben Amar, arayı düzeltmeye çalışır. Yapılan görüşmeler sonunda fiyatlarda indirim yapma, öğretmenleriyle gelen öğrencilere hayvanları parasız gösterme ve yangın tedbirleri alma konusunda anlaşma sağlanır. 46 gün boyunca gösteri yapan sirk 8 Haziran’da Sofya’ya hareket edince herkes derin bir oh çeker.
Sokak kedilerinin vahşi hayvanlara yedirilmesi akıllarda o kadar yer eder ki, Ben Amar Sirki’nden 21 yıl sonra, 1952’de Türkiye’ye gelen Medrano Sirki’nin yöneticilerine sorulan ilk soru “Siz de vahşi hayvanlara kedi yedirecek misiniz?” olacaktır.