1. Dünya Harbi’nden sonra hiçbir mağlup millet direniş göstermedi. 19 Mayıs 1919 sivillerin ve askerlerin dünyaya büyük bir meydan okumasıdır.
İlber Ortaylı
SUNUŞ
Tarih bize elverişsiz koşullara, ümitsiz ve karanlık dönemlere rağmen -hatta belki de en çok bu dönemlerde- “akılda kötümser olsa bile iradede iyimser” kalanların tarihin akışını değiştirebileceğini gösteriyor. Türkiye’nin yakın tarihinde de bu örnekler az değil. Karalama çabalarına rağmen “eşit vatandaşlık” hakkı için mücadele eden Türk süfrajetlerinden yolsuzluklara karşı ışıklarını söndüren milyonlara, Hitler’e selam vermeyi reddeden sporcularımızdan dünyanın en büyük gücünün karşısına dikilen savaş karşıtlarına, sandıkta demokrasiden yana oy kullananlardan suikastların gelenek hâline geldiği topraklarda “Hepimiz Hrant’ız” diyebilen 100 binlere… Ve tabii 100 yıl öncesinden bugüne hâlâ Türkiye’nin hem siyasi-coğrafi hem de insani-duygusal koordinatlarını şekillendirmeye devam eden, en ümitsiz anlarda bile “Yeniden ayağa kalkabiliriz” dedirten Millî Mücadele’ye…
Buna rağmen itiraf etmek gerekir ki, bu örneklerin hepsi bizim için “yaşayan bir tarih” oluşturamadı. Zamanın, baskıların, kişisel çıkarların, kutuplaşmaların, gündelik hesapların aşındırdığı birlikte mücadele etme ve ümitvar kalma iradesi yıkıldığında, herkes kendi köşesine çekildi.
Bu ay, sürdürülebilir zaferlerle “şanlı hezimetler” arasındaki gel-gitli yakın tarihimizde, hayalkırıklıkları ve ümidin izini sürüyoruz. “Bardağın yarısı dolu, devam!” diyebilmek için… Eminiz ki Mustafa Kemal Paşa da bugünkü Türkiye’ye baksa bunu söylerdi.