Kasım
sayımız çıktı

Çiçek Arif: Binbir renkli bir aydın

ARİF KESKİNER (1938 - 2024)

Türk sinemasının ve sa­nat dünyasının efsanevi isimlerinden Arif Keskiner, 86 yaşında yaşamını yitirdi. 1 Kasım 1938’de Osmaniye’de doğan Keskiner ilk ve ortaoku­lu burada tamamladıktan sonra İstanbul’a geldi. Gazetecilik, spor yazarlığı, muhabirlik, kitapçılık, yayıncılık da yapan Keskiner, 1959’da “Cilalı İbo Perili Köşkte” filmindeki pos­tacı rolüyle sinemaya adım attı. 1971’de Ekta Film’i kurdu. “Oto­büs”, “Kapıcılar Kralı”, “Selvi Boylum Al Yazmalım”, “Maden”, “Köşeyi Dönen Adam”, “Piano Piano Bacaksız” gibi sinema tarihimizde iz bırakan filmle­re, “Bay Alkolü Takdimimdir” gibi ünlü TV dizilerine yapımcı olarak imza attı; kimi film­lerin senaryolarını da yazdı. Filmciler Kooperatifi’ni kurdu, SESAM’da başkan yardımcılı­ğı yaptı. Sinemayla ilgili yasa ve düzenlemelerin çıkmasına katkıda bulundu.

Ardindan_Arif

1985’te Sinema Sevenler Derneği Lokali, yaygın adıyla Çiçek Bar’ı açtı. Çiçek Bar, Kulis ve Papirüs’ün ardından sanat dünyasının, aydınların gözde buluşma mekanı oldu. Sezen Aksu ve Meral Okay’ın yaptık­ları şarkı “Yine mi Çiçek” Arif Keskiner için yazılmıştı.

Sadece sinema değil, sanat dünyasının neredeyse tüm önemli isimleriyle yolu kesişen Arif Keskiner, anılarını Çiçek Gibi, Yine mi Çiçek, Elbette Çiçek ve Binbir Renk Binbir Çiçek adlı 4 kitapta toplamıştı. 2018’de İstanbul Film Festivali Sinema Onur Ödülü’nü alan Arif Keski­ner, Cemal Reşit Rey konser sa­lonundaki anma töreni sonrası Teşvikiye Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Kilyos-Demirciköy mezarlığın­da toprağa verildi.

AARON BUSHNELL (1999 – 2024)

Filistin için intihar eden Amerikalı asker

İsrail’in Gazze’ye saldırısı tüm zalimliğiyle sürerken, Şubat sonunda ABD’den deh­şet verici bir protesto haberi geldi. ABD Hava Kuvvetleri’nde görevli asker Aaron Bushnell, İsrail’in Washington Büyü­kelçiliği önüne gelerek “Filis­tinliler’in işgalcilerin elinde yaşadıkları karşısında benim yaptığım çok da büyük bir şey değil” dedi ve kendini ateşe verdi. 25 yaşındaki Bushnell’in son sözleri “artık soykırımın suç ortağı olmayacağım; yaşa­sın özgür Filistin” oldu. Has­taneye kaldırılan genç asker yaşamını yitirdi.

Bushnell’in ölümünün ardından yüzlerce kişi İsrail’in saldırılarını protesto etti. Genç askerin, eyleminden önce Face­book hesabından şu mesajı pay­laştığı öğrenildi: “Birçoğumuz kendimize şu soruyu sormayı severiz: ‘Kölelik döneminde yaşıyor olsaydım ne yapardım? Ya da Jim Crow dönemindeki Güney’de? Ya da apartheid? Ülkem soykırım yapıyor olsaydı ne yapardım? Cevap şu ki, bunu yapıyorsunuz. Şu anda.”

Ardindan_Aaron

KAYHAN YILDIZOĞLU (1933 – 2024)

‘Alafranga’ rollerin sivri dilli oyuncusu

En son geçen yıl selamlaş­mıştık, Salacak’ta, Bestekar Selahattin Pınar Sokağı’nın başındaki pastanenin önün­de. İnce bir işçilikle üretilmiş bastonuna çenesini dayamış, apartmanların arasından karşı kıyıdaki Topkapı Sarayı’nı seyrediyordu. Onunla tanışalı 40 yıl olmuştur. Artık kullan­madığımız “janti” sözcüğüne en yakışan insanlardan biriydi. Her zaman şık, havalı ve temiz kokan bir insandı. Birkaç dil bi­len, okuyan ve yazan, İstanbul Türkçesini konuşabilen ender insanlardan biriydi. Opera ve Klasik Batı Müziği eserlerini belleğine kazımıştı.

USTA OYUNCU KAYHAN YILDIZOĞLU HAYATINI KAYBETTİ

90 yaşında kaybettiğimiz Kayhan Yıldızoğlu’nu tiyatro­ya kazandıran kişiler, Muhsin Ertuğrul ve Haldun Taner oldu. Oysa döviz piyasasında çalışan bir insanmış gençliğinde. Hem tiyatro sahnelerinde hem de sinemada aranan bir karakter oyuncusuydu. Alafranga diye nitelendirilen rollerde hep onu seyrettik. Doğaçlama espri üretme yeteneği olan bir insan­dı. Sözünü sakınmayan, sivri dilli biriydi. Ölüm haberinin ar­dından eski eşi Suna Yıldızoğlu şu cümleleri yazdı: “İç dünyamı keşfeden insan, ne kadar çok öğrendim senden. Aşk bitince sevgi ve saygıyla dostluğumuz sürdü. Zeki, esprili, kültürlü, bilgili insan, hep soyadını taşı­maktan onur duyduğum insan, huzur içinde uyu…”

Sinemada artık ropdöşambır (robe de chambre) giyen mon­şer (monchère) karakterlere yer verilmiyor. Zaten bu sözcükleri doğru yazabilenlerin sayısı da azaldı. “Kertenkele değilim ki 150 yıl yaşayayım?” diyen usta aktör Kayhan Yıldızoğlu güzel izler bıraktı bu hayatta.

Suha Çalkıvik

ALİ SİRMEN (1939 – 2024)

Gazeteci-yazar ve barış savunucusu

Cumhuriyet Vakfı başkan vekili ve Cumhu­riyet gazetesi yazarı Ali Sirmen, İstan­bul’da 84 yaşında vefat etti. 10 Kasım 1939’da doğan Ali Gazanfer Sirmen, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakül­tesi’nden mezun oldu. Sirmen, 1966’da Akşam gazetesinde köşe yazarlığına başladı. Yeni Ortam’ın ardından Cumhuriyet’te yazmaya başlayan Sirmen, bir süre Milliyet’te de köşe yazarlığı yaptı. Barış Derneği’nin kurucula­rından olan Ali Sirmen, bu nedenle 12 Eylül darbesinden sonra tutuklandı ve 4 yıl hapiste kaldı. Hapishanedeyken yazıları Samim Lütfü imzasıyla Cumhuriyet’te yayımlandı. Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü sahibi Ali Sirmen, Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

Ardindan_Ali

PROF. DR. REFİK DURU (1932 – 2024)

Anadolu arkeolojisinin duayen hocası

Prof. Dr. Refik Duru’nun arkeolo­jiyle dolu hayatı, aslında İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün olgunlaşma ve uzmanlaşma süreci ile çağdaştır. 1933’te yapılan reform­la, Darülfünun’un İstanbul Üniver­sitesi’ne dönüşmesinden sonra, ona bağlı olarak Edebiyat Fakültesi’nin kurulmasının ardından; 1934’te Dr. Helmuth Theodor Bossert fakülteye profesör olarak alınır ve daha sonra bir kürsü haline gelecek olan Türk Arkeoloji Enstitüsü’nün müdürlüğü­ne getirilir. Böylece Önasya kültürle­rinin, aslında her biri farklı bir bilim­dalının çalışma sahasını teşkil eden yazıları, dilleri, maddi kültürleri yani arkeolojisi, birarada ve birbirinden faydalanarak araştırılmaya ve bu konularda uzmanlaşacak bilimin­sanları yetiştirilmeye başlanır.

1942’de Eski Önasya Dilleri ve Kül­türleri Kürsüsü kurulur ve Bossert 1959’a kadar yürüteceği kürsü baş­kanlığı görevine getirilir. Bossert’in ilk öğrencilerinden biri olan Prof. Uluğ Bahadır Alkım ise daha sonra aynı bölümün başına gelecektir.

BURDUR HACILAR BUYUK HOYUK KAZISININ ONURSAL BASKANI PROF. DR. REFIK DURU (92) VEFAT ETTI.(FOTO:BURDUR-DHA)
Prof. Dr. Refik Duru, eğitmenliğinin yanında Türkiye coğrafyasındaki önemli arkeolojik kazıların da başındaydı.

Rahmetli Refik Duru ise 1958’de Prof. Dr. Kurt Bittel’in yönetiminde Prehistorya kürsüsünden “Anado­lu’da En Eski Çağlardan Hitit Çağ­larına Kadar Savunma Sistemleri” lisans tezi ile mezun olur. 1960’ta Eski Önasya Dilleri ve Kültürleri kürsü­süne asistan olarak atanır. Doktora ve doçentlik tezlerinin ardından, 1978’de “Türk Tarih Kurumu Tara­fından Yapılan Gedikli-Karahöyük Kazısı; Mimarlık, Mezarlar ve Küçük Buluntular” çalışması ile de pro­fesörlüğe yükseltilir. Eski Önasya Dilleri ve Kültürleri Bölümü, 1981’de Hititoloji ile Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi anabilim dalları olarak adlandırılarak, farklı bölümlerin çatısı altına konulur. Akademik hayatına Önasya Arkeolojisi Anabi­lim Dalı’nda devam eden Refik Duru, 1999’da emekliye ayrılana kadar anabilim dalı ile Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölüm Başkanlığı görevlerini yürütmüştür.

Duru’nun 1955’te Kadirli yakın­larındaki Karatepe’de başlayan arkeolojik kazı çalışmaları, sırasıyla Yesemek Heykel Atölyesi, Tilmen Höyük, Gedikli Karahöyük, Çatal Hö­yük, Değirmentepe, Kuruçay Höyük, Yassıhöyük, Höyücek, Bademağacı Höyük ve Hacılar Büyük Höyük’te 2024’e kadar kesintisiz devam etmiş­tir. Onlarca kitap, yüzlerce makale üretmiş ve binlerce öğrenci yetişti­ren hocamızı saygıyla anıyoruz.

Şevket Dönmez