Ekim 2024 Sayımız Çıktı

Divriği Şaheserinin 800 yaşındaki “denge sütunu” artık dönüyor, çalışıyor!

MİMARLIK TARİHİMİZ İÇİN ÖZEL HABER:

Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası’ndaki denge sütunu artık -8 asır sonra- çalışıyor. “Bana bir dayanak noktası gösterin, kaldıraçla Dünyayı kaldırayım!” diyen bilgin Arşimet’in, diğer İlkçağ bilge ve bilginlerinin fizik kuram ve yasaları dünya durdukça değişmeyecek.

Bundan esin diyelim, sonsuza kadar hiz­met vermesi dileğiyle yüksek mimarlık eserlerinin çoklukla girişlerine, yapının “stabil” (:Dengeli) durumunun değişmediğini gösteren birer denge sütunu monte edilir­miş. Dikey ekseni üstte ve altta madenî birer mile dayanan denge taşı, yapıya doğal veya yapay bir yüklenme olmadığı sürece el dokunuşuyla döner­miş. İstanbul’da, Edirne’de, Bursa’da, kimi Anadolu kent­lerinde tarihi yapıların kapıla­rında Denge sütunu örnekleri vardır ama birkaçı dışında bun­lar yapısal sorunlarla hassasi­yetlerini yitirmiştir.

İstanbul Edirne Bursa’da, İzmir-Selçuk -Şirince’de, Anadolu’da Selçuklu-Osmanlı vakıf mimari eserlerin cümle kapılarındaki köşe çalığı işlevli porfir sütuncukların denge taşı olduğu tartışmalıdır. Denge taşı olup binadaki duvar-temel hareketleri sonucu bu özelliğini yitirenler içinse halk arasında: -“Demek bina yıkılacak durum­da, kıyamet de yakın!” denir­miş.

Denge taşı denen bu mimari düzeneğin ne zaman başladığı bilinmese de Roma dönemi-sonrası düşünülebilir ki bir araştırma konusudur.

İslâm dünyasında servet­lerini hayra vakfetmek üzere Cami, medrese kervansaray… yaptıranlar, vakfiyelere, eser­lerinin kıyamete kadar işlevini sürdürmesi dileklerini yazdı­rırken mimar ve ustalardan da öylesine sağlam yapmalarını isterlermiş. Bunun güvencesi de yapının el dokunuşuyla ken­di ekseninde dönen dikey denge sütunu -yani o zamanların bir tür sismografı imiş. Zamanla denge taşı dönmez olunca “kı­yamet yakın!” denirmiş.

Kimi camilerde örnekleri görülebilen denge sütunları, zaman aşımı, deprem, yapıda­ki tasmanlar sonucu “dönme” özelliğini yitirmiştir.

***

Havadis-3
Darüşşifa taçkapıdan ayrıntı. Pencere önündeki hayat ağacına basan denge sütunu. Fotoğraf: Yüksek Mimar Basri Hamulu Arşivi.

Konumuz olan denge taşı için önce Divriği Mengücek Camii ve bitişik Darüşşifası konusun­da genel bilgi vermek gerekiyor: Eserin yapılış tarihi 1228, bu mimarlık şaheserinin Doğu bilimcilerce keşfedilişi 1890’lar, “UNESCO Dünya Kültür mirası” kapsamına alınışı 1985, 2016’da başlayan restorasyonu ise 2024’te tamamlanmak üzere­dir. Kendi kaynaklarımızdan Kâtip Çelebi’nin (öl. 1657) Cihan-nümâ’’sında adı Ahmet Şah Camii, yaptıranı da A. Keykubat kaydedilmiştir. Evliya Çelebi (öl. 1681) de Divriği’yi ve eseri din­lediklerinden yazmış olmalıdır.

Devam eden restorasyonun son evresindeki sürpriz, kül­liyenin câmiye bitişik Melike Turan Melek Darüşşifası’ndaki: Denge sütununun işlevine kavuşturulması, bir el dokunu­şuyla dönmesi bunun da anıt eserin sağlamlığını işaret edişi olmuştur.

Görkemli taçkapının üst kat penceresi önündeki yüzey­leri kabartma-oyma Mühr-i Süleyman ve kozmik simgelerle bezeli, üstün sanat ustalığıyla başarılmış bu müstesna denge taşı, taçkapı yüzeyinin dışına asılı izlenimi verir. 8 asırlık sütunun bugün de dönmesi ise mimarlık-mühendislik ve sanat tarihçileri için önemli bir haberdir.

Mimar, sanat yetisi ve cesa­retiyle boyut, biçim ve üslupça özgün bir “tek”liği başarmış. Heykeltıraşlık eseri denebilir sütunu, çift yapraklı “Hayat Ağacı” biçimli kaidesiyle pen­cerenin dışına -sanki- boşluğa oturtmuş!.. Bir el dokunuşuyla dönen Sütunun tekilliği, Cami ve Darüşşifa’nın tekliğini de hatırlatıyor.

Taçkapı alınlığın altındaki iç içe silmelerle çerçevelen­miş sığ panonun ana öğesi bu sekiz yüzlü denge sütunu kaidesi hayat ağacıdır. Bu ikili, taşıntılı olarak pencere taba­nına bağlıdır. Sütunun bastığı yekpâre kaide tomurcuğu da olan iri ama zarif hayat ağacı­dır. Sütunun oval başlığı, yalın bir silme ile pencere lentosuna bağlıdır.

Havadis-2
Turan Melek Darüşşifası taçkapı (üstte) ve üzerindeki kozmik bezemeli denge sütunun günümüzdeki görüntüsü. Fotoğraf: İhsan Çalapverdi

Sütundaki Mühr-i Süleyman (6 köşeli yıldız) motifleri yontu harikası, hayat ağacı, mima­ride görülen örneklerinin en büyüğüdür. Bu kaidenin her iki yanından pencere sövelerine doğru uzanan bükümlü yap­raklarından sağdaki, dikey bir çatlak nedeniyle kırılmış.

Denge sütunun, başlık ve kaide milleri arasında bir el dokunuşuyla dönebilmesi­ni sağlayan yöntem, uzman incelemeleri gerektiriyor. Taçkapıdaki dikey çatlak, saptanamayan bir tarihte ciddi bir doğal sorun yaşandığını işa­ret eder ama denge sütunu bu hasarda kilitlenmişti denemez. Çünkü restorasyon sürecinde­ki müdahaleyle işlevselliğini kazanmış bulunuyor.

Havadis-1

Kapı sövelerine bağlanan başka tarihî yapılardaki denge taşlarına karşılık, bu Turan Melek Darüşşifası’nda mimarın (Hurşad?) üst kattaki pencere açıklığını seçmesi, başlı başına bir teknik ve sanatsal beceriyi düşündürdüğü gibi ustanın, Darüşşifa’nın sağlamlığına güveniyle de açıklanabilir. Bu sütun, salt Darüşşifa taçkapı­sının veya külliye bütününün denk-durumunu kontrol için mi tasarlanmıştı? da önemli bir sorudur.

Hâcet penceresinin üstün­deki yıldızlarla bezeli alınlığın ağırlığı, denge sütunu ile ikiye bölünerek hayat ağacı taba­na, azman iki yaprakla da yan yüzeylere aktarılmış. Böylece yıldızlarla bezeli taçkapı alınlığının hâcet penceresine yüklenmesi önlenmiş. Bu hari­kulâde mimarlık tasarımı için bir fizik kuralının uygulandığı, pencere açıklığına yüklenen taş alınlık ağırlığının, orantısal bölüşümle sütuna, hayat ağacı tabana, iki azman yaprakla da yanları yüzeylere aktarıldığı aynı kuralın farklı tanımıdır.

Sütunda ve kaidelik eden ha­yat ağacındaki öğelerle kozmik bir anlatım/okuma da tasar­lanmış: Kutb-ı Şimâlî (Cedi, Demirkazık, Kutup Yıldızı) ile Kutb-i Cenubî (Süheyl, Yıldırak) yıldızları arasında ve kendi ek­seni çevresinde döndüğü kabul edilen dünyanın bu penceredeki simgesi 8 yüzeyli denge sütunu, bunun “koruyucusu” da “Mühr-i Süleyman” tırazlı başlıkla yaşa­mın sonsuzluğunu simgeleyen Hayat Ağacı kaidedir. Bu tasa­rımda: Başlıkla kaide arasındaki sütunun bir dokunuşla dönüşü ise dünyanın uzayda dö­nüşünü; hacet pencere­sinden görülen asma kat divanhanesine gizemli loşluk da “kaos” olarak tasarlanmış olabilir.

Darüşşifa ile bütün­sellik kuran Ahmed Şah Camii’nde, Batı kapısının iki yanındaki taş sütun­ları veya teki de belki ca­minin denge sütunuydu. Kapıdaki bariz tasman ve onarımlar nedeniyle gündeme getirilebilir bir konu değildir.

Yine kaledeki camide Şahinşah’ın yaptırdığı sanatsal cephede Fars Kemerli mozaik işlemeli girişin iki yanındaki kırmızı sütunlardan sağ­daki 1920’lerden önce, olasılıkla “döndüğü?” için sökülüp götürülmüştür ki belki bir denge sütunu idi.

Aydınlığa kavuşma­mış bir durum daha var: Geçmiş asırlarda ruh ve akıl sağlığı için tasarlan­mış sağlık yurtlarının en seçkini sayılan Turan Melek Dârüşşifası’nı kitabesi yaptırtan melikeyi (prensesi) ve babası Behram Şah’ı tanıtıyor. Bu 3 satırlık Arapça kitabede, bu darüşşifanın (sağlık yurdu) işlevi ve işleyişi konusunda tek sözcük yok! Darüşşifa vakfiyesi ise Divriği 14. yüzyılda Memlûk Sultanlığına bağlıyken yok edilerek yapı, Medrese-i Kübra adıyla Kur’an, Tefsir, Hadis, Fıkıh öğretilen medreseye dö­nüştürülmüş.

Havadis-4
Divriği Camii ve Darüşşifası’nın, restorasyonun son aşamasındaki görünüşü. Fotoğraf: Yusuf Güldalı

1516’da Osmanlı sınırlarına katılan kentte 1519’da tahrir işlemi yapan “il yazıcıları” da Darüşşifa adını anmayarak Medrese-i Kübra kaydını düş­müşler.

Bu bilgi açıkları bilim-araş­tırma insanlarının çalışma konusu olacakken uzun bir dönem hurafeler anlatılmış. Uydurulanlara yenileri katılmış. Söylenceler giderek çoğalarak günümüze kadar gelmiş. 60 yıl önce benim yaşlılardan dinle­diğim “Helvacı Hatun”, “Şehitlik ve mumyalar” bugün unutul­muş! Şimdilerde bir denge taşı öyküsü uydurulabilir. Bu çağda masallara inanmak!.. Örneğin bir yabancı N. Watss, Sevginin Yolu romanında, Şems-i Tebrizî kaybolunca bunalıma giren Mevlâna’nın tedavi için buraya getirildiğini yazmış. Bir öteki W. Traugott Divriği’de Bir Cami ve Darüşşifa İle Karşılaşmalar kitabında caminin kilise ola­rak yapıldığını ileri sürmüş. Caminin batı kapısı nişindeki doğal gölgeye “bu eseri yap­tıran Ahmed!” öndeki gölge uzantısına da “Kur’an-ı Kerim” ta­nısı koymuş! Alın size “Kitap okuyan Ahmed Şah”! Divriği’ye gelen­ler bunları da dinliyor. Divriği şahlarının 13. yüzyılda yaptır­dıkları şaheserleri dünyaya tanıtan Batılı araştırmacıları: V. Cuinet, S. Lane Poole, M.F. Grenard, Max V. Berchem, A. Gabriel’i ananlar da belki vardır.

Havadis-5
Darüşşifa Taçkapı ve Türk yıldızlarının sıralandığı alınlığın altında denge sütunu. Sivas Olgunlaşma Enstitüsü uzmanlarının çizimi, Sivas Valiliği Arşivi.

***

Sonuç: Müjdeler ol­sun: 8 yüzyıldır denge ve dönme özelliğini koruyarak monte edil­diği yapının statiğini/ dinginliğini göstermiş sapasağlam bir denge sütunumuz var.

***

UNESCO Dünya Kültür Mirası Mengücekli Camii ve Darüşşifası’nda 2016’dan beri devam eden restorasyonların son aşamasına gelinmişken denge sütununun dönme özelliğini koruduğunun öğrenilmesi bir sürprizdir. Başarıya imza atan­ları kutlamalıyız.

Türkiye ve İslâm dünyasın­da örneği olmayan Mengücek Külliyesini ziyarete gelenler bu mucizeyi nasıl görebilecekler?.. Her gelen ve gezen çevirme şan­sını denemek isterse sonuç ne olur? Allah saklasın, dev sütun günün birinde kapı sahanlı­ğında parçalanmış görülebilir. Kuşkusuz önlemler alınacaktır. Denge taşının dönüşü ziyaretçi­lere kamera/video gösterimiyle izletilebilir.

Taçkapı: Kozmik bir kompozisyon

Havadis-Kutu
Taçkapıdan detay. Bozkırda Yükselen Tarih-Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası, Sivas Olgunlaşma Enstitüsü.

Turan Melek Darüşşifası Tackapısının tamamı okunabilen kozmik bir kom­pozisyondur. Alınlıktaki 3 sıradaki 16 yıldız, bir “atlas” (uzay) betimidir. Eski Grek kültüründe Pitagor işareti veya pentagram denen bu yıldız­lar, Asya Turan/Türk yurdunda da ulusal-kutsal simgelerdi. Giderek batı Tük yurtlarına da taşındı. Türk Bayrağının 5 ışınlı yıldızı biçim ve oran olarak bu alınlıktaki yıldızlarla bire bir aynıdır. Demek oluyor ki Türkiye ve Türk egemenliğinin simgesi “Beş ışınlı yıldız”ın otantiği taşa işlenmiş olarak 8 asırdır Divriği’de ışıldıyor. Türk Hilâ­linin örnekleri de bu kapıdaki kursları bezemeleri çerçevelemiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nden başka Türk, İslam ülkeleri bayraklarında da 5 ışınlı yıldız ve hilâl simge var.

Bu alınlık, Denge Sütunu, altı kollu Mühr-i Süleyman, yıldızlı alınlık bir­likte okunduğunda, Cami ve Darüş­şifa ustalarının taçkapılarda evreni çağrıştıran kompozisyonlar tasarla­dıklarını söylemekte bir duraksama yoktur. Bütün öğeler, Hayat Ağacı, yıldızlar, büstler, figürler, kemerler tılsım örgenleri, okuyamadığımız kaligrafiler, iki eşkenar üçgenin birbi­rini ortalayarak dik kesmesiyle elde edilmiş Mühr-i Süleyman’ın, şekline karşılık Beş Kollu Türk Yıldızı, 3 üçge­nin birbirine geçmesidir. Bu biçimin mistik okunuşunda göz biçiminin simgesi üçgen ile kem göze karşı beş parmak-yani pençe dikkati çeker. Bunlar, halk kültürlerinde tılsım işa­retleri olarak “kem gözden” koruyucu sayılarak kutsallaşmıştır.

Sonuç: Divriği şaheserlerinin res­torasyon sonrası insanlığa açılışı yeni bakış ve yorumlara açık olacaktır.