“Downton Abbey”in yaratıcısı Julian Fellowes, HBO yapımı yeni dizisi “The Gilded Age” ile aşağıdakiler-yukarıdakiler çatışmasını 20. yüzyıl İngiltere’sinden alıp bu defa 19. yüzyıl sonu Manhattan’ına taşıyor. Kapı komşusu iki aile üzerinden zenginlik ve sınıf meselelerine keskin bir bakış.
DEFNE AKMAN
New York, 1880’lerin tüm ihtişamı ve yozlaşmışlığıyla ekranlara taşındı. “Downton Abbey”nin yaratıcısı Julian Fellowes, HBO’da yayınlanan yeni dizisi “The Gilded Age”de bizleri sanayinin patladığı, şirketlerin büyüdüğü, gayretli girişimcilerin yanısıra sendikaların da güçlendiği, demiryolu grevlerinin başladığı zamanlara götürüyor.
Dizi, adını Amerikalı yazar Mark Twain’in Charles Dudley Warner ile birlikte yazdığı 1873 tarihli The Gilded Age’den (Yaldızlı Çağ) alıyor. Mark Twain romanına bu adı vermişti; çünkü yüzeyi parıltılı görünmekle birlikte alttan alta çürümeye başlayan bir dönemi anlatmak istiyordu.
“The Gilded Age”in merkezinde Beşinci Cadde’de birbirleriyle karşılıklı yaşayan iki komşu aile var. Köklü bir aileye mensup Agnes van Rhijn (Christine Baranski) ve Ada Brook (Cynthia Nixon), Agnes’in rahmetli kocasından kalan, tıka basa eşyayla dolu büyük bir evde yaşamakta. Yeğenleri Marian Brook (Louise Jacobson) babasının ölümünün ardından beş parasız kalınca, zengin halalarının yanına yerleşiyor. Agnes ve Ada’nın tam karşısına ise yeni edindikleri servetle adeta mini bir saray inşa eden demiryolu zengini Russel ailesi taşınıyor. Eski New Yorklu Agnes ve Ada’nın o güne kadar katı sosyal geleneklere uygun olarak sürdükleri sessiz sakin hayatları, demiryolu kodamanı George Russell (Morgan Spector), onun sosyeteye girmeye kararlı karısı Bertha (Carrie Coon) ve Pensilvanyalı yeğenleri Marian’ın gelişi ile değişiyor.
Russel ailesi fiziken yeni evlerine taşınıyorlar belki ama bu asla tam anlamıyla bir yerleşme değil; zira New York sosyetesinin kapıları onlara ve diğer “yeni insanlar”a kapalı. Bertha Russel istediği kadar yırtıcı ve iddialı olsun bu çevreye giremez. Doğru davetlere gitmek öyle kolay değil! Eski New Yorklular, Hollanda kökenli Fish, Astor, Schermerhorn ve Stuyvesant gibi ailelerden oluşuyor. Morgan, Rockefeller ve Russel aileleri ise bu cam tavanı kırmaya çalışanlar.
Julian Fellowes’un önceki dizisi “Downton Abbey” 20. yüzyıl İngiltere’sinde zengin bir aileye odaklanırken, “The Gilded Age” farklı bir dönem ve kıtada geçmesine rağmen yine benzer karakter tipleri ve temalar barındırıyor. Aşağıdakiler-yukarıdakiler, bu defa19. yüzyıl Manhattan’ında. Burada da tıpkı Downton Malikanesi’nde olduğu gibi uşaklar, hizmetçiler ve aşçıların hikayeleri var. Şimdilik sınıflararası ilişkiler uyumlu görünse de Bertha ve George Russel’ın karanlık bir yanı olduğu kesin. George, şantaj ve rüşvetle iş yapmaktan rahatsızlık duymuyor; karısı Bertha’da sosyal hayatta basamakları çıkarken benzer yöntemler izliyor.
Dizinin geçtiği dönemde ABD artık sanayi ve ekonomi bakımından dünyanın en güçlü ülkesi konumunda. Bir zamanlar Avrupa’nın arka bahçesi gibi görülen kıta, artık göçmen akınına uğruyor. Yeni zengin elit ise, rakiplerini geride bırakabilmek için şiddet, sindirme, sendika dağıtma dahil her türlü eyleme hazır. Gösterişli davetler, bir semt büyüklüğünde malikaneler, ve her türlü savurganlık burada. George Russel karakteri ise sanayi önderi ya da “hırsız baron” olarak bilinen, çelik, petrol ve nakliye alanında tekel oluşturarak zenginleşen girişimcilerin bir temsili.
Böylece bir yandan eski para-yeni para çatışmasını, diğer yandan George Russel nezdinde kodamanların yollarına kim çıkarsa ezerek, servetlerini nasıl arttırdığını izliyoruz. Bununla birlikte aşağıdakiler-yukarıdakiler kalıbı üzerinden gelir eşitsizliğinin ne denli görünür hâle geldiği de yansıtılıyor.
Yayımlandığı ilk hafta eleştirmenlerin “Downton Abbey”le kıyaslayarak düşük not verdikleri dizinin izleme payı ikinci hafta yükseldi. “The Gilded Age”, kostümler, set tasarımı ve hikaye anlatımı bakımından son derece özenli bir ekibin ürünü. “Downton Abbey”den sonra yayımlanması ve “kostüm-drama” olması ise lezzetini azaltmıyor. 1880’ler New York’unun zenginler dünyasında, sosyal sınıflar meselesine keskin bir bakış.