İstanbul-Galata semtinde, Bankalar Caddesi’nde bulunan tarihî St. Pierre Han, çokkültürlü kentin 250 yıllık geçmişini günümüze taşıyor. Fransız Devrimi’nden Osmanlı Bankası’na ve ünlü mimarlara, yakın tarihin marka olmuş girişimlerine evsahipliği yapan mekan, şimdi İBB Miras inisiyatifiyle kentin kültür-sanat odaklı bir alanı olmak üzere yeniden uyanıyor.
İstanbul’un yaşayan hafızası St. Pierre Han…
Şehirle, insanla ve zamanın ruhuyla daha anlamlı bağlar üzerinden ilişki kurmamızı sağlayan bir İstanbul sakini. 250 yıl geriye giden tarihinde “Ceneviz Galata’sı”nın kalp atışlarını duymak da mümkün, kozmopolit yaşamın zenginliğini hissetmek de…
Tarihî han, şu andaki harabe görüntüsünün ardında birçok ilki barındırıyor.
İstanbul, son yıllarda belki daha önce hiç olmadığı kadar “kültürel miras” kavramıyla birlikte anılıyor. Şehirle ilişkimizi başka boyutlarda yeniden kurgulayan kültürel mirasla birlikte sanki şehri yeniden merak etmeye, dinlemeye, görmeye, hissetmeye başladık.
Yakın zamanda şehir sakinlerini tarihe çağıran özel mekanlardan biri de kuşkusuz ki St. Pierre Han. Konumu, tanıklığı ve çok katmanlı dokusuyla şehrin en önemli hafıza duraklarından biri. Yıldız mimarların, kentin siluetinde benzersiz bir yere sahip olan bazı anıtsal yapıları vaktiyle bu handaki çalışma mekanlarında hayal ettiklerini bilmek bile tek başına bir yolculuk… Ancak St. Pierre Han’ın duvarları arasında bundan çok daha fazlası saklı. Ticaretin merkezinde, kozmopolit yaşamın tam kalbindeki bölge, bir zamanlar ekonominin ve sosyal hayatın nabzını tutan bir liman kentinden farksızdı. Galata Kulesi’nden sahile inen her bir sokakta ayrı bir canlılık yaşanıyordu. Bugünkü Galata Kulesi Sokak da onlardan biriydi. 17. yüzyıl başında bu sokakta inşa edilen Saint-Pierre ve Paul Kilisesi, Katolik-Dominiken rahiplerinin mabedi olarak Galata’nın çokkültürlü yaşamında yerini aldı.
İtalyan mimar Gaspare Trajano Fossati’nin imzasını taşıyan kilisenin hemen yanı başındaki ahşap lojmanları, ilerleyen yıllarda bölgenin meşhur yangınlarıyla küle dönünce, St. Pierre Han’ın hikayesi de başlamış oldu. Kiliseye gelir sağlamak amacıyla yaptırılan ve 1771-1775 arasında tamamlanan hana adını veren de bu kiliseydi…
Eski Banka Sokağı’nın bir köşesinde karşımıza çıkan St. Pierre Han’a dışarıdan baktığımızda, çoğumuz tek bir bina gibi algılarız. Ancak esasında bu devasa bina, farklı zamanlarda birbirine eklemlenen ve farklı ihtiyaçları karşılayan bir yapı grubu bütünü. Kiliseye sırt veren ilk kısım 1771’de; Eski Banka ve Galata Kulesi Sokağı’nın kesiştiği ikinci kısım 1772’de; Voyvoda (Bankalar) Caddesi’ne dönen üçüncü ve son bölüm ise 1775’te inşa edildi.
Ticaretle bağlantısından dolayı her ne kadar adına han dense de St. Pierre Han bildiğimiz Osmanlı hanlarından farklı. 58 metre uzunluğundaki cephesiyle yaklaşık 2500 m2’lik bir alana yayılan yapı Galata’dan Paris’e uzanan bir yolculuk.
Dikkatli gözler, tarihî hanın farklı noktalarında yer alan armaları hemen farkedeceklerdir. Bu armalardan biri Fransa Krallığı’na ait. Armada yuvarlak burmalı bir bilezik içine işlenen ve “fleur de lys” diye bilinen üç zambaklı krallık arması göze çarpıyor. Bu kısmın üzerindeyse krallık tacı bulunuyor.
Bir diğer arma, binanın yapımında maddi ve manevi katkıları olan, “hanı yaptıran kişi” olarak da anılan Fransız elçisi François Emmanuel Guignard de Saint-Pries anısına taşa işlenmiş asalet arması.
Üçüncü arma ise bizi Fransız İhtilali’nin ateşli şairlerinden, gazeteci André Chénier’ye götürüyor. Rivayet odur ki André Chénier’nin babası ticaret için İstanbul’a gelir, burada âşık olduğu kadınla evlenir ve sonrasında da Fransız Elçiliği’nin ticaret ataşesi olarak atanır… Chénier Ailesi bu görev sebebiyle St. Pierre Han’ın bugünkü yerinde bulunan ahşap evlerden birinde ikamet eder. Oğulları André de 30 Ekim 1762 yılında, işte o evde dünyaya gelir… Aile 3 yıl sonra Paris’e döner. Bu yolculuk, Andre Chénier’nin 1794’te giyotinde son bulacak hazin öyküsünün başlangıcıdır.
Şairin hatırasının handa mermer bir levhayla ölümsüzleşmesine vesile olan kişi ise Stamboul gazetesinin sahibi ve başyazarı Régis Delbeuf olur. Dönemin ünlü mimarı Alexandre Vallaury tarafından hazırlanan levha, hanın ikinci katındaki odalardan birine yerleştirilir. Üzerinde Fransızca “André Chénier 30 Ekim 1762’de bu evde doğmuştur” ifadelerinin yer aldığı levha, günümüzde de aynı yerde.
St. Pierre Han’ın ikinci katında karşımıza çıkan bir diğer pano, bir bakıma 1894-1931 arasında burada ilk mimarlık ofislerinin bulunduğunu gösteren bir gurur tablosu. İstanbul’un anıtsal yapılarını tasarlayan ünlü mimarları ağırlamasıyla öne çıkan St. Pierre Han, resmî kayıtlara göre 38 yılda 28 mimarlık bürosuna evsahipliği yaptı. Antoine N. Perpignani, Hovsep Aznavur, Marco G. Langas, Edoardo Carlo, Vittorio De Nori ve Giulio Mongeri, yolu handan geçen yıldız mimardan bazıları…
Han, resmî kayıtlara göre
38 yılda 28 mimarlık
bürosuna evsahipliği yaptı.
Levhada adı yazan Antoine
N. Perpignani ve Marco G.
Langas, onlardan yalnızca
ikisi.
Sadece bu isimler bile, onlardan geriye nasıl paha biçilmez bir kent mirasın kaldığının kanıtı: Örneğin Demir Kilise (Bulgar Kilisesi /Sveti Stephan Kilisesi) ve Mısır Apartmanı’nda Hovsep Aznavur’la karşılaşırız. İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Osmanlı Bankası binasında Alexandre Vallaury’yi selamlarız. Maçka Palas, Karaköy Palas, St. Antuan Kilisesi ve İtalyan Sefareti yapılarında Giulio Mongeri’yi anarız.
İstanbul’un çehresini güzelleştirmekle kalmayıp ona adeta ruhunu da veren tüm bu isimler, St. Pierre Han’ın köşe bucağında karşımıza çıkar.
Gelelim St. Pierre Han’ı ayrıcalıklı kılan bir başka önemli ize. Bu mekan aynı zamanda Bank-ı Osmani-i Şahane’nin, yani Osmanlı Bankası’nın ilk kurulduğu yer. 1863’te faaliyete başlayan bankanın handaki varlığı, hem benimsediği modern, Batılı tarzdaki ekonomi modeli hem de hanın bu katında uyguladığı değişiklerle ülkedeki dönüşümün de habercisiydi.
18. yüzyılda iki katlı bir yapı olarak inşa edilen hana, bu dönemde tuğla örgülü üçüncü bir kat eklendi. Bankanın ihtiyaçları doğrultusunda cephelere ve iç mekânlara müdahaleler yapıldı. Bu müdahaleler, malzeme ve işlev açısından da handa kalıcı izler bıraktı… 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’na kadar Fransız ve İngiliz ortaklığında çalışmalarına devam eden Bank-ı Osmani-i Şahane, 1890’da Bankalar Caddesi’nde Alexandre Vallaury’nin imzasını taşıyan yeni Osmanlı Bankası binasına taşındı.
Cumhuriyet döneminde ekonominin merkezi olma özelliğini yitirmeye başlayan Han, giderek tornacı, demirci, elektrikçi gibi işyerleri ve üretim atölyeleri tarafından tercih edilmeye başlandı… Muhteşem Kot atölyesi ise hikayesi ile şüphesiz özel bir yer tutuyor bu dönemde. Atölyeye, markaya, hatta Türkiye’de blucine adını veren veren Muhteşem Kot Bey, Fransa’daki terzilik eğitimi sırasında denim kumaşla tanışıyor ve 1940’lı yıllarda handaki atölyesinde üretime başlıyor. “3 zincir dikişli Amerikan tipi” pantolonlarıyla iç pazardaki talebi karşılayan Muhteşem Kot, ürününün sağlamlığını logo’suna yansıtmıştı: Pantolonu iki ayrı yöne çeken at arabası görseli!
Gelenler-gidenler, açılanlar-kapananlar derken St. Pierre Han günümüze yaklaştıkça daha da yalnızlaştı. Handa bir bir sahne alan farklı iş kolları ve geçmişteki şaşaalı günler sadece fotoğraflarda kaldı. Bugünkü terkedilmiş, harabe görüntü ince ince kazındıkça, hanın hafızasındaki her şeyin, aslında yerli yerinde olduğu da açığa çıkıyor.
St. Pierre Han şu günlerde kapsamlı bir restorasyon planı ile işte bu olağanüstü hafızasını güncelliyor; tekrar görünür-somut bir hâle dönüştürüyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Bahçeşehir Üniversitesi Uğur Eğitim Vakfı’nın ortak projesi, yakın gelecekte bu tarihî hanı bir kültür-sanat ve yaşam durağı olarak kente tekrar kazandıracak. Handa geçici ve kalıcı sergi salonları, kütüphane, atölyeler ve kültürel etkinlik alanlarının yanısıra destekleyici birimler de yer alacak.
İBB Miras yetkilileri, restorasyonuna devam ettikleri diğer tüm tarihî eserlerde olduğu gibi bu süreçte de binayı muhafazaya dayalı “harabe estetiği” yaklaşımıyla koruyacaklarının altını çiziyor. Tüm uygulamalar bu yaklaşımla, alanından uzmanlardan oluşan bir bilim kurulu heyetinin danışmanlığında hayata geçirilecek…
Bu süreçte İBB Miras’ın sosyal medya hesaplarından ulaşılan online başvuru formuyla şantiye turlarına katılmak da mümkün.
Son sakinlerinden Muhteşem Kot
Türkiye’de blucine adını veren Muhteşem Kot Bey’in atölyesi de 1940’lı yıllarda hanın içindeydi.