Türkçeyi iyi kullandığı düşünülen insanlar bile konuşurken zaman zaman bazı hatalar yapar. Bunlardan biri de “atlama” (sesi yutma) diye tanımlanan söyleniş bozukluğu, ünlü ve ünsüz harflerin söyleniş hatalarıdır. Eğer sağlık sorunları yoksa, söyleyiş ve boğumlama kusurları, dil tembelliğinden ve doğru telaffuzu bilememekten kaynaklanabilir.
Boğumlama ya da boğumlanma (artikülasyon) kusurları dediğimiz konuşma bozuklukları, ses organlarında doğuştan gelen bir bozukluk veya sonradan oluşan bazı hastalıklardan kaynaklanabilir. Boğaz ve burundaki et fazlalıkları, küçük dilin ödevini yapamaması, dişlerin seyrek oluşu, üst dudağın kısa ve yukarı doğru çekik oluşu, çenelerin dışarı doğru çıkıklığı veya içeri doğru çekikliği gibi fiziksel özellikler bu duruma örnektir. Doğuştan ileri gelen söyleyiş ve boğumlanma bozuklukları, ancak bu tür engeller ortadan kaldırıldıktan sonra giderilebilir; tıbbi müdahalelerin ardından yapılacak alıştırmalar ile iyi bir sonuç alınabilir.
Kişinin bu tip sağlık sorunları yoksa, söyleyiş ve boğumlama kusurları, dil tembelliğinden ve doğru telaffuzu bilememekten kaynaklanabilir. Boğumlamanın bir başka tanımı da, ünsüz harflerin bir cümlenin başında ve sonunda keskin ve net bir biçimde ve ünlü harflerin de yüksekliğine ve vurgularına dikkat edilerek söylenmesidir. Konuşma terapistlerinin yönlendirmeleri ile bu konuşma kusurları giderilebilir.
Amaliyat (ameliyat), melhem (merhem), herkez (herkes), ratyo (radio), avane (avene), şevkat (şefkat), ahçı (aşçı), şarz (şarj), şemşiye (şemsiye) gibi örneklerde rastladığımız “yuvarlama/aşınma” ve pelteklik (harfleri değiştirme) sorunları, konuşurken birinin ya da birkaçının değiştirilmesi biçiminde ortaya çıkar. Harflerin söylenmesi sırasında dilin aldığı pozisyon üzerinde çalışmalarla bu sorun çözülebilir.
Ses değiştirmenin bir türüne de “pelteklik” denir. Pelteklik, konuşurken bir harfin söylenmemesi durumunda onun yerine farklı bir harf kullanmaktır. Bu durum dilin yeterince eğitilmemesinden, lehçelerin yapısından ya da bazı dillerin etkisinde kalmaktan kaynaklanabilir.
Boğumlanma aygıtının (gırtlak, boğaz, dil, damak, dudak, dişler) tembelliği nedeniyle hecelerin ve sözcüklerin anlaşılmaması “gevşeklik” dediğimiz konuşma kusuruna sebep olur. “Tutukluk” kusuru ise insanın konuşması sırasında bir hece üzerine takılıp o heceyi tekrarlamasıdır.
“R” ünsüzünün küçük dilin titremesiyle, boğazda meydana gelmesi “gılama” dediğimiz konuşma bozukluğuna sebep olurken, “ıslıklama” (tıslama) kusuru ise “s” ünsüzünün şiddetini abartmaktan meydana gelir. Dişlerde yapısal bir bozukluk varsa ve dil, üst dişlerin iç tarafına dayanıp, hava dişlerin arasından sızarsa, bu hata ortaya çıkar. “Kekemelik” ise konuşmanın düzenli bir biçimde sürdürebilmesini bozan duraklama; bazı ses ya da sözcükleri sık sık yineleme ya da bir hecenin uzatarak söylenmesiyle gelişen ve bazı kişilerde sosyal ortamlardan kaçınmaya yol açan, kaygı ve üzüntü konusu bir konuşma bozukluğudur.
Konuşma dilindeki bu kusurlar, şairlerin bilinçli sözcük bozumlarıyla yüreklerimizde kusur olmaktan çıkar. Cemal Süreya’nın “Gazel” şiirinden bir bölümü, hakkını vermeye çalışarak yüksek sesle okuyalım:
“Ben nice gözle nice denizle nice gazelle
Rimle gördüm rimle bildim rimle yaşadım seni
Sen ne iydin güzeldiysen de çirkindiysen de
Kocan ne iydi sonra Niyde ilinden gökyüzleri.
TV kanallarında konuşma bozukluğu
Vatandaşların ayakkapları (Y), Vatandaşların ayakkabıları(D)
Postif düşünceler (Y), Pozitif düşünceler (D)
İşallah efendim (Y), İnşallah efendim (D)
Seçim sonuçlarnın (Y), Seçim sonuçlarının (D)
Ceryan etmekte (Y), Cereyan etmekte (D)
Muaffak olamadı (Y), Muvaffak olamadı (D)
Hakkaten çok ilginç (Y), Hakikaten çok ilginç (D)
Harika yazmışın (Y), Harika yazmışsın (D)