Kasım
sayımız çıktı

ETA ve teröre dayalı mücadelenin sonu

1959’da kurulan ve Bask bögesinin İspanya’dan ayrılmasını savunan ETA, tam 59 yıl sonra geçen Mayıs ayında kendini feshetti. 800’den fazla insanın ölümünden sorumlu örgüt millliyetçi-marksist-maoist çizgiler arasında gidip gelmiş, 2011’de eylemlerini durdurduğunu açıklamıştı.

Euskadi Ta Askatasuna (ETA) – “Bask Ülkesi ve Özgürlük”, İspanyol devletine karşı bağımsızlık için yürüttüğü 59 yıllık mücadeleden sonra kendini feshetme kararı aldı. Fesih, bu dönem zarfında yürüttükleri eylemlerde kullandıkları şiddetin kurbanı olan 800’den fazla insanın ölümüne yol açmış olmaktan ötürü bir özürü de içeriyordu.

31 Temmuz 1959’da Franko rejimine karşı mücadele için kurulan ve Bask bağımsızlık hareketinin bir bileşeni olarak gelişen ETA, böylece 2 Mayıs 2018 itibarıyla tarihe tevdi edildi.

İber Yarımadası’nın ayrıksı bir bölgesi, Pirene’nin iki tarafındaki tarihsel Bask ülkesidir (Euzkadi). İspanya sınırları dahilindeki güney, 19. yüzyılda zengin maden yataklarıyla (kömür, bakır, çinko, demir vd.) yarımadanının en gelişkin sanayi bölgesi haline gelirken geleneksel demografik yapı hızla değişime uğradı. Basklılar da kendilerini İspanya’nın diğer halklarından tamamıyla farklı bir halk olarak tanımlayarak, yokolmamak için özel bir milliyetçilik geliştirdiler. Önceki fiili otonomi dönemlerinin ardından 19. yüzyıl sonundaki merkezileştirmeyle birlikte resmî dil dışında –Bask dili dahil– diğer dillerin yasaklanması da açık bir asimilasyon politikasının ürünüydü.

1892 gibi erken bir tarihte kurulan Partido Nacionalista Vasco (PNV- Bask Milliyetçi Partisi), bağımsızlığı hedefleyen tek parti olarak İspanya İçsavaşı’nı Franko’nun kazanmasına kadar varlığını sürdürdü. Guernica’da simgeleşen içsavaşın yarattığı tahribat, bölgede “ayrılıkçı” eğilimlerin alabildiğine güçlenmesinin de tarihsel zeminini oluşturmuştur.

1950’li yılllarda PNV, Franko rejiminden kurtulmak için bütün stratejisini ABD’yi şartsız destekleme üzerine kurmuştu. Aynı dönemde parti dışında örgütlenen alt sınıflardan gelen genç entelektüellerin oluşturduğu milliyetçiler ise özellikle Cezayir bağımsızlık mücadelesi örneği ile “Üçüncü Dünyacılık”tan esinlenerek farklı bir stratejinin peşine düştüler. Bask ülkesi İspanya’nın sanayi bakımından en gelişkin bölgesi olmasına rağmen, bu yeni kuşak tek çözümün sömürgecilerin şiddetle ülkeden atılmaları olduğunu düşünüyordu.

1959’daki kuruluşundan 1962’deki ilk meclisine kadar geleneksel Bask milliyetçiliğinden (dine saygı ve Bask halkının etnik farklılığı) etkilenmeye devam ettiler ve siyaseten merkezle ilişkinin tamamen kesilmesine yöneldiler. Ülkenin en gelişmiş sanayi bölgesinde bir gerilla stratejisini tercih ettiler. Bask’ın kültürel farklılığının siyaseten diğer bölgelerdeki devrimcilerle ortak birşey yapmaya imkan vermediğinden hareket eden ETA, yine de kendinden önceki milliyetçi akımlardan farklı olarak ırkın biyolojik ve genetik anlayışı yerine, kavmin dilinin ayırdediciliğini öne çıkartmış ve daha “modern bir milliyetçiliğe” geçiş sağlamıştır. 1962’deki ilk meclis“eylem/ baskı/eylem” ilkesini gündemine alır. Buna göre Frankocu rejime karşı yürütülen eylemler rejimin kitlelere baskı uygulamasına yol açacak ve kitleler de panik ve ayaklanmayla buna karşı çıkacaklardı.

Buna karşın ETA kabaca bir “terör örgütü” değildi. Milliyetçiliğin modernleşmesinin yanısıra, dünyadaki yeni tartışmalar da örgütü etkiliyordu. 1965’te “işçici” (uvriyerist) bir yeni akım belirdi ve bu akım Maoizme yöneldi. “Üçüncü dünyacılar”ın lideri bir eylem sırasında yakalanıp 24 yıla mahkûm olup eğilim de büyük bir polis baskısına uğrayınca, ETA’da maoist eğilim hakim oldu. Beşinci meclis (1966-67) artık geleneksel milliyetçilikten tamamen koparak marksizme yöneldi. Milliyetçi ve üçüncü dünyacı görüşler resmen sürse de emek dünyasının sorunları öncelik kazanmaya başladı. Ayrıca ilk kez açıkça “ulusal birlik” yerine, İspanya’daki tüm çalışan sınıfların çıkarı gözetilecekti. Bu da İspanya’nın diğer bölgelerindeki anti-faşist güçlerle işbirliği anlamına geliyordu.

Ancak “üçüncü dünyacılar”ın etkin olduğu yürütme, siyasi bürodaki dört önemli muhalif önderi ihraç etti. Bunlar da önce ETA BERRI’yi kurdular ve birkaç yıl sonra da İspanya ölçeğinde maoist hareketi oluşturudular.

Mart 1967’de delegelerin ezici çoğunluğu yeni bir yönetim seçtiğinde, eskiler örgüttün ayrıldılar. Bu tarihten sonra yeni yönetim bütün riskleri alarak silahlı mücadeleyi başlattı. Siyasi büro 2. Dünya Savaşı’nda Gestapo’nun işbirlikçisi ve San Besatian polis şefi Melitón Manzanas’ın öldürülmesine karar verdi ve suikastin başarıya ulaşmasından sonra bütün İspanya’da olağanüstü hal ilan edildi. Devlet tarafından kör bir baskı uygulandı. Polisin istihbaratı oldukça iyiydi ve ETA’nın beklediği gibi devletin kitlelere karşı uyguladığı baskının ardından bir ayaklanma gelmedi.

İlkbahar 1969’da ETA’ya bağlı olduğu iddiasıyla 400’den fazla insan sorguya çekildi. Aynı yıl boyunca 2.000 tutuklama gerçekleşti.

Bir İspanyol polisinin öldürülmesi ile ilgili Burgos Davası (1970), Bask sorununun kamuoyuna maledilmesinde önemli bir rol oynadı. Bu davada yargılanan ve ölüme mahkûm edilen militanlar, örgüt içindeki güç dengelerini değiştirdi. ETA’daki bölünmeyle, Devrimci Komünist Birlik-Bask’da LKI /Liga Communista Irauzalea) kuruldu.

20 Aralık 1973’te ETA, Franko’nun başbakanı ve onun yerine geçmesi beklenen Amiral Carreo Blanco’ya suikast düzenledi. ETA’nın siyasal vitrini Herri Batasuna’nın popülaritesi arttı ve kitle desteği bakımından PNV’nin ardından bölgenin ikinci partisi haline geldi. Ancak bu eylemden sonra ETA daha da militarist bir yönelişe girdi.

Ogro Operasyonu ETA, 20 Aralık 1973’te en sarsıcı eylemlerinden birini gerçekleştirdi. ‘Ogro Operasyonu’nda Franko’nun başbakanı ve ardından gelecek isim olarak görülen Amiral Carreo Blanco’nun arabasını patlattı. Aracı 20 metre havalandıracak güçteki patlama anı görüntülenebilmişti.

Karanfil Devrimi ve ETA

Portekiz’deki 1974 Karanfil Devrimi’nden sonra, ETA bir kez daha silahlı mücadele ile kitle çalışmasının nasıl uyumlaştırılacağı üzerinde durdu. Franco’nun ölümünden sonra rejim gevşerken ülkede siyaset renklenmiş ve ETA bu yeni döneme uygun bir taktik geliştirememişti.

Devlet katından Bask sorununu çözmeye yönelik ilk ciddi girişim 1982’de hükümeti kuran sosyalist partiden (PSOE) geldi. Bir yandan halkı kazanmak için “açılımlar” hazırlanırken öte yandan ETA’yı çevresiyle birlikte çökertmek için masum insanlar öldürülmeye başlanınca, ETA beklenmediği kadar güçlendi ve silahlı mücadeleye yeni katılımlar oldu (sonraki yargılamalarda hükümet yetkilileri GAL’den ötürü cezalandırıldı). Bu hükümetin ardından gelen muhafazakar yönetim de baskı politikalarını sürdürdü ve kara propagandayla ETA’yı çökerteceğini sandı. 2004’te Madrid’de 200’e yakın insanın ölümüne neden olayın faili olarak ETA’yı gösterdi; ancak El Kaide’nin olayı üstlenmesi bu propagandanın ve politikanın mahiyetini ortaya koydu.

Ülkede daha sonra gelen Zapatero yönetimindeki Sosyalist Parti, silahları bırakma baskısıyla ETA’yı siyasal alana çekmeye çalıştı. İspanya’da özerkliğin alabildiğine genişletmesi, hapisteki ETA militanlarının eylemlere son verme çağrısına zemin hazırladı. ETA, kendi örgütünden, halkından gelen baskılar karşısında geçen yıl silah depolarını teslim etmeye başladı ve nihayet uyguladığı şiddetin kurbanı olanlardan özür dileyerek kendini feshetti. ETA son olarak, sorunun kendileriyle başlamadığını ve kendilerini feshetmeleriyle de bitmediğini belirtti.

ETA tamam, Bask devam 22 Şubat 2018’de ETA liderleri örgüt içinde yapılan ‘tamam mı devam mı’ oylamasının ardından “Politik süreci körüklemek için silahlı çatışma çağını kapatmanın zamanı geldi” açıklamasıyla fesih kararını duyurdu.