Sanayi Devrimi’yle birlikte en önemli enerji kaynağı haline gelen kömür, yer üstünde yaşayanlara daha iyi bir hayat sağlarken, yerin altında kazma sallayan madencilerin payına sefalet ve ölüm düştü.
Milattan önce 1. yüzyılda doğan Amasyalı ünlü coğrafyacı Strabon (ölümü MS 21), Geographica adlı eserinde bugünkü Taşköprü ile Osmancık arasındaki bir madenden söz eder. Günümüz tarihçilerinin arsenik çıkarıldığını düşündüğü madendeki işçiler pazarda satılan tutsaklardı. Koşullar o kadar kötüdür ki, işçiler sürekli ölmekte, bazen çalışacak insan kalmadığı için üretim durmaktadır.
Strabon’dan 2 bin yıl sonra aynı coğrafyada yine madenci ölümlerini konuşuyoruz. Arada tek fark var, bu kez söz konusu olan arsenik değil kömür madeni.
Kömürün tarihi, Sanayi Devrimi tarihinin önemli parçalarından biri. 1769‘da buharlı makinenin icadı, kömürü, demir-çelik üretiminin, demiryollarının ve buharlı gemilerin ana gıdası haline getirmişti.
Yerin üzerindekilere çağ atlatan kömür, yerin altındakilere aynı cömertlikle davranmadı. Madenlerde zorla çalıştırılan köleler ya da geçim derdiyle çalışmak zorunda kalan modern kölelere sefalet, amansız hastalıklar ve korkunç ölümler getirdi. Devletler ve sermayedarlar daha fazla kömür ve kâr hırsıyla yanıp tutuştukça daha çok madenci öldü.
Amansız şartlarda çalışan, birlikte tehlikeler atlatıp canlarını birbirlerine emanet eden madenciler arasında diğer işkollarında olmayan bir dayanışma duygusu gelişti. Bu dayanışma duygusu, madencilerin işçi sınıfının en militan kesimlerinden biri olmasına yol açtı.
“Kara Tarih” adlı dosyamızda, dünya kömür madenleri tarihinin önemli olaylarını aktardığımız bir kronoloji hazırladık. Bunun ardından Türkiye’de taşkömürünün bulunduğu 19. yüzyılın ilk yarısından bugüne kadarki sürecin öyküsünü okuyabilirsiniz.