1970’in son günlerinde Rock’n Roll’un Kralı Elvis Presley ve ABD Başkanı Richard Nixon tuhaf bir talep nedeniyle Beyaz Saray’da bir araya gelmişti. Hikâyenin aslı #tarih’te, parodisi beyazperdede.
Aralık 1970, Memphis, ABD. Elvis Presley yılbaşı hediyeleri için 100 bin dolardan fazla harcamış, babası Vernon ve karısı Priscilla’yı çileden çıkarmıştı. 32 tabanca ve 10 Mercedes de neyin nesiydi? Sıtkı sıyrılan Elvis soluğu havaalanında almış ve ilk uçakla Washington’a uçmuştu. Yanında meşhur polis rozeti koleksiyonu, aklında ise bir planı vardı. Birkaç saat sonra planı erteleyip Los Angeles’a gitmeye karar verdi.
Los Angeles’taki malikanesinde hayranlıkla rozetlerini incelerken Elvis bir tek şey düşünüyordu: Narkotik ve Tehlikeli Uyuşturucular Bürosu resmî rozeti bu koleksiyona ne kadar da yakışırdı… Priscilla Presley kocasının bu takıntısını Elvis and Me adlı biyografisinde şöyle anlatıyor: “Elvis için narkotik rozeti sınırsız güç demekti. İstediği ülkeye tabancaları ve binbir çeşit uyuşturucusuyla elini kolunu sallayarak girebileceğini hayal ediyordu.”
Los Angeles’a vardıktan bir gün sonra Elvis, tekrar Washington’a uçmaya karar verdi. Uçakta dönemin başkanı Nixon’a bir mektup yazdı. Mektupta kısaca, “başkanını ve Amerika’yı çok sevdiği, güzel ülkesinin uyuşturucu, hippiler, komünistler gibi tehlikelerle karşı karşıya olduğu, kendisinin uyuşturucular üzerine çok derin araştırmalar yaptığı, eğer gizli ajan olursa vatanını koruyabileceği, herhangi bir unvana gerek olmadığı, sadece ajan rozetinin yeterli olduğu” yazılıydı. Vatan aşığı Elvis “Jon Burrows” takma adıyla kaldığı otelin adını da ekleyerek mektubu sabahın 6 buçuğunda Beyaz Saray’ın danışmasına bıraktı. Mektup bir-iki saat içinde başkanın asistanı Egil “Bud” Krogh’a iletilmişti. Krogh Elvis’e hayrandı. Dahası Batı dünyasının lideri ile Rock’n Roll’un Kralı’nın bir araya gelmesi müthiş bir fırsattı. Krogh vakit kaybetmeden randevuyu organize etti, oteli aradı ve kendilerini beklediklerini haber verdi. Elvis mor kadifelerini çekti, altın kemerini taktı ve başkana hediye etmek üzere, silah koleksiyonunun nadir parçalarından olan 45’lik Colt’u da yanına alarak yola çıktı.
Asistanı ve korumasıyla Beyaz Saray’a varan Elvis, Başkan’la görüşmek üzere Oval Ofis’e alındı. Krogh Elvis’in Oval Ofis’e girerken tedirgin göründüğünü, ancak kısa sürede havaya girdiğini söylüyor. Bir süre sonra Elvis rozet koleksiyonunu çıkarmış ve Nixon’la koleksiyon üzerine laflamışlar. O günlerde Nixon ‘gizli kayıt’ paranoyasına henüz kapılmamış, sarayın dört bir yanına kayıt cihazları yerleştirmemişti. Dolayısıyla Nixon ve Elvis’in o gün ne konuştuklarını tam olarak bilemiyoruz. Sadece Krogh’un tuttuğu kısa notlar var: “Elvis Beatles’ın Amerikan ruhuna aykırı olduğunu söyledi, Nixon da uyuşturucu kullanan herkesin Amerika’nın düşmanı olduğunu belirtti.”
Bu sohbetin ardından Elvis’in meşhur cümlesi gelmiş: “Ben sizin tarafınızdayım.” Kral uyuşturucu kültürü ve komünizmin beyin yıkama metodları üzerine çok çalıştığını yineleyerek kendisine Narkotik ve Tehlikeli Uyuşturucular Bürosu resmî rozeti verildiği takdirde vatanı için mücadele edeceğini belirtmiş. Nixon Krogh’a “Yapabilir miyiz?” diye sormuş ve Krogh da yapabileceklerini söylemiş. Sonraki sahneyi Krogh hiç unutamadığını söylüyor; Elvis son derece samimi bir hareketle kolunu, Amerika’nın gelmiş geçmiş en ciddi başkanlarından Nixon’ın boynuna dolamış ve sıkıca sarılmış. Elvis’e rozeti o gün, yani 21 Aralık 1970’te öğle yemeğinde takdim ediliyor, böylece Elvis bir tür gizli ajan oluyor. Kendisinin ricası üzerine olay gizli tutulmuş; bir sene sonra gazeteci Jack Anderson “Presley’e narkotik büro rozeti verildi” başlığıyla haber yaptıysa da kimse ilgilenmemiş. Elvis’in o dönem saraya birtakım “vatan sağolsun projeleri” sunduğu biliniyor, fakat hepsi deli saçmasından ibaret. Zaten 1972’de Watergate Skandalı patlıyor, Nixon 1974’te istifa ediyor, 1977’de ise Elvis aşırı doza bağlı kalp krizinden ölüyor.
Senelerce hakkında konuşulmayan, adeta üzerine örtü çekilen bu tarihî ve tuhaf buluşma artık sinemaya intikal etmiş durumda. Yönetmenliğini Liza Johnson’ın yaptığı film daha çok bir parodi. Hollywood’un gerçek ve ilginç bir hikâye bulduğunda mümkün mertebe suyunu çıkarma geleneğini hakkıyla yerine getiriyor. Zaten yapımcılar olaydan sadece ‘esinlenildiğini’ de inkâr etmiyor. Filmin kadrosu ise başarılı. House of Cards dizisinde de bir ABD Başkanı’nı oynayan Kevin Spacey Nixon’ı, “General Zod” olarak tanıdığımız Michael Shannon ise Elvis’i canlandırıyor.