Amasya sınırları içindeki Oluz Höyük, tarihi MÖ 5000’e kadar uzanan ve zaman içerisinde üstüste 10 kentin kurulduğu benzersiz bir arkeolojik alan. Bölgede açığa çıkarılan ve büyük ihtimalle Celalî isyanları dönemine (16.-17. yüzyıl) tarihlenen çukurdaki 2 yetişkin ve 1 çocuk iskeleti, bunların katledildikten sonra gömüldüklerini kanıtlıyor. Yaklaşık 60 bin kişinin ölümünden sorumlu Kuyucu Murad Paşa, “yaşa-başa bakmamasıyla” kayıtlara geçmişti.
Arkeolojik bulgular temelinde, bilinebilen tarihi günümüzden yaklaşık 3500 yıl önceye uzanan Amasya’nın kimler tarafından ve hangi tarihte kurulduğu bugüne dek saptanamamıştır. Kent merkezinin aksine, Amasya ili sınırlarının kapladığı alan içinde büyüklü-küçüklü çok sayıdaki höyüklerle karakterize olan Öntarih yani Protohistorik Dönem (MÖ 5000- 2000) yerleşimleri bulunmaktadır. Bu yerleşmelerden biri olan Oluz Höyük, Amasya’daki ilk çokdisiplinli sistematik arkeolojik kazıların başladığı ve devam etmekte olduğu antik yerleşme olarak dikkati çekmektedir. 10 yapı katından oluşan, yani üstüste 10 kentin kurulmuş olduğu Oluz Höyük, dünyanın bilinen ilk ateşgedesinin ortaya çıktığı Pers tabakasının yanısıra Hitit, Frig ve Hellenistik dönemleri ile de tanınmaktadır.
Anadolu protohistoryası için önemli bulgular sunan Oluz Höyük aynı zamanda Türkiye Türklerinin atalarını oluşturan ve Malazgirt Savaşı’ndan yaklaşık 100 yıl önce Anadolu’ya sızan erken Türklerin yani ilk Oğuz/Türkmen boylarının mezarlarını da günümüze kadar saklamıştır. Anadolu’da 11. yüzyıldan itibaren hızlı bir şekilde gelişen öncü Türk akınlarının varlığı Ortaçağ tarihsel kaynaklarından iyi bir şekilde bilinmektedir. İlerleyen süreçte sözkonusu akınların Anadolu’yu fetih hareketine dönüşmesi ise kültürel ve siyasi değişikliklere yolaçmıştır.
Oluz Höyük mezarlığının Türk arkeolojisi ve tarihine yaptığı en önemli katkı, erken Türk göçlerinin 11. yüzyıl değil, 10. yüzyılda başlamış olduğunu kanıtlamasıdır. Buna ek olarak, Anadolu bütününde Türk varlığı ilk defa arkeolojik ve tarihi kaynakların birlikte değerlendirilmesi ile bilimsel açıdan belgelendirilmiş ve 10. yüzyıl gibi erken bir tarihe taşınabilmiştir. Bu bağlamda Kuzey-Orta Anadolu’da öncü Türk grupların 10. yüzyılın başlarından itibaren dağınık da olsa görünmeye başladığı kanıtlanmıştır.
Oluz Höyük’te düzenli oluşturulmuş mezarların yanısıra değişik özellikli gömüler de açığa çıkarılmıştır. 2011 dönemi çalışmaları sırasında, MÖ 450-400’e tarihlenen Pers (Akhaimenid) Dönemi yapılarını tahrip ederek açılmış bir çukurda 3 insan iskeletine rastlanmıştı. Çukura gelişigüzel atılmış iskeletlerin ilk bakışta 2 yetişkin ile 1 çocuğa ait oldukları anlaşılıyordu. Yetişkinler çukurun doğu kenarında arka arkaya karın üstü uzanır pozisyondaydı. Öndeki yetişkinin başının anormal biçimde geriye doğru kıvrılmış olması, boynunun kırılarak ya da belli oranda kesilerek çukura atılmış olduğuna işaret ediyordu. Antropologların ilk gözlemleri çukurdaki iskeletlerin 30-35 yaşlarındaki bir kadın ve bir erkeğe ait olduğuna işaret ediyordu.
Çukurun güney kenarında uzanan ve belden aşağısı noksan olan çocuk iskeleti de ilginç detaylara sahipti. Çukurun biçiminden, bireylerin yatış şekillerinden ve çoklu gömüden dolayı buradaki faaliyetin bir mezar uygulaması olmadığı anlaşılmaktadır. Çukurda saptanan 3 birey, çok büyük olasılıkla öldürüldükten sonra o dönemde bir mezarlık alanı olan ve ıssız bir yerde bulunan Oluz Höyük’te büyük ve derin bir çukura gömülmüştü.
Oluz Höyük erken dönem Türk mezarlığı 11. yüzyılın başlarında oluşmaya başlamış ve devam eden süreçte yapılan gömülerle çok büyük olasılıkla 15.-16. yüzyıllara kadar kullanılmaya devam etmişti. Çukurda iskeletler dışında herhangi bir buluntu olmaması, bireylerin ne zaman gömüldüğünü anlamamızı zorlaştırmaktadır. Sözkonusu gömü faaliyeti çok büyük olasılıkla Oluz Höyük’teki mezarlığın kullanılmaya devam ettiği bir süreçte, Osmanlı Dönemi’nde yapılmış olmalıdır.
Osmanlı geçmişine baktığımızda, 15. yüzyıl ile 16. yüzyılın ilk yarısında Amasya’nın imparatorluğun en gelişmiş birkaç kentinden biri olduğunu görüyoruz. Ancak 16. yüzyılın ikinci yarısından sonra başlayan Celalî İsyanları (Büyük Kaçgunluk) ile bu sürecin bir devamı olarak 17. yüzyılın başlarına kadar devam eden karışıklıklar; Amasya’ya hem sosyo-ekonomik hem de imar faaliyetleri açısından büyük zararlar vermiştir. Karayazıcı ile onun önemli adamlarından biri olan Deli Zülfikar’ın saldırıları Amasya kent merkezi ile yakın çevresinde büyük yıkımlara neden olmuş, Celalîler 1602’de şehirde tam kontrolü sağlamışlardı. Bu süreç 1608’de Kuyucu Murad Paşa’nın şehri tekrar Osmanlı İmparatorluğu’na katmasıyla son bulmuştur. Kuyucu Murad Paşa, Celâlî ayaklanmalarına karışan isyancılara çok sert davranması ile tanınan bir devlet adamıdır. Anadolu’da öldürttüğü kişi sayısının 60 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Evliya Çelebi, Celalî İsyanları’na katılan asilerin sorguya çekildiğini anlatırken, masum bir çocuğun köyünde kıtlık olduğu için babasıyla birlikte bu harekete karıştığını belirtmektedir. “Kuyucu” lakabını Celalî isyancılarını ve onların destekçilerini ölü ve diri derin kuyulara gömdürdüğü için almış olan Murad Paşa bu çocuğu da boğdurtmak istemiş, fakat Yeniçeriler bu emri yerine getirmemiştir. Kuyucu Murad Paşa “belki bu çocuk büyüdüğü zaman asi olur” diyerek çocuğu kendi eliyle boğmuştur. Bu anekdot, Kuyucu Murad Paşa’nın yaşa-başa bakmadan, erkek-kadın, Celâlî ayaklanmalarına destek veren herkesi yoketmeyi amaç edinmiş olduğuna işaret etmektedir.
Oluz Höyük Türk Mezarlığı’nda saptanmış olan çukur içindeki 3 iskeletin ne zaman gömüldüğü konusu şimdilik belirsizdir. Buna karşın Pers yapılarını tahrip ederek açılan bir çukura gömülmüş olmaları ve mezarlığın sınırları içinde bulunmaları, iskeletlerin Osmanlı dönemine tarihlenebileceğine işaret etmektedir. Kuyucu Murad Paşa’nın Amasya ve Çorum ile yakın çevrelerinde Celalî isyancıları ile savaştığı bilinmektedir. Sözkonusu savaşların Amasya ve Çorum arasındaki bir bölgede yer alan Oluz Höyük’ün yakın civarında da gerçekleşmiş olması çok büyük ihtimaldir. Bu bağlamda Oluz Höyük Erken Türk Mezarlığı’nda ortaya çıkarılmış iskeletlerin düşük bir olasılıkla da olsa Celalî ayaklanmaları sırasında Kuyucu Murad Paşa’nın döneminde katledilmiş yöre sakinleri olabilecekleri düşünülebilir. Böyle değilse bile, Celalî ayaklanmaları sırasında uygulanan bir öldürme ve gömme yönteminin toplum hafızasında yaşayarak sonraki dönemlere taşınmış olması akla yatkın gelmektedir.
Kuyucu Murad Paşa bugün Vezneciler semtinde bulunan ve kendi adıyla anılan medreseye bitişik bir türbede yatmaktadır. Aynı türbede Abaza Mehmed Paşa adlı bir Osmanlı devlet adamı daha gömülüdür. Abaza Mehmed Paşa, Canbulatoğlu Ali Paşa’nın başlattığı Celalî ayaklanmasında onun yanında yer almış, 1607’de Amuk Ovası’nda Kuyucu Murad Paşa’nın ordusuna yenilerek esir düşmüştür. Yeniçeri ağası Halil Paşa’nın araya girmesi sonucu ölüm cezasından kurtulmuş ve Osmanlı hizmetine girmiştir.
Önceleri karşılıklı savaşan, sonrasında ise birlikte Osmanlılara hizmet eden 2 komutan bugün yanyana yatmaktadır.