Kasım
sayımız çıktı

Kuyucu Murad Paşa’nın acılarla dolu arkeolojisi

Amasya sınırları içindeki Oluz Höyük, tarihi MÖ 5000’e kadar uzanan ve zaman içerisinde üstüste 10 kentin kurulduğu benzersiz bir arkeolojik alan. Bölgede açığa çıkarılan ve büyük ihtimalle Celalî isyanları dönemine (16.-17. yüzyıl) tarihlenen çukurdaki 2 yetişkin ve 1 çocuk iskeleti, bunların katledildikten sonra gömüldüklerini kanıtlıyor. Yaklaşık 60 bin kişinin ölümünden sorumlu Kuyucu Murad Paşa, “yaşa-başa bakmamasıyla” kayıtlara geçmişti.

Arkeolojik bulgular te­melinde, bilinebilen ta­rihi günümüzden yak­laşık 3500 yıl önceye uzanan Amasya’nın kimler tarafın­dan ve hangi tarihte kuruldu­ğu bugüne dek saptanamamış­tır. Kent merkezinin aksine, Amasya ili sınırlarının kapladı­ğı alan içinde büyüklü-küçüklü çok sayıdaki höyüklerle karak­terize olan Öntarih yani Pro­tohistorik Dönem (MÖ 5000- 2000) yerleşimleri bulunmak­tadır. Bu yerleşmelerden biri olan Oluz Höyük, Amasya’da­ki ilk çokdisiplinli sistematik arkeolojik kazıların başladı­ğı ve devam etmekte olduğu antik yerleşme olarak dikkati çekmektedir. 10 yapı katından oluşan, yani üstüste 10 kentin kurulmuş olduğu Oluz Höyük, dünyanın bilinen ilk ateşgede­sinin ortaya çıktığı Pers taba­kasının yanısıra Hitit, Frig ve Hellenistik dönemleri ile de ta­nınmaktadır.

Anadolu protohistorya­sı için önemli bulgular sunan Oluz Höyük aynı zamanda Tür­kiye Türklerinin atalarını oluş­turan ve Malazgirt Savaşı’ndan yaklaşık 100 yıl önce Anado­lu’ya sızan erken Türklerin ya­ni ilk Oğuz/Türkmen boyları­nın mezarlarını da günümüze kadar saklamıştır. Anadolu’da 11. yüzyıldan itibaren hızlı bir şekilde gelişen öncü Türk akın­larının varlığı Ortaçağ tarihsel kaynaklarından iyi bir şekilde bilinmektedir. İlerleyen süreç­te sözkonusu akınların Anado­lu’yu fetih hareketine dönüş­mesi ise kültürel ve siyasi deği­şikliklere yolaçmıştır.

Oluz Höyük mezarlığının Türk arkeolojisi ve tarihine yaptığı en önemli katkı, erken Türk göçlerinin 11. yüzyıl değil, 10. yüzyılda başlamış olduğunu kanıtlamasıdır. Buna ek olarak, Anadolu bütününde Türk var­lığı ilk defa arkeolojik ve tarihi kaynakların birlikte değerlen­dirilmesi ile bilimsel açıdan belgelendirilmiş ve 10. yüzyıl gibi erken bir tarihe taşınabil­miştir. Bu bağlamda Kuzey-Or­ta Anadolu’da öncü Türk grup­ların 10. yüzyılın başlarından itibaren dağınık da olsa görün­meye başladığı kanıtlanmıştır.

Oluz Höyük’te düzenli oluşturulmuş mezarların ya­nısıra değişik özellikli gömü­ler de açığa çıkarılmıştır. 2011 dönemi çalışmaları sırasında, MÖ 450-400’e tarihlenen Pers (Akhaimenid) Dönemi yapı­larını tahrip ederek açılmış bir çukurda 3 insan iskeletine rastlanmıştı. Çukura gelişigü­zel atılmış iskeletlerin ilk ba­kışta 2 yetişkin ile 1 çocuğa ait oldukları anlaşılıyordu. Yetiş­kinler çukurun doğu kenarında arka arkaya karın üstü uzanır pozisyondaydı. Öndeki yetişki­nin başının anormal biçimde geriye doğru kıvrılmış olması, boynunun kırılarak ya da belli oranda kesilerek çukura atıl­mış olduğuna işaret ediyordu. Antropologların ilk gözlemle­ri çukurdaki iskeletlerin 30-35 yaşlarındaki bir kadın ve bir erkeğe ait olduğuna işaret edi­yordu.

Çukurun güney kenarın­da uzanan ve belden aşağısı noksan olan çocuk iskeleti de ilginç detaylara sahipti. Çu­kurun biçiminden, bireylerin yatış şekillerinden ve çoklu gö­müden dolayı buradaki faaliye­tin bir mezar uygulaması olma­dığı anlaşılmaktadır. Çukurda saptanan 3 birey, çok büyük olasılıkla öldürüldükten sonra o dönemde bir mezarlık alanı olan ve ıssız bir yerde bulunan Oluz Höyük’te büyük ve derin bir çukura gömülmüştü.

Oluz Höyük erken dönem Türk mezarlığı 11. yüzyılın baş­larında oluşmaya başlamış ve devam eden süreçte yapılan gömülerle çok büyük olasılıkla 15.-16. yüzyıllara kadar kulla­nılmaya devam etmişti. Çukur­da iskeletler dışında herhangi bir buluntu olmaması, birey­lerin ne zaman gömüldüğünü anlamamızı zorlaştırmakta­dır. Sözkonusu gömü faaliyeti çok büyük olasılıkla Oluz Hö­yük’teki mezarlığın kullanıl­maya devam ettiği bir süreçte, Osmanlı Dönemi’nde yapılmış olmalıdır.

İskeletlerin hikayesini dinlemek Oluz Höyük Türk Mezarlığı’nda saptanmış olan çukur içindeki 3 iskeletin, 2 yetişkin ve 1 çocuğa ait olduğu düşünülüyor. Yetişkinin başının anormal şekilde geriye kıvrılması, boynunun kırılmış ya da kesilmiş olabileceği ihtimalini akla getiriyor.

Osmanlı geçmişine baktı­ğımızda, 15. yüzyıl ile 16. yüz­yılın ilk yarısında Amasya’nın imparatorluğun en gelişmiş birkaç kentinden biri olduğu­nu görüyoruz. Ancak 16. yüz­yılın ikinci yarısından sonra başlayan Celalî İsyanları (Bü­yük Kaçgunluk) ile bu sürecin bir devamı olarak 17. yüzyılın başlarına kadar devam eden karışıklıklar; Amasya’ya hem sosyo-ekonomik hem de imar faaliyetleri açısından büyük zararlar vermiştir. Karayazıcı ile onun önemli adamlarından biri olan Deli Zülfikar’ın sal­dırıları Amasya kent merkezi ile yakın çevresinde büyük yı­kımlara neden olmuş, Celalîler 1602’de şehirde tam kontrolü sağlamışlardı. Bu süreç 1608’de Kuyucu Murad Paşa’nın şehri tekrar Osmanlı İmparatorlu­ğu’na katmasıyla son bulmuş­tur. Kuyucu Murad Paşa, Celâlî ayaklanmalarına karışan is­yancılara çok sert davranması ile tanınan bir devlet adamıdır. Anadolu’da öldürttüğü kişi sa­yısının 60 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Evliya Çelebi, Celalî İsyan­ları’na katılan asilerin sorguya çekildiğini anlatırken, masum bir çocuğun köyünde kıtlık ol­duğu için babasıyla birlikte bu harekete karıştığını belirt­mektedir. “Kuyucu” lakabını Celalî isyancılarını ve onların destekçilerini ölü ve diri derin kuyulara gömdürdüğü için al­mış olan Murad Paşa bu çocu­ğu da boğdurtmak istemiş, fa­kat Yeniçeriler bu emri yerine getirmemiştir. Kuyucu Murad Paşa “belki bu çocuk büyüdü­ğü zaman asi olur” diyerek ço­cuğu kendi eliyle boğmuştur. Bu anekdot, Kuyucu Murad Paşa’nın yaşa-başa bakmadan, erkek-kadın, Celâlî ayaklanma­larına destek veren herkesi yo­ketmeyi amaç edinmiş olduğu­na işaret etmektedir.

Ölümde yanyana Kuyucu Mehmed Paşa’nın türbesi, İstanbul Vezneciler’de (üstte). Aynı türbede Osmanlı hizmetine girmeden önce Paşa’nın karşısında savaşan Canbulatlıoğlu Ali Paşa da yatıyor (altta).

Oluz Höyük Türk Mezar­lığı’nda saptanmış olan çukur içindeki 3 iskeletin ne zaman gömüldüğü konusu şimdilik belirsizdir. Buna karşın Pers yapılarını tahrip ederek açılan bir çukura gömülmüş olmala­rı ve mezarlığın sınırları içinde bulunmaları, iskeletlerin Os­manlı dönemine tarihlenebile­ceğine işaret etmektedir. Ku­yucu Murad Paşa’nın Amasya ve Çorum ile yakın çevrelerin­de Celalî isyancıları ile savaş­tığı bilinmektedir. Sözkonusu savaşların Amasya ve Çorum arasındaki bir bölgede yer alan Oluz Höyük’ün yakın civarın­da da gerçekleşmiş olması çok büyük ihtimaldir. Bu bağlamda Oluz Höyük Erken Türk Me­zarlığı’nda ortaya çıkarılmış iskeletlerin düşük bir olasılık­la da olsa Celalî ayaklanma­ları sırasında Kuyucu Murad Paşa’nın döneminde katledil­miş yöre sakinleri olabilecekle­ri düşünülebilir. Böyle değilse bile, Celalî ayaklanmaları sıra­sında uygulanan bir öldürme ve gömme yönteminin toplum hafızasında yaşayarak sonraki dönemlere taşınmış olması ak­la yatkın gelmektedir.

Kuyucu Murad Paşa bugün Vezneciler semtinde bulunan ve kendi adıyla anılan med­reseye bitişik bir türbede yat­maktadır. Aynı türbede Abaza Mehmed Paşa adlı bir Osman­lı devlet adamı daha gömü­lüdür. Abaza Mehmed Pa­şa, Canbulatoğlu Ali Paşa’nın başlattığı Celalî ayaklanma­sında onun yanında yer almış, 1607’de Amuk Ovası’nda Ku­yucu Murad Paşa’nın ordusu­na yenilerek esir düşmüştür. Yeniçeri ağası Halil Paşa’nın araya girmesi sonucu ölüm cezasından kurtulmuş ve Os­manlı hizmetine girmiştir.

Önceleri karşılıklı sava­şan, sonrasında ise birlikte Osmanlılara hizmet eden 2 komutan bugün yanyana yatmaktadır.