Kasım
sayımız çıktı

Baalbek’te bir otel, bir tuğra, bir tarih…

Antik dönemden bu yana bir dizi yerleşime, tarihî hadiseye ve esere ev sahipliği yapan ünlü Baalbek şehri, yakın geçmişe dair de birçok hatırayı barındırıyor. 1874’te açılan ve aralarında Mustafa Kemal’in de bulunduğu birçok ünlüyü ağırlayan Palmyra Otel’de II. Abdülhamid’in yaptırdığı plaketlerin özel bir yeri var.

Lübnan’ın başkenti Beyrut’un 85 kilometre kuzeydoğusundaki Baalbek antik şehri, dünya kültür mirasının en önemli anıtlarından birini barındırıyor. Anti-Lübnan Dağları’nın eteklerindeki Bekaa vadisinin zengin toprakları üzerindeki bu yerleşimin tarihi neolitik döneme kadar uzanıyor.

Bugün görülebilen etkileyici kalıntıların çoğu Roma imparatorluk döneminden kalan tapınaklar. Yanyana inşa edilmiş Jupiter, Venüs ve Baküs tapınaklarının boyutları, mimarisi ve etkileyici süslemeleri bu yerleşimin Antik Çağ’da ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatıyor.

Roma, Bizans, Arap ve Memlûk egemenliğinde kalan Baalbek, 1517’de Osmanlı egemenliğine girdi ve 1918’e kadar ‘Osmanlı Lübnanı’nın bir parçası olarak kaldı. 18. yüzyıldan itibaren Batılı gezginlerin ziyaret etmeye başladıkları bu antik yerleşim, 19. yüzyılın sonlarına doğru ünlü ziyaretçileri ağırladı. Beyrut limanına gelenler 1895’de açılan Beyrut-Şam demiryolunun Zahle istasyonunda iniyorlar ve at üzerinde Baalbek’e ulaşıyorlardı. 1902’de açılan Rayak-Humus demiryolu Baalbek’e trenle ulaşımı sağladı.

Şarap tapınağı Baküs’ün Tapınağı’nın inşası, 2. yüzyılın sonları ile 3. yüzyılın başlarında tamamlandı. Roma Heliopolis’inde (bugün Lübnan’ın Baalbek kentinde) bulunan tapınak ismini, Roma şarap tanrısı Baküs’ten almıştı.

Şehrin antik tapınaklara bakan ilk modern oteli Palmyra Otel, 1874’te İstanbul’lu Rum bir işadamı tarafından açıldı. Zamanının bu en lüks otelinde krallar, devlet başkanları, dünyaca ünlü sanatçılar ağırlandı. 30 Eylül 1918 tarihinde İngiliz taarruzu karşısında direnerek düzenli olarak çekilmeye çalışan Osmanlı 7. Ordusu Komutanı Mustafa Kemal Paşa Baalbek’e gelerek bu otelde 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ile savunma planlarını görüştü.

Bugün Palmyra Otel’de zaman durmuş sanki. Herşey geçen yüzyıldan kalmış gibi. Bakımsız eski odalar ve eşyalar bir dönemin görkemini, stilini yansıtıyor. Bize oteli gezdiren yaşlı görevli Ahmet Kassab 1954’den beri burada çalışıyormuş. Bütün ömrü bu otelde geçmiş. Görkemli zamanlarına ve içsavaştaki çöküşe tanık olmuş. Herşeye rağmen bu otel hiç kapanmamış.

Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm, Almanya’nın ‘Osmanlı Ortadoğusu’na açılma planları çerçevesinde Beyrut, Kudüs ve Şam’a 1898’de bir gezi yaptı. Eşi Kraliçe Augusta Victoria ile birlikte 1898’in 10 Kasım günü Baalbek’e geldiler ve Palmyra Otel’de kaldılar. 11 Kasım günü, padişah II. Abdülhamid’in bu ziyaret anısına yaptırdığı mermer plaketlerin Baalbek Baküs Tapınağı’na asılması törenine katıldılar. Biri Almanca, öbürü Türkçe olan plaketlerde Kaiser Wilhelm’in monogramı ve II. Abdülhamid’in tuğrası bulunuyordu ve üzerlerinde şu yazıyordu:

Hükümdarların hanı Palmyra Otel’de Alman imparatoru II. Wilhelm’den, eşi Kraliçe Augusta Victoria’ya, Birinci Dünya Savaşı’nda İngiliz Ordusu Komutanı Allenby’den, direniş hattını görüşmek için buluşan Ali Fuat ve Mustafa Kemal Paşalara kadar birçok devlet adamı ve subay kaldı.

“Osmanlıların İmparatoru Sultan II. Abdülhamid’den, asil dostu Alman İmparatoru ve Prusya Kralı II. Wilhelm ve İmparatoriçe Augusta Victoria’ya, karşılıklı sarsılmaz dostlukları ve emperyal majestelerinin Baalbek ziyaretlerinin anısına. 10 Kasım 1898”.

Aynı yıl 1. Dünya Savaşı bittiğinde burayı ziyaret eden İngiliz Ordusu Komutanı General Allenby, bu plaketlerin tapınak duvarından kaldırılmasını emretti. Mermerlerdeki isimler silindi ve plaketler söküldü. Palmyra Otel’in o zamanki sahibi Michel Alouf, bu plaketleri aldı ve otelinde sakladı. Bunları Almanya’nın Lübnan Büyükelçisi Hans Christian Lankes 1970’lerin başında otelde buldu ve restore edilip tekrar aynı yere takılmalarını sağladı.

Yükseliş ve düşüş Bugün Palmyra Otel eski şanına ve prestijine sahip değil; otelin odalarında zaman adeta 100 sene önce dondurulmuş gibi.