Kasım
sayımız çıktı

Sahne-i siyasette değişen pek bir şey yok

Gazeteci Mehmet Ubeydullah Efendi hem çok sayıda gazete çıkarmış hem sürgüne yollanmış; sonrasında siyasete atılmış bir gazeteci, yazar ve siyasetçi. 1912 “sopalı seçimleri”nde İttihad ve Terakki’yi desteklemek amacıyla kaleme aldığı “Kime Rey Verelim” adlı risalesinde, bugünkü politikacılardan sıklıkla duymaya alışkın olduğumuz bir yaklaşım sergiliyor.

Mehmet Ubeydullah Efendi (10 Ocak 1858-11 Ağustos 1937) renkli, ünlü bir gazeteci ve siyaset adamıdır. Hatipoğulları sülalesinden Hoca Şakir Efendi isimli bir zatın oğludur. Hayatının ilk yılları İzmir’de geçen Ubeydullah Efendi medresede eğitim gördü ve diploma aldı. Gazetecilik mesleğine intisab etti. Haver isimli bir gazete çıkardı. Paris’te bulundu. II. Abdülhamid hakkında hakarette bulunduğundan 13 ay hapse mahkum oldu.

Ubeydullah Efendi, 1908 Aydın Milletvekili

1893’te İstanbul’a döndü ve yine aynı yıl Chicago Sergisi’ne gitti. ABD ve İngiltere’de yaşadı. Paris, Sofya ve Filibe’den geçerek 1899’da tekrar İstanbul’a döndü. Taif’e sürgün edildi. 1908’de Berlin’e gitti. Aynı yıl Aydın’dan Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na katıldı.

1909’da el-Arab isimli gazeteyi neşretti. 1910’da medreselerin düzenlenmesi tartışmalarına katılıp Islah-ı Medaris-i Kadime isimli bir eser yayımladı.

1912’de yapılan seçimlerden önce Kime Rey Verelim isimli adlı risaleyi yayımladı. “Sopalı Seçimler” olarak bilinen 1912 yılı seçimlerinde İçel milletvekili oldu. Çok kısa ömürlü meclisin kendini feshetmesinden sonra tekrar 1914’te İzmir milletvekili olarak üçüncü kez meclise girdi. Malta sürgünleri arasında yeralan Ubeydullah Efendi, iki yıllık bu sürgün hayatından sonra İstanbul’a döndü ve konferanslar verdi.

1925’te Resimli Gazete’de ABD’deki anılarını yayımladı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Beyoğlu nikah memurluğu da yapan Ubeydullah Efendi, 1931 ve 1935’te iki kez TBMM’de Beyazıt milletvekili seçilmiş ve 1937’de ölmüştür. Hiç evlenmeyen Ubeydullah Efendi, Zincirlikuyu Mezarlığı’nda şair Abdülhak Hamit Tarhan’ın mezarının yanında gömülüdür.

Ubeydullah Efendi’nin 1912 seçimlerinde İttihad ve Terakki’yi desteklemek amacıyla kaleme aldığı Kime Rey Verelim: İttihat ve Terakki – Hürriyet ve İtilaf, Hangisi İyi? (İstanbul, 1338/1912, Matbaa-i Hayriye ve Şürekâsı) başlıklı kitapçığını, sülalesinin lakabı ile birlikte “Hatip-zâde Ayetullah” şeklinde imzalayan Ubeydullah Efendi, bu kitapçıkta Osmanlı seçmenlerini İttihad ve Terakki’ye oy vermeleri konusunda iknaya çalışır.

Ubeydullah Efendi‘nin yaşlılık dönemi

Kitabın ilk sayfalarında Ubeydullah Efendi, bugün 2019’da yılında da duymaya devam ettiğimiz bir söylem ile konuya girmektedir:

“Ey büyük Türk milletinin temiz ve saf kalpli evlatları! Burada size söylemek, biraz sizinle dertleşmek istiyorum. Çünkü millet, memleket tehlikeli dakikalar geçiriyor. Bir taraftan İtalya, hain, belalı ve alçak bir düşman sevgili vatanımızın güzel bir parçası üzerine Trablus’a saldırdı. Orada Türk ve Arap kahramanlarının misli görülmemiş hücumları karşısında titriyor, eziliyor. Bir şey yapmağa, zırhlılarının top ateşinden dışarı çıkmaya cesaret edemiyor. Bu korkak ve alçak düşmanlar kavga meydanında bir şey yapamayınca zırhlılarına güvenerek kıyılarımızda, istihkâmsız memleketlerimizde, Yemen sahillerine saldırıyor. Orada da bir şey yapamadığı, büsbütün kudurduğu için şimdi de memleketimiz içinde ihtilâl ve fesad ocakları uyandırmaya hazırlanıyor. Osmanlılar arasında ayrılıklar, tefrikalar, kavgalar çıkarmaya uğraşıyor.

İntihâbât (seçim) zamanları bir millet için en büyük, en zorlu, vakitlerdir. Çünkü külah kapmak isteyenler en çok bu zamanlarda  meydana atılır, uğraşır, temiz yürekli vatan evlatlarını aldatmaya kendi taraflarına çekmeye çalışırlar”.

Ubeydullah Efendi daha sonra Osmanlılara seçimin önemini ve güvenliğini, akıllıca oy kullanmanın gereklerini izah eder:

“Sevgili vatandaş! Etrafımızda politika işleriyle uğraşan, intihâbât (seçim) için çalışan bizi kendi taraflarına çekmek, kandırmak isteyenler arasında hamiyetli, namuslu, gerçekten vatanın iyiliğini arzu eden insanlar bulunduğu gibi, yalancı, hilekâr, fenâ adamlar da var. Aldanmamak, bize söylenen sözleri iyice düşünmek, ölçmek, biçmek sonra rey vermek lazımdır. Çünkü yarın meb’us intihâbı için sandığa rey pusulası  atacağımız zaman vatan için pek büyük bir iş görmüş olacağımızı düşünmeliyiz; eğer aldanmaz vatana hidmet edecek faideli adamlar için rey verir isek akıllıca hareket etmiş oluruz. ‘Hakimiyet-i Milliye’ işte bu rey pusulalarını sandığa atarken düşünmek iyi adam seçmek ile faideli olur”.

Kime Rey Verelim?

Mehmet Ubeydullah Efendi’nin Kime Rey Verelim adlı risalesinin kapağı.

Son bölümde, yani kitabın sonuç kısmında ise “günümüz trolleri” gibi bir yol izler. Aslında tarafsızdır ama iktidardan yani İttihad ve Terakki’den yanadır. İktidara oy verilmez ise “vatan parçalanır ve belki de –ma’zallah- mahvolur”:

“Ben ne İttihâtçılardanım, ne de İtilâfçılardan… Tamamıyla bîtarafım. Bana yol gösteren dinim, imânım, sevgili vatanımın muhabbeti, iki tarafın sözleri, yaptıkları işleridir. İttihâd ve Terakkinin, Hürriyet ve İtilâfın programlarını büyük bir dikkatle pek çok def’alar, okudum. İşlerine baktım. Derin derin düşündüm.  İşte böyle düşünmeye vakti olmayan vatandaşlarıma doğru yolu göstermek için bu kitabı yazıyorum. Şimdi, sevgili vatandaşım beni dikkatle dinle! Biz de muhalifler bile İttihad ve Terakki hükümeti erkânının namus ve hamiyetini, iktidarını, vatanın iyiliğine çalışdığını inkar edemiyor. Bazılarının tecrübesizliklerinden, hatalar eylediğinden bahs eyliyorlar. Böyle olsa bile o tecrübesizler dört seneden beri tecrübeler gördüler. İşte elhamdüllillah işlerimiz yoluna giriyor, iyiliğe doğru gidiyor. Hükûmet kuvvet kazanıyor. Şimdi işler yoluna girmekte olduğu, vatan sükûnete, ittihâda en ziyâde muhtaç bulunduğu bir sırada İttihâd ve Terakki Hükûmeti’ni devirmek için İtilâfçılara rey vermek vatanın felâketine çalışmak olur. Buna hiçbir hamiyetli Osmanlı razı olmaz. Ve olmamalıdır.

Netice, sevgili vatandaşlarım bu ihtiyârın hiç tarafgirlik etmeyerek ve pek çok düşünerek söylediği sözleri dikkatle dinleyiniz. Vatanınızı severseniz, memleketimizde Müslümanlığın bakî ve âlî olmasını isterseniz İttihâd ve Terakki’ye rey veriniz. Çünkü: Vatanın selâmeti İttihâd ve Terakki’nin kuvvetinde, bütün Müslümanların birleşmesindedir. İttihâd ve Terakki düşerse vatan parçalanır. Ve belki de – ma’zallah – mahvolur”.

Yukardaki cümlelerden de anlaşılacağı gibi 1912’den günümüze Türkiye’de sahne-i siyasette değişen pek bir şey yoktur.