Tarihin bir kıyısında, çok bulutlu bir coğrafyada, aynı ülkede ama birbirinden çok farklı dünyalarda, kendi inanç ve doğrularımızı esas, başkalarınınkini hiçe sayarak yaşıyoruz. Kendi dünyalarımızın duvarları içinde tutsak etmişiz kendimizi. Gözlerimiz, kulaklarımız, duyu ve duygularımız ‘ötekiler’e kapalı.
Yüksek gerilim hatlarıyla örmüşüz ana yurdu dört baştan. Aslında en baştan! Devlet, hükümet denilen yapılar, siyasetçi denilen insanlar bu durumun baş sorumluları. Bu milletin, vatandaşların hizmetindeki temsilciler, hesap verici, emanetçi, seçilmişler, belli ki “seçilmiş kişi” tabirini yanlış anlamış; bunu şeytan ve müridlerine karşı ilahi bir görev olarak benimsemişler. Halbuki herkes bilir ki, “şeytan” dışarıda, karşı tarafta değil, içimizde büyür; cennet de cehennem de bu dünyada örülür.
Tarih, ahirete göçüşteki Münker ve Nekir’dir; sorgucu meleklerin rolünü üstlenir. Araştıran, hesap soran, sorgulayan, açığa çıkaran, belgeleyen, karar veren O’dur. Yaşadığımız topraklarda, yaşarken bedeli ödenmemiş nice günah, yüzleşmediğimiz nice acı hadise var. Siyasetin, hırsların, iktidar ve paranın kanıyla lekelenmiş; ideoloji ve inançlara kurban edilmiş kara sayfalar, çoğu ülkedeki gibi bizim de tarihimizde kalın dosyalar oluşturuyor. Bunlar açılmadıkça, konuşulmadıkça, yazılmadıkça yokolmaz. Tersine, sonraki nesillerin sırtına binerek daha da ağırlaşır. Eski günah ve acılar yeni nesillere transfer edilir.
Soma’da 301 madencinin ölümüyle, hayatta kalan binlerce yakının ise yıkımıyla sonuçlanan facia, bu katliam da sadece bugünün işi değil. Bu ilk sayımızdaki özel dosya konumuzla, kömür madenciliğinin dünyada ve ülkemizdeki kara tarihini yansıtmaya çalıştık.
1 sene önce Gezi olayları safahatını ve tarihsel boyutlarını ‘Yaşarken Yazılan Tarih’ başlığıyla hazırladığımız dergimiz yayınlanmamış, kapatılmış ve siz sevgili okurlarımıza veda bile edemeden ayrılmıştık. Şimdi ‘Ölürken Yazılan Tarih’le çıkıyoruz karşınıza.
Ama umudumuz bu hayatta. Bu vatanda, bu insanda. Düşüncesi, inancı, dünya görüşü, kökeni, geliri, geçmişi, cinsiyeti, yaşı başı ne olursa olsun, bu ülkenin aydınlık yurttaşları var. Kara sayfalarla hep birlikte, kendimizi de dışarda tutmadan hesaplaşacağız. Çünkü tarihsel sorumluluklar geçmişe havale edilirse bugünü ezer ve çocukların geleceğini elinden alır.
Soma’da karanlıkta ölenler tarihe değil güneşe gömüldüler. Verdikleri ışık hepimizin yolunu aydınlatacak. Anıları önünde eğiliyoruz.