Aralık
sayımız çıktı

Nâzım Hikmet’in izinde Küba seyahati mısraları

12 Mayıs 1961’de Küba’ya giden Nâzım Hikmet, devrimin hemen sonrasında başkent Havana’da büyük ilgiyle karşılanmıştı. “Havana Röportajı” adlı şiiri de dahil olmak üzere tarihe geçen mısralarını bu yolculuk sırasında kaleme alan şair, uluslararası bir ilgi odağı olmuştu. 60 yıl sonra ünlü şairin ve arşiv belgelerinin izinde Havana. 

Küba… Kuzeydoğusunda Atlantik’in, batısında Meksika Körfezi’nin güneyinde ise Karayip Denizi’nin uzandığı bir ada ülkesi. Kristof Kolomb’un öncülüğünde konkistadorlar “keşfedene” kadar, ülkenin yerlileri Taynolar. Bu insanların tamamen yokedilmesinden sonra, Küba 1511’den 1898’e kadar İspanyol kolonisi olarak varlığını sürdürdü. 19. yüzyılın ikincisi yarısında ise, aileleri Avrupa’dan göçedip yerleştikten sonra burada doğmuş ve artık Küba’yı yurt bellemiş Kreoller tarafından bir mücadele başlatıldı. İspanyollara karşı bağımsızlık savaşı kazanıldı kazanılmasına ama, Ada bu sefer ABD boyunduruğu altında kaldı. Ta ki 1 Ocak 1959 tarihine kadar. İşte dünya şairi Nâzım Hikmet’i Küba’ya davet eden de, bu küçük adanın büyük devrimi olmuştu. 

…prag havana uçağı 

küba bale takımını bekliyor 

sosyalist şehirlerde dans ettiler altı ay 

sıcak denizlerdeki adalardan çığlıklarla kalkan renkli kuşlardılar. 

★ ★ ★ 

altımızda avrupa ama küba bale takımı saatlerini bağrışa çağrışa havana 

satına göre ayarladı evlerinin serin taşlıklarına girdiler koşa koşa 

bense bir türlü akıl erdiremiyorum gündüzü mü kovalıyoruz 

geceyi mi 

uzalıyor mu ömrümüz kısalıyor mu 

görüyorum avrupa kıyılarının çizgisini geçiyoruz çizgi köpük içinde 

görüyorum atlantiğin üstündeyiz 

içimde bir garipseme 

büyük toprağımdan ilk kopuşum bu… 

‘Hür Havana’ Oteli  Hotel Habana Libre’nin 1. katında çekildiği belirtilen fotoğrafla ilgili bir kesinlik yok. Zira fotoğraftaki havuzun arkasında okyanus görünüyor. Şairin Küba’ya gittiği yıl (1961) hizmette olan bir diğer otel ise Hotel Riviera. Fotoğraf burada çekilmiş olabilir. Nâzım’ın kaldığı Habana Libre Oteli, bugün aynı yerde modern mimarisiyle dikkati çekiyor. 
Hotel Habana Libre, günümüzde. 

Nâzım, Havana’da başlayıp Sovyetler Birliği’nde tamamladığı “Havana Röportajı” adlı şiirinde yolculuğunun ilk anlarını bu şekilde aktarmıştı. Bu şiiri Hıfzı Topuz’un kayda alması sayesinde, bugün Nâzım’ın kendi sesinden dinlemek mümkün. 

Şiirden anladığımıza göre, Nâzım’ın yol arkadaşları arasında Küba bale grubu da var. Ülkede ulusal bale ekolünün kurucusu Fernando Alonso o yolculuğu şu şekilde anlatıyor: 

“Sevgili şairin şiirinde anlattığı gibi, yolda saatlerimizi ayarlarken, kız-erkek hepimiz çok heyecanlıydık. Bahsettiği tüm bu olayları birlikte gördük ve onunla birlikte yaşadık. Onunla beraber yolculuk ettiğimizin farkında değildik. Açıkçası bu büyük şairle tanışma fırsatını kaçırdık. Bu yolculuk hakkında sonradan yazdığı betimlemeleri çok duygusaldı. Criollas adaları, Küba ve mavi deniz hakkında yazdığı herşey gerçekten çok etkileyiciydi” (Nâzım’ın Küba Seyahati (El Viaje de Nâzım a Cuba) / Yönetmenler: Çağrı Kınıkoğlu/ Gloria Rolando / 2008 / https://bit.ly/2ZXI0vO). 

Nâzım’la ilgili haberler. 

Nâzım’ın yol arkadaşları arasında biri daha var. Fernando Alonso’nun Demokratik Alman Cumhuriyeti’nde tercümanlığını yapan Haydée Tamara Bunke Bider; bir diğer adıyla “Gerilla Tanya”. Küba’yı görmeyi çok isteyen Bunke Bider de Havana’ya uçuyor ve sonrasında ülkesine geri dönmüyor. 1964’te Laura Gutiérrez Bauer takma adıyla Ernesto Che Guevara’nın devrimci girişimi için ön istihbarat çalışmaları yapmak üzere Bolivya’ya gidiyor ve 31 Ağustos 1967’de, Che’den birkaç ay önce öldürülüyor. 1997’de naaşı bulunuyor ve Santa Clara şehrindeki mezarda, Che Guevara’nın yanıbaşına defnediliyor. 

Nâzım Hikmet, 25 Mayıs 1961’de CMQ kanalında. 

Küba basınında çıkan haberler incelendiğinde, Nâzım Hikmet’in 1961 Mayıs’ında “Saman Sarısı” şiirinde adından sözettiği Kübalı şair Nicolás Guillén’in ve Küba Halklarla Dostluk Enstitüsü’nün daveti üzerine Küba’ya gittiği anlaşılıyor. Hoy gazetesinin 13 Mayıs tarihli haberine baktığımızda, şairin 12 Mayıs’ta Havana’ya adım attığını görüyoruz. 

Şairin ilk durağının Habana Libre (Hür Havana) Oteli (eski adıyla Hilton) olduğu aşikar. Şehrin Vedado semtinde bulunan otel, bugün de aynı isimle hizmet veriyor. Otelin birinci katında ise Nâzım’ın Havana’da çekilmiş bir fotoğrafı sergileniyor. Şiirinin bu bölümünde sadece Havana’yı değil, Havana’ya bakıp hasret duyduğu, aradığı ülkenin de resmini çiziyor: 

…Vıcık vıcık terli bir ten fanilası gibi yapışıyor sırtıma sıcak 

otelin 24’üncü katından bakıyorum şehre gece vakti 

içine güneş vurmuş bir deniz gibidir gördüğüm 

sarı mavi turuncu yeşil balıkların ışıltısı kıvıl kıvıl 

ve dev böcekler ak sedefleriyle 

ve yarı hayvan yarı bitki uzun tüylü kırmızı çiçekleriyle kayalar 

otelin 24’üncü katından dinliyorum şehri gece vakti 

★ ★ ★ 

Asansörle iniyorum hole 

asansörde köylü kızlar Oriente ilinden Bayamo köylüklerinden 

şehre dikiş öğrenmeye gelmişler 

Havana Libere (hür havana) otelinde duvarlarında milyonerlerden gölgeler kalmış apartımanlarda oturuyorlar 

otelin eski adı hilton 

24 milyona çıkmış 

Asansörde köylü kızlar Bursa ilinden Ankara köylüklerinden kızlar İstanbul’da 

işiniz ne kızlar sizin, nasıl bıraktılar hilton’a 

Hilton Hilton değil gayrı diyorlar Hür İstanbul’a çevrildi adı çoktan 

ve gülüyorlar ağızlarını örtüp kınalı elleriyle 

ağalar da kaçtı amerikanla birlikte 

ya toprak 

bölüştük… 

17 Mayıs’ta Halklarla Dostluk Enstitüsü’nün otelinde (üstte). 4 Haziran 1961 tarihli “Nâzım Hikmet ile yaşayan sözler” mülakatı (altta). 

Şairin Havana’da bulunduğu sırada katıldığı hemen hemen her etkinlik gazete kupürlerinde yer almış. Hoy gazetesinin 21 Mayıs 1961 tarihli sayısında Küba Yazarlar ve Sanatçılar Birliği tarafından şair onuruna bir kokteyl verileceği yazılı. Yine arşivden edindiğimiz bilgilere göre, Nâzım’ın Havana’da yaklaşık 2 hafta kaldığını anlıyoruz. Gazetenin 25 Mayıs 1961 tarihli sayısında ise Nâzım Hikmet’in CMQ televizyon kanalına konuk olduğunu görüyoruz. Duyuruda program boyunca Nâzım’ın şiirlerinin okunacağı da yazılmış. Programa katılanlar arasında, şair, gazeteci ve aynı zamanda diplomat olan Manuel Díaz Martínez, yazar José Álvarez Baragañ ve yine bir şair, yazar, dramaturg olan Pablo Armando Fernández var. Şairin edebiyat ile ilgili sözleri şöyle: “Halk okuma-yazma bilmese de, gelişkin bir kültür seviyesine sahip olmasa da, her şeyin yüce yaratıcısı konumundadır. Bu sebeple halkın zekasına saygı duymak gerekir. Halk için edebiyat yapıldığında seviyesinin yüksek tutulması ve bunun iyi yapılması gerekir. Devrimci bir şair devrimci nitelikli şiirler yazmalı; bunlar doğrudan doğruya siyasal içerikli de olabilirler ancak kalite her halükarda en üst düzeyde tutulmalıdır”. 

Bunun yanısıra Nâzım, Küba Devrimi’nin öneminden ve Türk gençliği üzerindeki etkisinden; Kurtuluş Savaşı ve savaş dönemi Türk-Sovyet ilişkilerinden; o yıllarda Türkiye’nin içinde bulunduğu politik ve iktisadi durumlardan bahsediyor. 

4 Haziran’da yayımlanan haberlere baktığımızda, ustanın 17 Mayıs’ta tarihinde Halklarla Dostluk Enstitüsü’nün otelinde bulunduğunu görüyoruz. Nâzım burada konakladı mı, yoksa yapılacak mülakat nedeniyle mi buraya geldi? Eldeki verilerle bunu bilmemiz zor. Zira bugün böyle bir otel bulunmuyor. ‘Nâzım Hikmet ile yaşayan sözler’ adlı söyleşinin bir bölümünde şair, Manuel Díaz Martínez’e şunları söylüyor: 

“5 gündür Küba’dayım ama bana sanki devrimin başından beri buradaymışım gibi geliyor; kendimi Alice Harikalar Diyarı’nda gibi hissediyorum. Burada kısa bir süre kalacağım. Büyük mutluluklar kısa sürer. Şöyle söyleyeyim; her şeyden önce burada bütün gençliğimi buluyorum. Yüzler benzemese de, çiçekler ve meyveler benzemese de burası bana Rusya’da devrimin ilk günlerini hatırlatıyor. Benzeşen bir şey var ve bu benzerlik bana 19 yaşımın gençliğini hatırlatıyor” (Söyleşinin tamamı: http://www.sabitfikir.com/dosyalar/n%C3%A2zim-hikmet-havanada-kuba-gezisi-ve-bazi-yeni-bilgiler). Haberde Nâzım’ın ‘Yaşamaya Dair” şiirinin İspanyolca tercümesini de görüyoruz. 

Yönetmen Çağrı Kınıkoğlu ve Gloria Rolando’nun çektiği “Nâzım’ın Küba Seyahati” belgeseli, Kübalıların büyük şairle nasıl tanıştıklarını ve onunla ilgili düşündüklerini, hissetiklerini ayrıntılı bir şekilde veriyor. Büyük şairle biraraya gelemeseler de yazdığı mektuplarında ona atıf yapan Ernesto Che Guevara’dan sözederek bitireyim. Che’nin gerek anne ve babasına gerekse karısı Almeida March’a yazdığı mektuplarında Nâzım şu şekilde anılıyor: “Hikmet’in dediği gibi, bundan sonra ölümümü bir hüsran olarak görmem, yalnız yarım kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim”. Che Guevara, Küba Devrimi’nin zaferinden sonra da, karısına seslenmek için Türk şairin sözcüklerini kullanacaktır: “Birtanem! (Mi única en el mundo) Bu ifadeyi yaşlı Hikmet’ten ödünç aldım”. Bir diğer mektubunda da yine aynı kelimeyi kullanır: “Bu aşk dolu tek mısraı sevgimin gerçek boyutunu sana göstermek için gizlice Hikmet’in dolabından aldım”.