Aralık
sayımız çıktı

Saatleri ayarlayan enstitü ve 100 yıl önceki 6 ‘bip’ sesi

GREENWICH VE ULUSLARARASI ZAMAN STANDARDI: 5 ŞUBAT 1924

Bugün tüm dünyada saatler, UTC’ye (Coordinated Universal Time) yani “Eşgüdümlü Evrensel Zaman” sistemine göre ayarlanıyor. Oysa 20. yüzyıl başlarına kadar gerek kullanılan takvim gerekse saat sistemleri konusunda farklı uygulamalar vardı. Gregoryen Takvim’in kabulü, Greenwich’in “0 boylamı” kabul edilmesi ve miladi takvime geçiş…

İngiltere Kralı 2. Charles (1630-1685), bir zamanlar 8. Henry’nin av sarayının bulunduğu Londra yakınla­rında Greenwich’teki tepeye bir “Kraliyet Gözlemevi” inşa edilmesi emrini vermişti. Aynı zamanda bir astronom olan ünlü mimar Christopher Wren (1632-1723) bugün hâlen aktif olan bu binanın inşaını üst­lendi. Yıldızların izlenmesiyle İngiliz “denizcilik sanatı”nın mükemmelleşeceğini öngören kralın tahminleri doğru çıkmış ve Britanya İmparatorluğu’nun dünyanın süper gücü olmasıyla buranın da kaderi değişmişti.

Britanya’nın siyasette ve teknolojide tayin edici güç olmasıyla, Greenwich Kraliyet Gözlemevi modern dünyanın da “zaman standardı”nı ve başlangıç noktasını belirleyen merkez olmuştu. Gözlemevi, teknolojik gelişmeler sonu­cunda en doğru hâliyle saati ve zamanı belirleyecekti. Önce denizciler, sonra demiryolları şirketleri ve vatandaşlar da bunu öğrenecekti.

5 Şubat 1924’e gelindiğinde ise tüm dünya BBC’nin 6 ‘bip’ sesi (5’i kısa, 6.’sı uzun olmak üzere), yani “Greenwich Zaman Sinyali”ne (The Greenwich Time Signal – GTS) göre saatlerini ayarlamaya başlayacaktı.

Tarihte_Bu_Ay_2
1920’lerde BBC Savoy Hill stüdyolarındaki ‘bip’ sesini oluşturarak yayına veren ekipman.

1. Radyo sinyalinden önce “vakit küresi” kullanılıyordu

Günümüzde telefona veya saate bakarak zamanı öğrenebili­yoruz; fakat bir zamanlar bu o kadar kolay değildi. Taşınabilir saatlerin ortaya çıkmasından sonra bile mekanik aksam­larındaki yetersizlikten ötü­rü saat geri kalabiliyor veya durabiliyordu; bu nedenle zamanı doğru öğrenebilmek için saatler bir şekilde ayarlan­malı yani “eşgüdümlenmeli” idi. Greenwich’teki Kraliyet Gözle­mevi, buna bir çözüm bulmuş­tu. Antik Yunan’da kalabalık meydanlarda bir küre, direğin aşağısına indiğinde zamanı belirtiyordu. Aynı bu şekilde bir “vakit küresi”, 1833’ten itibaren tam saat 13.00’te aşağı iniyor ve Thames Nehri’ndeki denizciler bunu görebiliyordu. Elektrik­li telgrafın geliştirilmesiyle 1850’lerde artık Greenwich’ten “vasati saat” İngiltere’de diğer büyük şehirlere telgraf telle­rindeki sinyalle iletilebiliyor ve “vakit küre”leri kontrol edilebi­liyordu.

Tarihte_Bu_Ay_1
Saati gösteren vakit küresi. 1881, Boston.
Tarihte_Bu_Ay_3
Galata Kulesi, bir dönem “vakit küresi”nin yerleştirilmesi için tercih edilmişti.
Tarihte_Bu_Ay_4
20 Mart 1930’da Cumhuriyet’te çıkan haberin kupürü.

Tüm dünyada tren hatla­rı yaygınlaştıkça, bunların istasyon saatlerini belirlemek önemli bir mesele hâline geldi. 1913’te Paris’te yapılan Ulusla­rarası Saat Bürosu kongresine Osmanlı Devleti de katıldı ve yeni saat düzenine, yani “alafranga saat”e geçmeyi kabul etti. Buna göre 12.00’ye 5 saniye kala Paris’ten İstanbul Okmey­danı’ndaki telgrafhaneye saati belirten bir telgraf geliyor; bu da şehiriçi telgraf sistemiyle İngiliz Bahriye Hastanesi’ne (bugün Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi) ulaşı­yordu. 1915’te bu hastanenin kulesine kurulan “vakit küresi”, saat tam 12.00’de aşağı indirili­yordu. Tıpkı Thames’teki deniz­ciler gibi, Haliç’te ve Karaköy’de demirlemiş denizciler de küre­nin inişini görebiliyordu. Bina ve aksamı, 1924’ten itibaren Kızılay’a bırakıldı. 1930’da ise belediye küreyi sökerek Galata Kulesi’nin tepesine taşıdı. Hem İstanbul’daki vakit küresi hem de Sirkeci Postane Binası’nda alaturka saatle alafranga saa­tinin beraber durmuş olması; İstanbul’da doğup büyüyen Ahmet Hamdi Tanpınar’a gele­cekte yazacağı Saatleri Ayarla­ma Enstitüsü romanı için esin kaynağı olmuş olmalı (bilimta­rihçisi Feza Günergun da böyle bir tahminde bulunmuş).

2.Greenwich Kraliyet Gözlemevi’nin sinyal sorumluluğu

1924’te başlayan 6 ‘bip’ sesinin fi­kir babaları, dönemin kraliyet ast­ronomu Frank Watson Dyson ve BBC Genel Müdürü John Reith idi. Greenwich Kraliyet Gözlemevi’n­de, sarkaçları birbirine elektriksel olarak bağlı -birbirinin yedeği- iki mekanik saat, zamanı gelince/saat başlarında BBC’ye sinyal gönderi­yor ve bir cihaz bunu yayına ‘bip’ sesleri olarak veriyordu. Daha sonra bu gözlemevi Greenwi­ch’ten Herstmonceux Şatosu’na geçti ve saat elektrikli saate dönü­şürken, sinyaller BBC’ye buradan gitmeye başladı. 1990’da ise sinya­li oluşturma sorumluluğu şatodan BBC’nin merkezi ünlü “Broad­casting House”a geçti. Kraliyet Gözlemevi de aynı yıl Cambrid­ge’e taşındı. Greenwich’teki eski gözlemevi binası 1998’de “Kraliyet Gözlemevi, Greenwich” adıyla müzeye dönüştü.

Tarihte_Bu_Ay_5
Astronomi ve denizcilik tarihinde büyük rol oynayan Greenwich Kraliyet Gözlemevi, bugün bir müze kompleksinin parçası olarak hizmet veriyor.

3. “Greenwich Zaman Sinyali” 100 yılda iki defa şaştı

Günümüzde BBC Radyo 4 ve BBC World Service radyosunda 6 ‘bip’ sesi hâlâ duyulmakta. Hatta BBC’nin televizyon yayınlarında da program açılışı bu simge ses ile yapılıyor. 100 yıl boyunca her saat başı tekrarlanan ‘bip’ler, tarihte yalnızca iki defa şaştı. 2008’de bir yayın sırasında 6 ‘bip’ durmayarak yedinci bir ses verdi. Bunun sesi oluşturan cihazla ilgili olduğu anlaşılınca, cihaz kapatılıp tekrar açılarak (güç döngüsünü değiştirerek) düzeltildi. 31 Mayıs 2011’de saat 17.00’de gerçekleşen ikinci problem ise daha büyüktü. Saat 17.00’yi gösterdiğinde ‘bip’ sesi duyulmadı. Atom saatinden gelen sinyali sese dönüştüren ekipmanın elektrik tedariki kesilmişti. Saat 20.00’ye kadar 6 ‘bip’ sesi gelmeyince sosyal medya “parmağa” kalktı, hatta yabancı bir devletin müdahale ettiğine dair komplolar üretildi.

4. GTS’den UTC’ye, sezyum atom saatine…

Tarihte_Bu_Ay_6
Daha önceleri tarihî başlangıç meridyeninin geçtiği Greenwich’teki yapı bir çizgi ile bölünmüş ve önünde bir bronz hat konmuştu.

1955’te sezyum atom saati geliş­tirildi ve bu elementin izotopu olan sezyum133’ün belirli bir zaman aralığında titreşmesinin, astronomik gözlemlerden daha istikrarlı ve kullanışlı olduğu farkedildi. Bunun üzerine 1960’ta ABD Donanması Gözlemevi, Greenwich Kraliyet Gözlemevi ve Birleşik Krallık Ulusal Fizik Laboratuvarı (NPL) sinyallerini eşgüdümleyerek “UTC”yi (Co­ordinated Universal Time) yani “Eşgüdümlü Evrensel Zaman”ı kullanmaya başladı. Bugün bazı ulusal ve yerel radyolar saatlerini yine Broadcasting House’da­ki NPL ile senkronize edilmiş UTC’ye göre ayarlıyor. NPL’deki “zamanın efendisi” lakaplı görev­li de her yılbaşı öncesi Birleşik Krallık’ın saatine artık saniye­yi ekleyerek dünyanın dönüş hareketiyle UTC’yi uyumlu hâle getiriyor. BBC’deki “zamanın koruyucusu” denilen görevli ise 7. ‘bip’ sesiyle bunu seyircilere/ izleyicilere iletiyor.

5. Başlangıç meridyeninin yeri değişiyor

“Evrensel zaman”, dünyanın dö­nüşüyle ve dolayısıyla kavram­sal olarak dönüş hareketinin gözlemlendiği başlangıç yani “0 boylamı”yla (ve bunun antime­ridyeni “180 boylamı”yla) bağ­lantılı. 1721’de Britanya kendi haritalarında Greenwich’i baş­langıç meridyeni olarak kullan­maya başladı; ardından 1851’de tüm kolonileriyle beraber bu meridyenin “0 boylamı” olarak kullanılması gerektiği fikrini ortaya attı. 1884’e gelindiğinde, dünyadaki gemilerin üçte ikisi “0 boylamı” olarak Greenwi­ch’i kabul ediyordu. Aynı yıl ABD’de düzenlenen Uluslara­rası Meridyen Konferansı’nda, Kraliyet Gözlemevi’nin olduğu yer başlangıç boylamı kabul edildi. Bu durum tam 100 sene devam etti. 1984’te “0 boylamı”, Greenwich Başlangıç Merid­yeni’nin 102 metre doğusuna taşındı. Uluslararası Referans Meridyeni (IRM) adı verilen bu yeni “0 boylamı”, tüm dünyada referans kabul ediliyor.

Tarihte_Bu_Ay_7
Bugün ise başlangıç meridyeni bir lazer hat ve bu Londra’dan rahatlıkla görünüyor.

MÖ 45 / 1582 / 1926

Takvimin kökeni, ‘cüce ay’ ve ‘artık gün’lerin siyaseti

Tıpkı her sene eklenen artık sani­ye ve BBC’nin yılbaşındaki 7. ‘bip’ sesi gibi; kullandığımız Gregoryen Takvim’in de dünyanın güneş etra­fında dönüşüne uyum sağlaması için her 4 senede “artık yıl”a bir “artık gün” eklemesi gerekiyor. Gregoryen Takvim, aslında Jülyen Takvimi’nin 1582’de Papa 13. Gregorius’un em­riyle modifiye edilmiş hâli ve yine bir güneş takvimi.

Jülyen Takvimi, Eski Roma Takvi­mi’nin MÖ 45’te Jül Sezar’ın emriyle tekrar düzenlenerek oluştu. Roma Takvimi daha öncesinde 10 aylı idi; daha sonra iki kış ayı, Ocak ve Şubat eklendi. 10 ayın hepsi, tek sayıların uğurlu, çift sayıların uğursuz olduğu Pisagorcu bir hurafeden dolayı 29 ve 31 günlük olarak düzenlenmişti. Sonradan eklenen Ocak 29 gün iken, Şubat 4 sene boyunca sırasıyla 28- 23-28-23 gün olarak değişiyordu.

Tarihte_Bu_Ay_Kutu
Papa 13. Gregorius’un yaptığı reformla 1582’de değiştirilen takvimin ilk basımlarında aylar, günler ve yortu günleri açıkça tarif edilmişti.

Jülyen Takvimi’nin aylarındaki gün sayıları, tıpkı bugünkü gibi dü­zenlenmiş ve 1 yıl 365.25 gün olarak tasarlanmıştı. 3 yılın sonunda “artık gün” ekleniyor ve o yıl 366 gün olu­yordu. Ancak bu defa da güneş yılı ile takvim yılının arasındaki farktan do­layı, 400 yılda 3.1 günlük bir fark olu­şuyordu. Bunun önüne geçmek üzere Papa 13. Gregorius, dönemin önemli astronomlarından Cizvit Christopher Clavius’a yeni bir takvim hazırlattı. Bu takvimde yıl, 365.2425 gündü ve güneş yılına daha yakındı. Böylelikle 400 yılda sadece 0.1 günlük bir fark oluşuyordu ki, bu da Jülyen Takvi­mi’ndeki hesaba kıyasla çok daha isabetliydi. 1900’lere gelindiğinde aradaki sapma artık 13 güne çıktığı ve Rus İmparatorluğu o dönemde Jülyen Takvimi kullandığı için, 1917 Ekim Devrimi eski takvime göre 25 Ekim’de, Gregoryen Takvim’e göre ise 7 Kasım’da gerçekleşmiştir (yeni kurulan SSCB de 1918’de yılında Gre­goryen Takvim’e geçecekti).

Gregoryen Takvim’in Avrupa’da ve dünyada yaygınlaşması oldukça yavaş oldu. En önemli engeller, siyasi ve dinîydi. Katolik Kilisesi tarafından geliştirilmiş bir takvim olduğu için, Protestan ülkeler yeni takvimi benimse­mekte “ihtiyatlı” davrandı. Büyük Britan­ya, Gregoryen Takvim’i 1752 gibi geç bir tarihte kabul etti. Doğu’da ise bu takvim genellikle Avrupa ile uyum sağlamak üzere kullanılmaya başlandı; ancak bu­nun gerçeklemesi yüzyıllara yayılacaktı (Japonya 1873, Mısır 1875, Çin 1912’de Gregoryen Takvim’i kullanmaya başla­dı). Suudi Arabistan ise ancak 2016’da kamu çalışanlarının maaşlarını ödeme düzeni için Hicrî Takvim’in yanında bu takvimi de kullanmaya başladı.

Gregoryen Takvim ülkemizde de ancak 335 yıl sonra, 1 Mart 1917’de uygulamaya kondu. Başlangıç yılı yine Hicrî yıl olarak kaldı, ancak cumhuriyet­le beraber 1926’da miladi Gregoryen Takvim’e geçtik.