Arap İsyanı’nın başrolündeki isim Şerif Hüseyin’in uzaktan kuzeni olan Şerif Ali Haydar Paşa, Osmanlı Devleti’nin 1916’da Mekke’ye tayin ettiği son emir. İsyana karşı mücadelenin aktörlerinden biri olan ve imparatorluğa sadakatini koruyan paşanın günlükleri kitaplaştırıldı.
Osmanlı Devleti’nin Mekke’ye tayin ettiği son emir olan Şerif Ali Haydar Paşa, 1916’da Arap İsyanı üzerine bu göreve getirilmişti. A Prince of Arabia, The Emir Shereef Ali Haider (Türkçedeki adıyla Son Mekke Emiri Şerif Ali Haydar Paşa Anlatıyor)kitabının hikayesi, Şerif Ali Haydar Paşa’nın günlüklerinin eşi Prenses Fatma tarafından çevrilerek George Stitt’e göndermesiyle başlıyor. Paşanın hatıratı, Smitt’in titiz çalışmasıyla eserleştirilmiş, Türkçeye Kronik Kitap aracılığıyla Yusuf Selman İnanç tarafından çevrilmiş.
Saltanat ve hilafetin ilgasına dair yeni ve daha berrak bir bakış imkanı sunan eser, İbn-i Suud ve Vehhabîlerin Mekke ve Medine’yi nasıl ele geçirdiğine tanıklık eden birincil bir kaynak. Günlüklerde, imparatorluğun Arap toprakları için attığı adımlardan Arap isyanına uzanan süreçte Arabistan’ın Osmanlı hakimiyetinden çıkmasına ve daha sonra Türkiye’nin bu bölgeyle ilgili tutumuna değiniliyor.
Arap İsyanı’nın başrolündeki isim Şerif Hüseyin’in uzaktan kuzeni olan Şerif Ali Haydar Paşa, yalnız görev süresince değil ömrü boyunca imparatorluğa olan sadakatini hiç kaybetmemiş. Osmanlıların Evkaf Nazırlığı ve Meclis-i Mebusan ayanlığı görevlerinde de bulunmuş Şerif Ali Haydar Paşa, bugün Türkiye’de pek az tanınmakta. Yavuz Sultan Selim döneminde ona mukaddes emanetleri yollayan Şerif Bereket’in torunlarından olan paşa, Abdülaziz döneminde İstanbul’da doğmuş (1866) ve çocukluğunu burada geçirmiş.
Arap İsyanı günlerinde, Arapların Türk hakimiyetinde olmadıkları sürece huzurla yaşayamayacağını savunmuş ve Medine’de Fahrettin Paşa’nın yanında Şerif Hüseyin ve adamlarına karşı mücadelenin bir aktörü olan paşanın bu sadakati, isyan günlerinde başına bela da açmış ve nitekim birçok kuzeni İngiliz desteğiyle kurulan çeşitli Arap devletlerinin başına geçerken, kendisi Beyrut’ta 1935’te çile ve sefalet içinde ölmüş.
İmparatorluğun son dönemlerindeki İstanbul yaşantısından, devlet yönetimindeki karmaşalar ve hükümet içi çekişmelere birçok konuyu bugüne aktaran eser, İttihat ve Terakki faaliyetleri, 31 Mart Vakası, 1. Dünya Savaşı, Mithat Paşa’nın sürgünü, Sultan II. Abdülhamid’in ıslahatları ve VI. Mehmed Vahdeddin’in ülkeyi terki gibi birçok vakaya da yer veriyor.