Kasım
sayımız çıktı

Soğuk Savaş döneminin en meşhur casusluk hadisesi

50. YIL: DOĞU-BATI ALMANYA KRİZİ VE BRANDT’IN İSTİFASI

20. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuran Soğuk Savaş, esas olarak istihbarat ve casusluk faaliyetlerine sahne oldu. Doğu Alman ajanı Günter Guillaume’un, dönemin Batı Almanya Şansölyesi Willy Brandt’ın en yakınına kadar yükselmesi ve Brandt’ın istifasına neden olan hadiselerin öncesi, günümüze kadar uzanan etkileri…

Soğuk Savaş döneminin (1947-1991) en ilginç casusluk hadiselerinden biri, Doğu Alman istihbarat servisinden bir ajanın Fede­ral Almanya Şansölyesi Willy Brandt’ın (1913-1992) yakın çevresine girmesi; deşifre olması üzerine Brandt’ın istifa etmesiydi.

Willy Brandt sadece Alman­ya’da değil, dönemin dünya siyasetinde kolay rastlanma­yacak bir simaydı. 1929’da sosyal-demokrat partinin gençlik örgütüne, iki yıl sonra da daha radikal Sosyalist İşçi Partisi’ne katılmıştı. Hitler’in iktidara geldiği Ocak 1933’ten sonra illegal hayata geçtiğin­de, ilerde resmen kullanacağı Willy Brandt takma ismini aldı (gerçek adı Herbert Ernst Karl Frahm’dı). Birkaç ay sonra Danimarka üzerinden Norveç’e geçti. 1934’te merkezi Londra’da olan Devrimci Sosyalist Birlik İçin Uluslararası Büro’ya bağlı gençlik örgütünün kuruluşu­na katıldı. Gizlice Almanya’ya girdi; 1937’de gazeteci olarak İspanya İçsavaşı’nı izledi. 1940’ta Norveç vatandaşlı­ğına geçti. Aynı yıl Norveç’i işgal eden Naziler’den kaçarak tarafsız ülke İsveç’e geçti. Savaş sonuna kadar orada kaldı; sa­vaştan sonra Berlin’e döndü ve sosyal-demokratların safında siyasete girdi.

Siyasi-Tarih-2
Willy Brandt, üniversite yıllarında Naziler’e karşı çıkmış ve Almanya’dan kaçmak zorunda kalmıştı.

Willy Brandt’ın dünya siya­setinde yankılanması, parça­lanmış olan Berlin’de 1957’de belediye başkanı seçilmesiyle başladı. Doğu’ya karşı başından itibaren geleneksel politika­dan farklı bir pozisyonu, yakın ilişkileri savunuyordu. 1964’te, 1987’ye kadar sürdüreceği SPD (Sosyal-Demokrat Parti) başkanlığına seçildi. Birkaç defa kaybettiği seçimlerden sonra, 1966’da Sosyal-Demokratlar’la Hıristiyan-Demokratlar’ın koalisyon hükümetinde dışiş­leri bakanı ve başbakan yar­dımcılığı görevlerini üstlendi. 1969 seçimlerinden sonra ise Almanya’nın savaş sonrası 4. şansölyesi, savaş sonrasının ilk sosyal-demokrat başbakanı oldu. Willy Brandt başbakanlığa geldikten sonra Almanya’nın Avrupa’daki geleneksel politi­kasını değiştirdi. “Ostpolitik”in Doğu’ya açılım) temellerini attı. Doğu Almanya resmen devlet olarak tanındığı gibi, Doğu Bloku’ndan Çekoslovakya ve Polonya’yla da ilişkiye geçildi.

Siyasi-Tarih-1
Willy Brandt ve Günter Guillaume bir parti kongresinde.

Brandt, Kasım 1972’deki seçimlerde Sağ blok partileri ilk defa mağlup etti ve bu zaferi, “ostpolitik”in gerçek onayı olarak kabul edildi. Brandt, şansölye olduğu yıllarda Avrupa entegras­yonu politikasını desteklemeye devam etti. Özellikle Büyük Bri­tanya, İrlanda ve Danimarka’nın AET’ye (Avrupa Ekonomik Top­luluğu) girişini destekledi (1973) ve hem parasal entegrasyon hem de siyasi işbirliği için baskı yaptı. Willy Brandt, 1971’de Doğu Avru­pa ve Doğu Almanya ile yakın­laşma politikası nedeniyle Nobel Barış Ödülü’nü kazandı.

Gelelim Günter Guillaume’a… Willy Brandt 1969’da şansölye olduğunda, Günter Guillaume hükümetin işçi sendikalarıyla ilgili sorumlularından biriydi. Ekim 1972’de SPD faaliyetleri konusunda Brandt’ın kişisel da­nışmanı oldu. Günter Guillaume, Willy Brandt’ın yakın çevresinde olduğu için yazışmaları da elden geçiriyordu; hatta onun kişisel gezilerinde de yer alıyordu.

Siyasi-Tarih-3
Gunter Guillaume ve eşi Christel, 1975’te Düsseldorf’taki yargılama sırasında.

Guillaume’la ilgili ilk şüphe­ler aslında o yıl 1969’da ortaya çıkmıştı. Batı Almanya güven­lik servisi, onun bir komünist ajan olabileceğini düşündüren bilgiler buldu; ancak 1973’e kadar bunların peşine düşül­medi. Mayıs 1973’te Federal Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı Günther Nollau, Guilla­ume hakkındaki şüphelerini ilk defa eski İçişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher’e, o da bu durumu Willy Brandt aktardı. Nollau, önce onu göz­lemlemek ve ihanet eyleminin ciddiyeti hakkında net bir fikir edinmek için Guillaume’un görevinde kalmasını, bu zama­nın daha fazla kanıt toplamak için kullanılmasını tavsiye etti. Willy Brandt da bunu kabul etti ve sadece Genelkurmay Başkanı Reinhard Wilke ve yardımcısı Horst Grabert’e bilgi verdi. Bu süre zarfında Guilaume göre­vini sürdürdü; hatta Temmuz 1973’te Norveç’teki tatili sıra­sında bile Brandt’a eşlik etti.

Federal Alman mercileri ni­hayet Nisan 1974’te Guillaume’u ve eşini tutukladı. Brandt ise bu ihmalin sorumluluğunu üstle­nerek 1 ay sonra istifa edecekti. Guillaume sorgu sırasında Doğu Almanya’ya bağlılığını ve ca­susluk yaptığını kabul edecek; kendisi 13 yıl, eşi ise 8 yıl hapis cezasına çarptırılacaktı.

BPK 30.008.359
Willy Brandt’ın Varşova’da katledilen 500 bin Yahudi’nin anısı önünde diz çökmesi, siyaset tarihinin en önemli hadiselerinden biriydi.

Guillaume’un ne tür bilgiler aktardığına dair kesin veriler olmasa da, daha sonra araların­da ABD Başkanı Nixon’un nük­leer stratejiler hakkında Bandt’a yazdığı mektupların da bulun­duğu gizli belgeleri İsveç’teki bir Doğu Alman bağlantısına vermeyi başardığını söyleye­cekti. Soğuk Savaş’ın krtik bir döneminde, Hauptverwaltung Aufklärung (HVA) veya Stasi’nin emriyle eşi Christel ile birlikte özel görevli subay olarak, kendi gerçek isimleriyle Batı’ya geçmişler; verilen talimata göre Frankfut’ta Sosyal-Demokrat Parti’ye katılarak yavaş yavaş yükselmişlerdi.

Stasi ilk defa 1950’lerin ba­şında Guillaume’u birkaç defa görev için Batı Berlin’e gönder­mişti. Kendisi bunun ardından siyasi mülteci kılığında kalıcı olarak Batı’ya yerleştirildi. 1956’da Frankfurt am Main’de reklam fotoğrafçısı, alkol ve tütün satıcısı olarak işe başladı; ardından Frankfurt Sosyal-De­mokrat Partisi’nde kariyer yaptı ve 1970’te Willy Brandt’ın parti ile ilişkilerden sorumlu danış­manı oldu.

Siyasi-Tarih-5
Uzun yıllar Sosyalist Enternasyonal’in başkanlığını da yürüten Brandt, Bülent Ecevit döneminde CHP’nin de bu organizasyona alınmasını sağlayan isimlerdendi.
Siyasi-Tarih-6
“Ostpolitik” olarak bilinen politikayı oluşturan ve Doğu Bloku’yla ilişkileri geliştiren Brandt, Yugoslavya’nın efsanevi lideri Tito ile…

Nisan 1974’te Günter Guilla­ume skandalı patlak verdiğinde, Sosyal-Demokratlar (SPD) ser­best düşüşteydi. Artan işsizlik ve %7’lik enflasyon da, Brandt’ın istifa kararında etkili oldu. Petrol krizi, hava trafik kont­rolörlerinin grevi, ulaştırma sendikalarının ücret taleple­riyle ilgili şiddetli tartışmalar Brandt’ı yormuştu. Hoşnutsuz­luğun temel nedeni, ekonomik olmaktan ziyade vaadedilen reformların gerçekleşmeme­siydi. Özellikle Jusos (Sosyalist Gençlik) saflarında hayalkırık­lığı derindi. Millî gelir dağı­lımında, vergilendirmede ve eğitimde yapılması planlanan projeler ertelenmişti. Brandt’ın 1974 başında desteği %33’lere gerilemişti.

Bu koşullar altında bile Brandt istifası beklenmiyordu; aslında Doğu Almanya ve Stasi de böyle bir istifayı hedefleme­mişti. Doğu Almanya istihbarat teşkilatı eski başkanı Markus Wolf, daha sonra Willy Bran­dt’ın istifasını hiçbir zaman istemediklerini ve Stasi’nin stratejik bir hata yaptığını söyleyecek; Willy Brandt ise “as­lında o dönemde yaşananlarla hiçbir ilgisi olmayan neden­lerden dolayı çok yorgundum” diyecekti.

Siyasi-Tarih-7
Ekim 2003’te gösterime giren ve Oliver Storz’un yönettiği “Im Schatten der Macht“ filmi Brandt‘ın istifası öncesindeki 2 haftayı ele alıyordu. Filmin bir özelliği de Willy Brandt’ın oğlu Matthias Brandt’ın ajan rolünde olmasıydı.

Günter Guillaume, 1981’de Batılı ajanlarla takas edilme­den önce 7.5 yıl Batı Almanya hapishanelerinde kaldı. Serbest bırakılıp Doğu’ya geçtiğinde devlet başkanı Erich Honecker ona ülkenin en değerli nişanı olan Karl Marx nişanını ver­di. Marx yerli yerindeydi ama nişanın da bir kıymeti harbiyesi kalmamıştı. Honecker’i de kim­se hayırla yad etmiyordu.

Guillaume 1988’de ya­yımlanan bir söyleşide hayat hikayesini anlattı. Rusya’daki savaş sırasında esir düşmüştü. 1952’de Doğu Almanya Komü­nist Partisi’ne bir “barış partiza­nı” olarak katıldığını ve kendini “iki Almanya arasındaki Soğuk Savaş’ın bir sıcak savaşa dönüş­memesi”ne adadığını söyledi.

Kendisiyle birlikte tutukla­nan ve 8 yıla mahkum olan eşi daha sonra onu terketti; oğlu Pierre, Berlin Duvarı yıkılma­dan 1987’de Batı’ya taşınmış­tı; babasının adını duymak istemediği gibi yeni bir isim ile hayatını sürdürdü. Günter Guil­laume ise 1995’te öldü.