Kasım
sayımız çıktı

Spartacus’ü tabii biliyoruz, ama İslâm coğrafyasında köle ayaklanması duymadık!

Çoğumuz MÖ 74-71 arasında yaşanan ve Spartacus önderliğinde Roma’ya meydan okuyan kölelerin ayaklanmasını bilir. Bu hadiseden 800 sene sonra, Abbasi hükümranlığı altında ve çok ağır şartlarda çalıştırılan siyah kölelerin isyanı ise neredeyse hiç bilinmez. 14 yıl süren ve Ali bin Muhammed önderliğinde Basra ve civarında gelişen siyah ayaklanmasının kısa tarihi… İslâm Ansiklopedisi’nden Mustafa Demirci’nin yazısı…

Sözlükte “aşırı susuzluk; boynu uzun, hızlı koşan kimse” anlamlarındaki zenc kelimesi, Müslüman müellifler tarafından Doğu Afrika’dan getirilen köleleri tanımlamak için kullanılmıştır. Taberî, Doğu Afrika’dan getirilen bütün köleleri zenc veya “sûdân” şeklinde adlandırır (Târîḫ, bk. İndeks). Câhiz ise Etiyopya ve Sudan asıllı zenci köleler için sûdân yanında “humran” tabirini de kullanır (Resâʾil, I, 210). İslâm kaynaklarında “zencilerin” ana vatanı olarak genellikle Doğu Afrika sahilleri ve adaları ile Batı Afrika arasındaki bölge gösterilir. 

Kaynaklarda Hz. Nûh’un üç oğlundan biri olan Hâm’ın soyundan geldiği rivayet edilen Zencler siyah renkli, yassı burunlu ve kıvırcık saçlı olarak tanıtılır. Yaşadıkları yerlerin mâmur olmadığı, elbise giymedikleri ve geçimlerini toplayıcılıkla sağladıkları belirtilir. Mutahhar b. Tâhir el-Makdisî zencilerin coğrafyalarında ağaç ve bitki yetişmediğini, bol miktarda maden bulunduğunu, yiyecek ve giyeceklerinin dışarıdan geldiğini kaydeder. Hayvanları henüz evcilleştiremediklerinden veya hayvan bulunmadığından eşyalarını başlarında ve sırtlarında taşıdıklarını ve bölgenin aynı zamanda muz ülkesi diye bilindiğini söyler (el-Bedʾ ve’t-târîḫ, IV, 63-70). İslâm coğrafyacıları Afrika’dan getirilen gümüş, inci, kereste, fildişi ve deri gibi pek çok ticarî emtiadan bahsetmelerine rağmen köle ticaretine hiç değinmezler.

İslâm’ın ilk döneminde Mekke ve Medine’de Bilâl-i Habeşî, Ümmü Eymen, Atâ b. Ebû Rebâh ve Saîd b. Cübeyr gibi zenci köleler bulunmaktaydı. Hz. Peygamber döneminde Mekke ve Medine’deki siyahîler genellikle Habeşistan asıllıydı. Bunların Zenc olarak adlandırıldıklarına dair bilgi yoktur. Habeşistanlılar daha sonraki tarihlerde de ayrı bir kategoriye (Habeşî) dahil edilmiştir. İslâm tarihinde bir grup halinde zencilerden ilk defa, Mezopotamya’nın fethi esnasında Sâsânî ordusunda paralı asker olarak savaşan siyahî birliklerden alınan esirler (siyâhü’l-esâvira) dolayısıyla bahsedilir. Bu esirler Benî Temîm kabilesinin civarına yerleştirildi. Sahil bölgelerinde yaşayan Seyâbice (Seylanlılar), Zutlar ve diğer siyahî kölelerle birleştirilerek Irak’ta bulunan Tufûf’ta iskân edildi. Divana kaydedilen bu kölelerin sayıları oldukça fazlaydı. Köle ticaretinin yapıldığı eski merkezlerden biri olan Doğu Afrika ile Müslümanların ilk ilişkileri II. (VIII.) yüzyılın ortalarına rastlamaktadır. Bölgedeki en eski cami 780-800 yılları arasına tarihlenebilmektedir. Zenc ülkesine ilk müslüman göçü 122 (740) yılındaki Zeyd b. Ali isyanından sonra gerçekleşti. Abbâsîler döneminde Basra körfezinde Arap-İran tüccarlarının kurduğu deniz filoları Zenc ülkesiyle ticareti hızlandırdı, Zencler Abbâsîler’in merkezî şehirlerine, Mısır, Hicaz ve Irak gibi eyaletlere köle olarak taşındı. Meşhur Zenc isyanına katılan kölelerin sayısının 500.000 civarında gösterilmesi bu yoğun ticaretin önemli bir belirtisidir.

Spartacus'ü tabii biliyoruz
Basra Körfezi’nde sefer yapan bir Arap ticaret gemisini gösteren minyatürde halatlara asılanlar siyah köleler…

Afrikalı yerli köle avcıları tarafından iç bölgelerde yakalanarak Doğu sahillerine götürülen zenci köleler burada Arap köle tâcirlerine satılıyordu. Basra körfezindeki Kîş adası sakinleri zencileri kaçırıp satan korsanlardı. Zenci çocuklarını kaçıran Araplar onları köle olarak satarlardı. Doğu Afrika kabileleri arasındaki çarpışmalarda esir alınan köleler de Arap köle tâcirlerine satılıyorlardı. Bunlar deniz yoluyla Kızıldeniz ve Basra körfezine, karadan Sudan yoluyla Mısır’a götürülüyordu. Irak’ta köle ticaretinin hayli canlı olduğu anlaşılmaktadır. Nehhâsîn, Cellâbîn ve Rakīkiyyîn gibi isimlerle anılan köle tâcirleri getirdikleri köleleri pazarlarda satışa çıkarırlardı. Toplumun artan emek ihtiyacı ve köle ticaretinin yüksek kârlılığından dolayı köle ticareti yüzyıllar boyunca devam etti.

İslâm’ın ilk dönemlerinde Sevâd bölgesindeki toprak sahipleri satın aldıkları köleleri tarım arazilerinde çalıştırıyordu. Bunlar, bu dönemdeki siyasal olaylarda ve iç savaşlarda etkin biçimde yer almıştır. Muâviye tarlalarında çalışan köleleri savaşlarda kullanmıştır. Muhtâr es-Sekafî, Kûfe’de Hz. Hüseyin’in intikamını almak iddiasıyla başlattığı isyana (66/685) katılan zencilere hürriyet vaad etmişti. Zenci köleler, Zenc isyanı diye bilinen büyük kalkışmalarından önce Irak’ta pek çok defa ayaklanmışlardı. Bunların ilki 71 (691) yılında Mus‘ab b. Zübeyr’in son günlerinde Basra’da az sayıda zenci kölenin katıldığı isyandı. Bu isyancıların bir kısmı öldürüldü, bir kısmı kaçmayı başardı. İkinci isyan 75’te (695) Basra’da Şîr Zencî lakaplı Abdullah b. Cârûd er-Rebâh’ın önderliğinde gerçekleşti. Abbâsî Halifesi Mansûr döneminde yine Basra’da çıkan üçüncü isyan (143/760-61) Basra Kadısı Sevvâr b. Abdullah’ın gönderdiği askerler tarafından bastırıldı.

Spartacus'ü tabii biliyoruz
Aşağıdakiler/Yukarıdakiler 13. yüzyılda Arap dünyasında siyah köleler aşağıda, efendileri yukarıda… (BND MS Arabe 5847 fol.105r).

Zencilerin ismini duyuran asıl olay, Abbâsîler döneminde 255-269 (869-883) yılları arasında Aşağı Mezopotamya’daki (Sevâd) bataklık bölgede ortaya çıkan isyandır. Bir rivayete göre bu isyana 500.000 zenci köle katılmıştır. İsyancılar Furâtiyye, Karmatiyye, Nûbe ve Sudan gibi isimlerle anılıyordu. İsyanın lideri Sâhibüzzenc Ali b. Muhammed’in yanında Râşid el-Karmatî ve Nâdir el-Esved gibi diğer liderler de bulunmaktaydı. Zenci köleler, 9. yüzyılda Aşağı Irak’taki bataklık bölgede aşırı sulamadan dolayı tuzlanan toprakların temizlenmesi için pirinç ve şeker kamışı gibi sulu tarım alanlarında 2.000 ile 5.000 kişilik gruplar halinde ağır şartlar altında çalıştırılıyordu. Hz. Ali soyundan geldiğini iddia eden Ali b. Muhammed ez-Zencî kendilerini bu durumdan kurtarma vaadiyle onları isyana teşvik etti. Dicle nehri kıyısında bulunan köyleri yağmalayıp efendilerinin mallarına el koyan zenciler, Abbâsîler’in Basra valisi tarafından üzerlerine gönderilen, toprak sahiplerinin de gönüllü olarak katıldığı birlikleri mağlûp ettiler. Çarpışmalar, Fırat ve Dicle nehri üzerinde açılmış kanallar ve bataklık içindeki kamışlıklarda vuku buldu. Zenciler isyanın başlamasından 10 ay sonra bu defa Basra körfezi ağzındaki Übülle, Abadan, Ahvaz ve Basra gibi şehirlere yönelerek buraları yakıp yıktılar. Basra günlerce süren yağmaya, tahribat ve katliama uğradı. 10.000 civarında Basralı’nın öldürüldüğü bu katliamın ardından “ba‘de harâbi’l-Basra” sözü darbımesel haline gelmiştir.

Aşağı Mezopotamya’daki bataklıklara yerleşerek sazlıklar ve sulama kanallarıyla kaplı alanın ortasında Muhtâre adıyla bir şehir kuran zenciler Abbâsîler’i on beş yıl meşgul ettiler. Saffârîler ve Kürt aşiretleriyle ittifak kuran Abbâsîler’in üzerlerine gönderdiği orduları yenilgiye uğratıp bölgeyi tamamen kontrolleri altına aldılar. Zaman zaman Bağdat’ın 140 km. güneyine kadar yaklaştılar. Zencilerin kendi adlarına para bastırmaları, hutbe okutmaları ve bayrak kullanmaları dikkate alındığında âdeta bağımsız bir devlet haline geldikleri iddiasında bulundukları anlaşılır. Zenci isyanı ancak Tolunoğulları’nın askerî ve malî desteğiyle bastırılabildi (269/883). İsyana katılan zencilerin çoğu bu savaşlarda öldürüldü, sağ kalanlar tekrar köle haline getirildi. İslâm kaynaklarındaki rivayetlere göre 300.000 ile 500.000 arasında zencinin katıldığı bu isyan İslâm tarihindeki en kanlı ve yıkıcı isyanlardan biridir (Ali b. Hüseyin el-Mes‘ûdî, IV, 221-222; İbnü’l-Cevzî, XII, 212)…

Spartacus'ü tabii biliyoruz
SİYAH ÖFKE
Mustafa Demirci
ÇİZGİ YAYINLARI, 2005
318 SAYFA
28.5 TL