Antik metinlerden kutsal kitaplara, fetih ve savaşlardan gündelik işlere, rüya ve rüya tabiri, tüm çağlar ve tüm coğrafyalarda insanları etkilemiş; iktidar sahiplerinin kararlarına ilahi bir meşruiyet kazandırmış. Çivi yazılı tabletlerden günümüz tabirnamelerine, sanat yapıtlarından felsefe metinlerine rüya ve gerçeğin iç içe geçen hikayesi.
Rüyalar ve onların oluşturduğu literatür, yazının icadı kadar eski. Haberleşme ve iletişimin dünyayı değiştirmesinden çok önce, özellikle iktidar sahipleri tarafından görülen rüyalar dünya tarihini önemli ölçüde etkiledi. Bu etkileme, görülen rüyaların ne kadar isabetli olduğunu dilden dile yayarak, baştaki krala, padişaha, “büyük adam”a daha büyük bir kutsallık, bir keramet kattı. Günümüzde özellikle medya ve sosyal medya üzerinden yürütülen ve “algı operasyonu” deyimiyle teknik ve somut bir yöntem halini alan kimi politikalar; daha eski devirlerde dilden dile yayılan ve baştaki iktidar sahibine “malum olan” rüya hikayeleriyle rasyonellik kazanıyor, insanları etkiliyor ve harekete geçiriyordu. Bu kimi akıldışı hikayelerin rasyonel tarafı ise hiç şüphesiz iktidardakilerin “tamamen duygusal” nedenlerle bir bölgeyi istila etmek istemesi (veya istememesi); bir düşmanı bertaraf etmek niyeti veya önemli bir siyasi aksiyona bu şekilde bir meşruiyet kazandırma gayreti idi. “Koskoca bir kral”ın gördüğü rüya, sıradan bir insanın düşleriyle elbet kıyaslanamazdı. Bunları düzenleyen yardımcılar, vezirler, büyücüler, müneccimler, astrologlar ve danışmanlar, onlardan daha önce oluşturulmuş, kayda geçmiş ve “işe yaramış” rüyaları kendi zamanlarına uydurarak, onları aktüel kılarak gerçeğin üstüne taşıdılar. Bu meşhur rüyaların çoğu zaman birbirine benzemesi; fantastik unsurların zenginleştirilmesine rağmen çıkarılan “hisse”nin yine çoğu zaman dünyevi ihtiyaçlarla örtüştüğünü ve bunların yönetenlerin varlığını da imajını da daha yukarıya taşıdığını gösteriyor.
Dil, din, mezhep, ırk, sınıf, ideoloji farklarının bu anlamda ortadan kalktığı rüyalar dünyasında da “büyük birader bizi izliyor” ve bu öte dünyadaki hakimiyetini de bize empoze ediyor. “Halk tabakası”na ise “otur oturduğun yerde” diyerek şu tarihî ve değişmez mesajı veriyor: “Sen ancak rüyanda görürsün”.