Kasım
sayımız çıktı

Tek başlı yönetim ve koyunlar

Kan kardeşi olan Temucin ve Camuka, göç yolunda giderken aralarında fikir ayrılığı doğar. Dağda dururlarsa atlar dağılacak, düzlükte kalırlarsa koyunlar birarada duracaktır. Temücin de, Camuka’nın öne sürdüğü ikili düzeni değil, tek başlı bir yapıyı tercih ettiğini ileride kendi sözleriyle belirtecektir.

Bugün Moğolistan’ın başkenti Ulan Bator’un doğusundan akıp giden Tuula nehri boyla­rında önünde at üstünde dev bir Çinggis Han heykeli olan bir müze bulunmaktadır. 40 metre yük­sekliğindeki heykelin içinden merdivenleri tırma­narak yukarı çıktığınızda, kuzeydoğuda sakin sessiz akıp giden Tuula görülür. Nehri görünce insanın ak­lına Çinggis Han’ın daha Temücin adını taşıyan bir çocukken, buz tutmuş Onon nehri üstünde aşık oynadığı gün­ler gelir.

Temücin dokuz yaşında iken babası onu güvey hizmeti için Kongrat kabilesinden Dei Seçen’in yanına bırakır. Baba Yesügei oradan ayrılırken “köpeklerden korkar, aman dikkat edin” diye tembihte bulunur. Kısa süre sonra da Yesügei Ba­hadır zehirlenerek ölür. Temücin onbir yaşında iken, Kera­it lideri Ong Han’ın himayesindedir. O sıralarda Ong Han’ın himayesinde başka bir genç daha vardır; onun adı bizim çizgi romanlardan da tanıdığımız Camuka’dır. İki genç birbirlerine aşık kemikleri hediye ederek başlayan dostlukla kan kardeşi olurlar. O dönem Moğolcasında kan kardeşliğine “anda” den­mektedir.

Bu olaylardan birkaç sene sonra ileride Temücin’in eşi olarak göreceğimiz Börte başka bir kabile tarafından kaçırı­lınca, Ong Han’ın da himmetiyle iki arkadaş biraraya gelirler. Ong Han, Camuka ve Temücin üç koldan kaçıranlara hücum edip Börte’yi kurtaracaklardır. Bu vesile ile kardeşliklerini ta­zelemek isterler ve geleneğe göre “kan kardeşi olan kimselerin hayatı ve canı bir olur. Onlar birbirini terketmezler, birbirinin hayatını korurlar” diyerek büyük bir kayalığın bulunduğu yer­de bir ağacın altında yeniden “anda” olurlar ve bunu kutlamak için de bir ziyafet tertip ederler. Böylece bu eski iki arkadaş birbuçuk yılı birlikte geçirir.

İlkbahar gelince, yeni bir yere göç etmeğe karar verirler Temücin ve Camuka üstlerinde çadır olan arabalarla gider­ken, Camuka ileride tarihçileri çok düşündürecek aşağıdaki şu sözleri söyler: “Dostum, Dostum Temücin!

Dağın yamacına konalım

At çobanlarımız

Çadırlara girsinler

Dere boyuna konalım

Koyun çobanlarımız ve kuzu çobanlarımız

Karınlarını doyursunlar”

Bu sözlerden bir şey anlamayan Temücin durak­lar ve geride kalan katarın yanına gelmesini bekler. Kendi ailesinin arabaları gelince de annesine Camu­ka’nın sözlerini tekrarlar ve “anam senden bunun an­lamını sormaya geldim” der. Daha annesi cevap ver­meden Börte araya girer ve “İşte dostumuz Camuka böyle sebatsız biridir. Şimdi bizim aramızda onun canı sıkılı­yor. Dostumuz söylediği sözlerle bizi kastetmiştir. Biz durma­yalım, bilâkis büsbütün ayrılarak bütün gece yolumuza devam edelim, en iyisi budur” der ve Börte’nin fikrine uyularak yola devam edilir. Böylece Temücin ve Camuka yol ayırımına gel­miş olurlar.

Bu pasaj birçok tarihçi tarafından farklı şekilde değerlen­dirilmiştir. Camuka ile Temücin arasındaki yakınlığı kıskanan Börte’den tutun da, bu pasajın çok açık olduğunu ve burada hiç de şaşıracak bir şey olmadığını, Temücin’in Camuka’ya de­ğil de Börte’nin laflarına şaşırdığının söylenmesine kadar.

Evvelce ben bu pasajı, “sosyo-politik yapılanma ve idare­nin tek başlı mı çok başlı olması konusunda doğan fikir ayrı­lığından kaynaklandığı” şeklinde açıklamıştım. Bu açıklama atların ve koyunların sulanma ihtiyacına dayanıyordu ve ne de olsa teorik bir yaklaşımdı. Ancak geçenlerde genç bir Kazak tarihçisi bu pasajı “hayvanların tabiatı” açısından açıklama yoluna gitti.

Onun ifadesine göre eğer Camuka’nın dediği gibi atlar da­ğa çıkarılırsa, burada toplaşmak yerine ayrı ayrı yerlerde bulu­nurlar, onun için de çok başlı olmak isteyenleri temsil edebi­lirler. Koyunlar ise nehir kenarında düzlükte sürü halinde bu­lunurlar, onları tek başlı olarak idare etmek kolaydır. Temücin de, Camuka ve taraftarlarının öne sürdüğü ikili düzeni değil de tek başlı bir yapıyı tercih ettiğini ileride kendi sözleriyle belir­tecektir (#tarih, Mart 2015, sayı: 10).

Kısacası yol ayrımı kaçınılmaz olmuştur. Demek ki kay­naklarda sözü edilen siyasi olayları değerlendirmek için sade­ce dilleri ve kitaptan öğrendiğimiz tarihi bilmek yetmemekte­dir. Sözkonusu dönemin yaşamını bütüncül olarak anlamak, örneğin step hayatındaki hayvanların tabiat ve davranışlarını da bilmek gerekir.