Kan kardeşi olan Temucin ve Camuka, göç yolunda giderken aralarında fikir ayrılığı doğar. Dağda dururlarsa atlar dağılacak, düzlükte kalırlarsa koyunlar birarada duracaktır. Temücin de, Camuka’nın öne sürdüğü ikili düzeni değil, tek başlı bir yapıyı tercih ettiğini ileride kendi sözleriyle belirtecektir.
Bugün Moğolistan’ın başkenti Ulan Bator’un doğusundan akıp giden Tuula nehri boylarında önünde at üstünde dev bir Çinggis Han heykeli olan bir müze bulunmaktadır. 40 metre yüksekliğindeki heykelin içinden merdivenleri tırmanarak yukarı çıktığınızda, kuzeydoğuda sakin sessiz akıp giden Tuula görülür. Nehri görünce insanın aklına Çinggis Han’ın daha Temücin adını taşıyan bir çocukken, buz tutmuş Onon nehri üstünde aşık oynadığı günler gelir.
Temücin dokuz yaşında iken babası onu güvey hizmeti için Kongrat kabilesinden Dei Seçen’in yanına bırakır. Baba Yesügei oradan ayrılırken “köpeklerden korkar, aman dikkat edin” diye tembihte bulunur. Kısa süre sonra da Yesügei Bahadır zehirlenerek ölür. Temücin onbir yaşında iken, Kerait lideri Ong Han’ın himayesindedir. O sıralarda Ong Han’ın himayesinde başka bir genç daha vardır; onun adı bizim çizgi romanlardan da tanıdığımız Camuka’dır. İki genç birbirlerine aşık kemikleri hediye ederek başlayan dostlukla kan kardeşi olurlar. O dönem Moğolcasında kan kardeşliğine “anda” denmektedir.
Bu olaylardan birkaç sene sonra ileride Temücin’in eşi olarak göreceğimiz Börte başka bir kabile tarafından kaçırılınca, Ong Han’ın da himmetiyle iki arkadaş biraraya gelirler. Ong Han, Camuka ve Temücin üç koldan kaçıranlara hücum edip Börte’yi kurtaracaklardır. Bu vesile ile kardeşliklerini tazelemek isterler ve geleneğe göre “kan kardeşi olan kimselerin hayatı ve canı bir olur. Onlar birbirini terketmezler, birbirinin hayatını korurlar” diyerek büyük bir kayalığın bulunduğu yerde bir ağacın altında yeniden “anda” olurlar ve bunu kutlamak için de bir ziyafet tertip ederler. Böylece bu eski iki arkadaş birbuçuk yılı birlikte geçirir.
İlkbahar gelince, yeni bir yere göç etmeğe karar verirler Temücin ve Camuka üstlerinde çadır olan arabalarla giderken, Camuka ileride tarihçileri çok düşündürecek aşağıdaki şu sözleri söyler: “Dostum, Dostum Temücin!
Dağın yamacına konalım
At çobanlarımız
Çadırlara girsinler
Dere boyuna konalım
Koyun çobanlarımız ve kuzu çobanlarımız
Karınlarını doyursunlar”
Bu sözlerden bir şey anlamayan Temücin duraklar ve geride kalan katarın yanına gelmesini bekler. Kendi ailesinin arabaları gelince de annesine Camuka’nın sözlerini tekrarlar ve “anam senden bunun anlamını sormaya geldim” der. Daha annesi cevap vermeden Börte araya girer ve “İşte dostumuz Camuka böyle sebatsız biridir. Şimdi bizim aramızda onun canı sıkılıyor. Dostumuz söylediği sözlerle bizi kastetmiştir. Biz durmayalım, bilâkis büsbütün ayrılarak bütün gece yolumuza devam edelim, en iyisi budur” der ve Börte’nin fikrine uyularak yola devam edilir. Böylece Temücin ve Camuka yol ayırımına gelmiş olurlar.
Bu pasaj birçok tarihçi tarafından farklı şekilde değerlendirilmiştir. Camuka ile Temücin arasındaki yakınlığı kıskanan Börte’den tutun da, bu pasajın çok açık olduğunu ve burada hiç de şaşıracak bir şey olmadığını, Temücin’in Camuka’ya değil de Börte’nin laflarına şaşırdığının söylenmesine kadar.
Evvelce ben bu pasajı, “sosyo-politik yapılanma ve idarenin tek başlı mı çok başlı olması konusunda doğan fikir ayrılığından kaynaklandığı” şeklinde açıklamıştım. Bu açıklama atların ve koyunların sulanma ihtiyacına dayanıyordu ve ne de olsa teorik bir yaklaşımdı. Ancak geçenlerde genç bir Kazak tarihçisi bu pasajı “hayvanların tabiatı” açısından açıklama yoluna gitti.
Onun ifadesine göre eğer Camuka’nın dediği gibi atlar dağa çıkarılırsa, burada toplaşmak yerine ayrı ayrı yerlerde bulunurlar, onun için de çok başlı olmak isteyenleri temsil edebilirler. Koyunlar ise nehir kenarında düzlükte sürü halinde bulunurlar, onları tek başlı olarak idare etmek kolaydır. Temücin de, Camuka ve taraftarlarının öne sürdüğü ikili düzeni değil de tek başlı bir yapıyı tercih ettiğini ileride kendi sözleriyle belirtecektir (#tarih, Mart 2015, sayı: 10).
Kısacası yol ayrımı kaçınılmaz olmuştur. Demek ki kaynaklarda sözü edilen siyasi olayları değerlendirmek için sadece dilleri ve kitaptan öğrendiğimiz tarihi bilmek yetmemektedir. Sözkonusu dönemin yaşamını bütüncül olarak anlamak, örneğin step hayatındaki hayvanların tabiat ve davranışlarını da bilmek gerekir.