Ülkenin batısının işgal edilmesi ve işgalin tüm Batı Anadolu’ya yayılmak istenmesi karşısında galeyana gelen Anadolu halkı, protesto telgraflarını Babıâli’ye göndermeye başlamıştı. O tarihte posta müdürü olan Refik Halid (Karay) bunların yollanmasını engellemeye kalkışınca, M. Kemal, “bu canice teşebbüsün ileride karşılığını bulacak büyük bir sorumluluk” olduğunu hatırlatmıştı.
Vatanın, milletin selameti uğruna yola çıkan Mustafa Kemal Paşa ve yol arkadaşlarına, ikbal ve mevki kaygısıyla hareket edenler engel olamadılar. İzmir’in haksız, hukuksuz bir şekilde Yunanlılarca işgal edilmesi ve işgalin tüm Batı Anadolu’ya yayılmak istenmesi karşısında galeyana gelen Anadolu halkı, Redd-i İlhak ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ile protesto telgraflarını başta Babıâli ve uluslararası kuruluşlara yağdırmaya başladılar. Dâhiliye Nazırı Ali Kemal bu durumdan şiddetle rahatsız oldu. Posta Müdüriyeti’ne de bu kabil telgrafların çekilmesine izin verilmemesini emretti. Bu tarihte Posta Müdürü olan Refik Halid (Karay) hemen bir genelge yayımlayarak bu tip telgrafların keşide edilmesini engellemeye çalıştı.
Bunu haber alan Mustafa Kemal Paşa 20 Haziran 1919 tarihinde aşağıda görülen telgrafı Amasya’dan bizzat sadarete çekerek bu engellemenin, vatanın hayat ve istiklali yolunda birleşen millî azmi söndürmeye yönelik olacağını belirtti. Sadrazamı açıkça tehdit ederek “bu canice teşebbüsün ileride karşılığını bulacağı büyük bir sorumluluk” olduğunu zikrederek ayağını denk almasını öğütledi. İki gün sonra 22 Haziran’da Amasya Tamimi ilan edilecekti.
İşte o sırada müdürü olduğu posta birimlerine bu “câniyâne” emri veren ve Kuvayı Milliye karşıtı yazılarıyla İstanbul gazetelerini parselleyen Refik Halid, Lozan Antlaşması’ndan sonra “150’likler” arasına konularak sınırdışı edilecekti. Hiçbir şey sebepsiz değildir. Bu vatan kolay kurulmadı. Kim ne yaparsa bir gün karşılığını görecektir. “Yapılan işlerin atide mucip olacağı mesuliyet-i azimenin teemmül ve idrak edilmesi” ihtarı unutulmamalıdır.
BABIÂLÎ
Daire-i Sadaret
Şifre kalemi
gayet müsta’celdir
Makâm-ı Celîl-i Sadaret-i Uzmaya
Posta ve Telgraf Müdiriyet-i Umumiyesi’nin telgrafhanelere Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyetleri tarafından verilecek telgrafların keşide edilmemesi hakkında bir emir verdiğini istihbar eyledim. Aydın Vilayeti’nin tahliyesine sâ’ik-ı yegâne olan sadâ-yı milleti boğmaktan ve vatanın hayat ve istiklâline karşı birleşen vicdan-ı umûmî-i milliyi itfâdan başka bir şeye ma’tûf olamayacak olan böyle bir câniyâne teşebbüsün âtiyen mûcib olacağı mes’ûliyet-i azîmenin te’emmül ve idrak edilememesi bâdî-i teessürdür. Bu emrin hemen geri alınarak milletin i’timâd ve emniyetine zerreten ma halel getirilmemesi lüzumunu arz etmeği bir vazife-i vicdaniye telakki eylediğim maruzdur.
20 Haziran 1335 [20 Haziran 1919]
Üçüncü Ordu Müfettişi
Mustafa Kemal
BOA.A.VRK 836/98
‘TEK ÇARE HALKIN DOĞRUDAN YÖNETİMİ’
Amasya’da vatan sevgisi ve Müftü Kamil Efendi
Mustafa Kemal’in 1919’da Samsun’dan sonra Amasya’ya gelişinde kendisini karşılayan Kamil Efendi, verdiği vaazda “padişah olsun her ne unvanlı olursa olsun hiçbir şahıs ve makamın varlık sebebinin kalmadığını” söylemişti.
Mustafa Kemal 12 Haziran 1919’da Amasya’ya gelişinde, Müftü Tevfik Efendi ile Amasya halkının kendilerini çok samimi duygularla karşılamaları üzerine çok mutlu olmuştu. Bayezid Camii Vaizi Abdurrahman Kamil Efendi’nin ertesi günkü Cuma vaazında, vatanın kurtuluş mücadelesi tek konuydu. Namazdan sonra Atatürk cami avlusunda kısa bir nutuk çekerek sözü Kamil Efendi’ye bıraktı. Kamil Efendi “milletin kaderinin endişe verici olduğunu; baştaki hükümetten bir beklentileri bulunmadığını; padişah olsun her ne unvanlı olursa olsun hiçbir şahıs ve makamın varlık sebebinin kalmadığını; yegane kurtuluş çaresinin halkın doğrudan doğruya yönetim iradesini eline alması olduğunu” belirtti ve “işte size Hazret-i Ömer gibi bir başbuğ” diyerek Mustafa Kemal Paşa’yı millete takdim etti.
Kamil Efendi, Müftü Tevfik Efendi’nin 1921’de ölümü üzerine Mustafa Kemal Paşa tarafından Amasya Müftülüğü’ne tayin edildi. Atatürk Amasya’ya her gelişinde Abdurrahman Kamil Efendi’yi ziyaret etti ve karşılandıkları andan itibaren gösterilen vatansever tezahürattan övgüyle bahsetti.