Aralık
sayımız çıktı

‘Türk Anadolu’ fikrini tanıttı bizi bize ve dünyaya anlattı

ALBERT LOUIS GABRIEL

Arkeolog, mimar, fotoğrafçı, sanat tarihçisi ve diplomat bir hoca. 20. yüzyıl başlarından itibaren Türkiye coğrafyasında, tarihî eserlerin saptanması-korunması-bilinmesi için çalışmış müstesna bir insan. 30’ lu yıllardan itibaren at sırtında, en zor arazi koşullarında çalışmış, Fransız Arkeoloji Enstitüsü’nü kurmuş, “Türk Anadolu” bakışını geliştiren bir yazar…

Yakın tarihimize bakıldığında, Selçuklu ve Osmanlı mimarilerinin İslâm mimarisinden ayrı birer üslup olduğu gerçeğini bize ve dünyaya tanıtan Fransız bir mimar ve sanat tarihçisi görürüz: Albert Louis Gabriel (Cerisières 1883 – Bar sur-Aube 1972).

Söz başında bunu vurguladıktan sonra, Gabriel gibi ulusal kültürümüze önemli kazanımlar bırakmış ama ondan önce yaşamış ve adları-eserleri bilinmeyen iki “yabancı”yı da analım: Vital Casimir Cuinet (Longevilles 1833 – İstanbul 1896); Max Van Berchem (Cenevre 1863 – Vaumarcus 1921).

Cografya:Diplomasi - 7
Albert Gabriel, Eskişehir, Yazılıkaya’da Midas Anıtı’nın merdivenlerinde fotoğraf çekerken…

Fransız coğrafyacı ve oryantalist Cuinet, 1890-1893 arasında İstanbul’da Düyun-ı Umumiye genel sekreteri iken, görevinin de sağladığı olanaklarla Anadolu’nun o yıllardaki sosyo-ekonomik potansiyelini kayda geçirir. La Turquie d’Asie: Géographie administrative, statistique, descriptive et raisonnée de chaque province de l’Asie Mineure (Asya Türkiyesi: Küçük Asya’nın her bölgesi için istatistiki, betimleyici ve gerekçeli idari coğrafya) adlı 4 ciltlik çalışması, Osmanlı Devleti’nin yıkılışına doğru Anadolu vilayetlerinin yönetim, nüfus, eğitim, iktisat alanında istatistiki bilgilerini içeren bilimsel bir külliyattır. Günümüze kadar Türkçeye çevrilmediği gibi yeterince yararlanılmamıştır da. Vital Cuinet’nin kitabeli kabri, İstanbul’da Şişli Latin Mezarlığı’ndadır.

Yakın tarihimize bakıldığında, Selçuklu ve Osmanlı mimarilerinin İslâm mimarisinden ayrı birer üslup olduğu gerçeğini bize ve dünyaya tanıtan Fransız bir mimar ve sanat tarihçisi görürüz: Albert Louis Gabriel (Cerisières 1883 – Bar sur-Aube 1972).

Söz başında bunu vurguladıktan sonra, Gabriel gibi ulusal kültürümüze önemli kazanımlar bırakmış ama ondan önce yaşamış ve adları-eserleri bilinmeyen iki “yabancı”yı da analım: Vital Casimir Cuinet (Longevilles 1833 – İstanbul 1896); Max Van Berchem (Cenevre 1863 – Vaumarcus 1921).

Fransız coğrafyacı ve oryantalist Cuinet, 1890-1893 arasında İstanbul’da Düyun-ı Umumiye genel sekreteri iken, görevinin de sağladığı olanaklarla Anadolu’nun o yıllardaki sosyo-ekonomik potansiyelini kayda geçirir. La Turquie d’Asie: Géographie administrative, statistique, descriptive et raisonnée de chaque province de l’Asie Mineure (Asya Türkiyesi: Küçük Asya’nın her bölgesi için istatistiki, betimleyici ve gerekçeli idari coğrafya) adlı 4 ciltlik çalışması, Osmanlı Devleti’nin yıkılışına doğru Anadolu vilayetlerinin yönetim, nüfus, eğitim, iktisat alanında istatistiki bilgilerini içeren bilimsel bir külliyattır. Günümüze kadar Türkçeye çevrilmediği gibi yeterince yararlanılmamıştır da. Vital Cuinet’nin kitabeli kabri, İstanbul’da Şişli Latin Mezarlığı’ndadır.

İsviçreli Max Van Berchem’e gelince… Bu oryantalist de Ortadoğu-İslâm ülkelerindeki Arapça kitabeleri Corpus Inscriptionum Arabicarum anabaşlığı altında tasarladığı 9 ciltlik külliyatla verir. V. Berchem-Halil (Eldem) ortak çalışması olarak Kahire’de basılan 3. cildin 1. fasikülü, Divriği’deki Arapça/İslâmi kitabeleri de içerir. Mengücekler’i araştırırken İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi’nde bu kitabı bulunca nasıl sevindiğimi unutamam.

Denecek o ki, adlarını ve eserlerini andıklarım, Albert Gabriel’den önce Türkiye, Türk tarihi için önemli katkılarda bulunmuştur. Bugün bile Türk akademi çevrelerinin ne kadar gündemindedir, bilmiyorum. İslâm Ansiklopedisi’nde, Türk Ansiklopedisi’nde ve diğer ansiklopedilerde sözkonusu ikiliyi aramak nafiledir.

3 Ağustos 1883’teki doğumunun 140. yıldönümünde Albert Gabriel’e dönelim…
İstanbul’a ilk gelişi 1911’dedir. Anadolu ve İstanbul’daki Türk anıtları üzerinde çalışmaları, mimarlık, sanat tarihi ve arkeoloji alanlarındaki kitap ve makaleleriyle anılan önemli bir mimar-restoratör-sanat tarihçisi idi. Sorbonne Üniversitesi’nde sanat tarihi okumuş, Atina’da Fransız arkeoloji okulunda görev almış, Delos kazılarına katılmış, 1911’de Rodos’taki Ortaçağ yapılarınıı incelemiş, 1919-1920’de Mısır’da Fustat kazılarında bulunmuştu.

Cografya:Diplomasi - ANA
Albert Gabriel, Fransız Arkeoloji Enstitüsü’ndeki çalışma masasında.

1923’te Fransa’da Caen Üniversitesi’nde doçent, 1925’te Strasbourg’da profesördü. Atatürk’ün başlattığı Türk tarihi çalışmalarına 1926-1930 evresinde destek olmuş; İstanbul Darülfünunu’nda (Üniversitesi) ilk arkeoloji ve sanat tarihi derslerini vermişti. Türkiye’de görev alan yabancı öğretim üyelerinin öncülerindendi.

Maarif (Millî Eğitim) Vekâleti’nin önerisini kabul ederek Anadolu’daki Türk mimarisi eserlerini incelemeye başlaması 1931’dedir. O günün ulaşım ve konaklama koşullarında, Amasya, Tokat, Sivas ve Divriği’de çalışması ödeşilmez bir özveridir. 70 kilometrelik Sivas-Zara şosesinden sonraki sarp, derin, dar ve güvensiz patikaları at sırtında ve yaya aşarak Divriği’ye ulaşması, bilim ve sanat açısından bir keşif yolculuğudur. Bu ve sonraki araştırmalarında incelediği Selçuklu dönemi Türk anıtlarını ve 1934’te Paris’te yayımlanan ve Türk mimarlığını dünyaya tanıtan iki büyük eseri Monuments Turcs d’Anatolie (Anadolu’daki Türk Abideleri) ile Voyages archéologiques dans la Turquie orientale’dir (Türkiye’nin Doğusuna Arkeolojik Yolculuklar).

Gabriel 1940’ta İstanbul’da Fransız Arkeoloji Enstitüsü’nü kurarak yönetimini üstlenir. Türk Tarih Kurumu şeref üyesi seçilişi de aynı yıldadır. 1941’de 2. Dünya Savaşı koşullarında Fransa’ya döner. Dönüşü 1946’dadır. Anadolu çalışmalarını Fransız Arkeoloji Enstitisü Direktörü olarak 10 yıl daha sürdürür. 1950’de Ankara Üniversitesi onursal profesörü, 1955’te İstanbul’un onursal hemşerisi ilan edilir.

Türkiye’deki mimarlık tarihine ve eserlerine, çağdaşı Türk biliminsanlarının, örneğin Celal Esad Arseven’in, Suud Kemal Yetkin’in bakışları “İslâm sanatı” ana başlığı altındadır. Gabriel’in nesnel değerlendirmesi ise farklı olur; Fransızca eserine Anadolu’daki Türk Abideleri adını verir; Anadolu’da Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine tarihlenen mimari eserleri, İslâmi işlevleri olsa da Türk-Selçuklu-Osmanlı mimarileri olarak tanımlar. Bu bakış ve tanım Atatürk’ün “Türk Anadolu” bakışı doğrultusunda bir çığır açmış, Türk sanatının özgünlüğü açısındansa bir evrim olmuştur.

Albert Gabriel’in İstanbul’daki Osmanlı dönemi mimarlık ve sanat tarihi örneklerine bakışı da aynı açıdan “Türk eserleri” tanımlıdır. Bu alandaki iki çalışmasından 1943’te Paris’te basılan Chateaux Turc du Bosphore Türkçeye çevrilmiştir: İstanbul Türk Kaleleri adlı kitaptaki kaleler Rumeli Hisarı, Anadolu Hisarı, Yedikule’dir. İkincisi ise 1926’da Syria dergisiyle birlikte ek olarak verilen “Les Mosquées de Constantinople”dur (İstanbul’un Camileri). Yine alanında bir ilk olan bu makale, Osmanlı cami tipolojisinin ayrıntılarını verir. Camiler, üniteleri, külliyeleri ve kubbe biçimleriyle gruplandırmıştır. Prof. Dr. Doğan Kuban (öl. 2021), Gabriel’in izinde merkezî kubbeli Osmanlı camii tipolojisini çalışacaktır.

Gabriel, kurucusu olduğu İstanbul Fransız Arkeoloji Enstitüsü etkinlikleri kapsamındaki konferanslarında, İstanbul’un topografya, koruma projeleri, şehircilik sorunlarını ele almış; bu dünya kenti için bilimsel ve sanatsal çalışmaların sürekliliğine öncülük etmiştir.