Türk öykücülüğünün 1870’den bugüne kadar olan serüvenini, üç yüz farklı öykücüden örneklerle anlatan editörlüğünü Yekta Kopan’ın yaptığı öykü sözlüğü İpekli Mendil Can Yayınları’ndan çıktı.
Bir öykü sözlüğü hazırlama fikri on yıl önce aklına gelen ve o günden itibaren çalışmaya başlayan Yekta Kopan, daha sonra projeyi kolektif bir üretime dönüştürmeye karar vermiş. Sonunda sözlüğü hayata geçirmek için kendisi gibi öykü tutkunu bir grup insanla birlikte çalışmaya başlamışlar ve Türkiye’nin ilk öykü sözlüğü, İpekli Mendil çıkmış ortaya.
Adını öykünün büyük ustası Sait Faik’in, okuyan herkeste derin izler bırakan İpekli Mendil’inden alan sözlük, Tanzimat döneminden bugüne, en meşhur öykü yazarlarından ismi daha az bilinen bugünün genç öykücülerine kadar yüzlerce yazarı, öykülerinden alıntılanmışmaddeler çerçevesinde, titizlikle bir araya getirmiş. Sözlüğü hazırlayan ekip, yeni baskılar için okurlardan katkı beklediklerini söylüyorlar. Hedefleri, her yeni baskıda sözlüğün biraz daha büyümesi.
Sözlüğü okumanın birinci etkisi, insana yıllar önce okuyup çoktan unuttuğu bazı öyküleri hatırlatması ve yeniden okuma isteği uyandırması. Ayrıca, maddeler arasında gezinirken tadımlık birkaç satırını okuyup etkilendiğiniz yeni yazarlar keşfetmeniz de mümkün.
İpekli Mendil bir edebiyat kitabı olduğu kadar, ilk öykünün yazıldığı 1870’ten bugüne geçen zamanın fotoğrafını çektiği, bir çeşit hafıza kaydı tuttuğu için aynı zamanda bir tarih kitabı. Sözlüğü hazırlayan ve uzun zamandır bu tarihin derinliklerinde dolaşan ekip, Türkiye’de öykünün kronolojisini de #tarih için kaleme aldı.
1870
İlk öykümüzün Ahmet Mithat Efendi’nin Kıssadan Hisse’si olduğu kabul edilir.
1890
Nabizâde Nazım’ın Karabibik adlı uzun öyküsü, öykücülüğümüzde değişimin başlangıç noktasını oluşturur. Nabizâde Nazım, gerçekliğe yaklaşan, tarihsel akışı kavramaya odaklı öyküler vererek bir ilke imza atar.
1892
Samipaşazade Sezai’nin “Küçük Şeyler” adlı öyküsü kısa öykünün bir tür olarak tanınmasını sağlar. “Küçük Şeyler” öyküsü ilk defa doğaüstü güçlerden, rastlantılardan arınmış, kişiselliği vurgulamasıyla dönemin ruhunu da ortaya serer. Öykünün ilk günden itibaren Latin harfleriyle yayımlanmış olması bir başka özelliğidir.
1902
Ömer Seyfettin’in ilk öyküsü “İhtiyarın Tenezzühü” yayımlanır. Ömer Seyfettin, öyküye gerekli ağırlığı tanıyan ilk yazarımızdır. Çağdaşlaşma/modernleşme çizgisinin başlangıcı Ömer Seyfettin olarak kabul edilir. Ömer Seyfettin, Türkçülük akımını savunurken, İslamcılık, Osmancılık, Batıcılık akımlarını yermiş, kimi zaman şovenizme yakın bir üslup kullanmıştır.
1918
Selahattin Enis, Fağfur dergisinde yayımlanan “Çingeneler” adındaki öyküsünden dolayı, “eserin gayr-i ahlaki olduğu” gerekçesiyle mahkemeye verilir.
1922
Peyami Safa’nın Batılılaşmanın yanlışlığı, doğunun güzelliğine övgü niteliğindeki “Gençliğimiz” adlı uzun öyküsü yayımlanır.
1925
Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir), Hüseyin Kenan müstear adıyla kaleme aldığı “Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler” adlı öyküsünden ötürü İstanbul İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanır, “Memlekette isyan bulunduğu sırada, askeri isyana teşvik edici yazı yazmak” tan suçlu bulunur. Bodrum’a sürülür. Halikarnas Balıkçısı, Cumhuriyet dönemi öykücülüğüne denizi, balıkçıların yaşamını, Ege’yi anlatan yeni bir soluk getirmiştir.
1928
Kenan Hulusi Koray, ilk korku öyküsünü yazar.
1930
Sabahattin Ali’nin ilk öyküsü “Bir Orman Hikâyesi”, Resimli Ay dergisinde yayımlanır. Bu öykü toplumsal sorunları ele alış şekliyle de çok önemlidir. Sabahattin Ali 1948’de ÖLDÜRÜLECEKTİR.
1935
Ahmet Naim Çıladır, Türk edebiyatında ilk kez bir öyküde madencilerin dramını, korunmasız yaşamını konu eder.
1938
Orhan Kemal, Maksim Gorki ve Nazım Hikmet okuduğu için tutuklanır.
1943
Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdullah Efendi’nin Rüyaları ile kişisel kargaşayı dile getirir.
1945
“Fikirlerden olay değil, olaylardan fikir çıkaran” Haldun Taner, ilk öyküsü “Töhmet”, Haldun Hasırcıoğlu müstear adıyla yayımlanır.
1946
Aziz Nesin, Sabahattin Ali ve Rıfat Ilgaz ile birlikte mizah dergisi Marko Paşa’yı çıkarır.
Öykücülüğümüzün kökten bir değişiklik yaratan yazarı Memduh Şevket Esendal’ın ilk öykü kitabı yayımlanır. Memduh Şevket Esendal’ın öykülerinde dil, ilk kez yalın bir şekilde kullanılmış, günlük konuşmalarla sade ve gerçek bir temele yaslamıştır.
1952
Çağdaş Türk öykücülüğünün en önemli yazarlarından biri olan Vüs’at O Bener’in Dost adlı kitabı yayımlanır.
1954
Günümüzde bile en sevilen öykü kitabı kabul edilen, Türk öyküsünün baş tacı Alemdağ’da Var Bir Yılan yayımlanır. Bu kitap Sait Faik’in ölümünden önce yayımlanan son kitabıdır.
1955
Sait Faik Öykü Armağanı ilk kez verilir. Ödülü; Haldun Taner, On İkiye Bir Var ve Sabahattin Kudret Aksal, Gazoz Ağacı ile alır.
1955
Kemal Tahir’in tek öykü kitabı Göl İnsanları yayımlanır. Göl İnsanları, edebiyatımızda o güne dek dile getirilmemiş olanı kurcalar. İçindeki öyküler, cinsel eğilimlerle ekonomik yapı arasındaki bağlantıyı da sorgular.
1959
Orhan Duru (1933) ilk öykü kitabı Bırakılmış Biri ile öykücülüğümüzde yeni bir açılım sağlar.
1960
Leylâ Erbil ilk kitabı Hallaç ile alışılmış öykü yazımını farklılaştırır. Yazıya yeni bir biçim getirir.
1965
Sevim Burak’ın Yanık Saraylar’ı yayımlanır. Kurgusuyla, dünyayı anlamaya yeni bakış açıları getirmesiyle, diliyle oldukça farklı bir duruşu vardır öykülerin. Osmanlı İmparatorluğu’ndan o güne kadar gelen azınlık olma sorununun bireye yansımaları Yanık Saray’da gün yüzüne çıkar.
1971
Füruzan’ın en önemli eserlerinden biri olan Parasız Yatılı yayımlanır. Öyküler, ekonomik düzenin insan hayatına olan etkilerini, yoksulluğu gözler önüne serer.